Mantarlar
Mantarlar,bitkiler âleminin klorofilden yoksun tek veya çok hücreli canlılarıdır.Bir hücreli mantarlar (sporlar ve mayalar) mikroplara benzerler, ancak çevrelerinde selüloz zardan oluşan kalınca bir zarın bulunması ile onlardan ayrılırlar.Mantarların bitkisel yapıları tal denilen liflerden oluşmuştur. Üremeleri bazılarında eşeyli sporlarla, bazılarında ise eşeysiz sporlarla olur. Lifleri bölmelere ayrılmamış olan basit yapılı mantarlardan (miksomiçetler, fikomiçetler, zigomiçetler) başka lifleri bölmelere ayrılmış, üreme organları iyi gelişmiş yüksek yapılı mantarlar (basidiomiçetler, askomiçetler, adelomiçetler ve aktinomiçetler) da vardır.
İnsanlarda parazit olarak bulunan ve hastalık yapan mantarlar veya başka bir deyimle mikozlar, mikroskobik olanlardır. İnsanda asalak yaşayan doksana yakın türde mantar sayılmıştır. Bunların bir kısmı saprofit olarak yaşarlar yani hastalık yapmazlar.
Mantarların deri, tırnak, kıl ve saçları etkileyerek meydana getirdikleri hastalıklar, yüzeysel mantar hastalıkları genel adı altında toplanırlar (dermatofit, pitriyazis, versikolor, kandida hastalıkları). Bazı mantarlar derialtında toplanıp kronik iltihaplara ve miçetom denilen yalancı mantar urlarına neden olurlar. Bedenin ayak, diz, göğüs, kasık gibi çeşitli bölgelerinde hastalık yaparlar. Bu mantarlardan Madurella myecetomi’nin özellikle ayaklarda meydana getirdiği şişlikler, madura ayağı diye bilinen kronik bir hastalığı meydana getirir. Büyük ölçüde şişmiş ve içi düğümlerle dolu, yüzeyi fistüllerle kaplı madura ayağından tanecikli irin yani cerahat akar. Tedavisi geciken olaylarda ayağı kesmek gerekebilir.
Sporotrichum schenkii adındaki mantarın lenf sistemine yerleşerek meydana getirdiği hastalığa sporotrikum, cladosporium türünden mantarların derialtında siğil şeklinde meydana getirdiği hastalığa da kromoblastom adı verilir.
Mantarların iç organlarda meydana getirdiği hastalıklar derin mantar hastalıkları adı altında toplanırlar. Bunların arasında Aspergillus famigatus’un sebep olduğu küf mantarı hastalığının, Cryptococcus neoformans’ın sebep olduğu kriptokok hastalıklarını, Histoplazma capsulatum’un gribe benzer şekilde meydana getirdiği histoplazma hastalığını, akciğerlerde yerleşen, oradan deri ve mukozalara yayılarak Blastomyces dermatidis mantarının oluşturduğu blastomiçes hastalıklarını, Coccidioides immitis’in etken olduğu koksidiyoides hastalığını sayabiliriz. Bütün bu mantar hastalıklarının teşhis edilebilmesi için şüphe edilen lezyondan alınan örneklerde mantarların görülmesi gerekmektedir. Mantarların üretilme ortamı olan sabouraud besi yerine diğer baktrilerin üremesine engel olmak için antibiyotik konmuştur. Böylece çeşitli mantar türleri üretilerek cinsleri ayırt edilir. Bazı mantar hastalıklarının teşhisinde ise deney hayvanları kullanılır.
Mantar hastalıklarının tedavisinde antimikotik denilen ilaçlar kullanılır. Mantarlara da etkili olan Nistatin, Pimafusin, Amfoterisin gibi antimikotik antibiyotikler bulunmuştur.
Makromantar nedir?(MakroFungus, makromiset, yüksek mantar)
Makromantarlar klorofili olmayan, üreme organları ve esas bünyeleri iplik gibi, "hüf" denilen küçük borucuklardan ibaret canlılardır. Belirgin şekilleri ve yaşama modelleri ile bağımsız bir canlı alemidirler. Bu canlılar hem eşeyli hem de eşeysiz olarak, sporlar oluşturarak ürerler. Klorofil ihtiva etmediklerinden, bağımsız olarak şeker, yağ ve nişasta gibi organik maddeler oluşturamazlar. Bu nedenle diğer canlılara ihtiyaç duyarlar. Yani başka canlılardan beslenirler. Bir başka deyişle çürükçül veya asalaktırlar. Mantarın esas bünyesi ince iplik gibi hüfler kitlesidir ki buna misel denir. Bizim toprak üzerinde gördüğümüz ve yararlandığımız kısım, bu misellerin özelleşmesi ile dokunmuş bir eşeyli üreme organıdır.
Yukarıda kısaca tanımladığımız, çayırlarda, yol kenarlarında, ormanlarda, ağaç altlarında hemen hemen hepimizin sadece bir bölümünü (şapkasını) gördüğü ve bildiği makromantarlar; çok değişik renk ve şekillerde, bazılarını yediğimiz, bazılarından zehirlendiğimiz enteresan varlıklardır. Öyle ki, mantarlar alemininin tümünü ele alırsak ,olağanüstü yumuşak ve büyük ölçüde saydam bir vücut yapısına sahip olduklarını ve buna rağmen dev bir sarmaşık gibi onlarca metrelik bir alana yayılabildiklerini görürüz. Ellerinden hiçbir şey kurtulmaz; suyu, toprağı, böceklerin, bitkilerin, memelilerin hatta kuşların dokularını bile istila edebilirler.
Mantarlar alemi aslında çok karmaşıktır. Burada ele aldığımız makromantarlar, Eumycophtya filumu (gerçek mantarlar) sınıfına dahildir. Bundan başka daha birçok mantar sınıfı mevcuttur. Bunlara örnek olarak; bölünen mantar bitkiler, cıvık mantarlar, algsi mantarlar, keseli mantarlar, çomak mantarlar, ikincil mantarlar gibi sınıflar gösterilebilir.
Bizim burada ele aldığımız yenebilir mantarlar, büyük ölçüde sudan oluşan ve aroması nedeniyle bizlere çekici gelen bir besindir. 100 gram pürtüklü mantarın içeriğinde, sadece 5 gram protein, 10 gram karbonhidrat ve sadece 1 gram yağ bulunur. Geri kalanı sudur. Ancak mineral tuzlar açısından oldukça zengindir. Kalsiyum, potasyum, fosfor ve demir içerir. Mantarlar C vitamini açısından çok fakirdirler. Buna karşılık, B grubu vitaminler, K ve D2 vitamini açısından zengin mantar türleri vardır.
Makromantarların İnsanlar İçin Önemi nedir?
Bitkiler aleminin Mycophyta bölümünü oluşturan mantarlar olmasaydı belki de yaşayamazdık. Çünkü dünyanın hayat devrinde mantarların çok önemli fonksiyonları vardır. Bizler için, mantarlar aleminin bir kısmını oluşturan makromantarlar denildiğinde, akla ilk önce zehirli mantarlar, daha sonra yenilebilir mantarlar gelir. Onları güncel kılan da bu özellikleridir. Ancak bu varlıkların doğadaki pozisyonları gözönüne alındığında, onları asıl önemli kılan, ölü veya canlı organik maddeleri parçalamaları ve böylece karbon - azot devrinin sürdürülmesinde çok büyük bir rol oynamalarıdır.
Mantarların,zehirlenmelere, cilt ve diğer hastalıklara sebep olarak insana doğrudan zararlı etkileri olabilen bir çok türü vardır. İnsan için faydalı olan bitkiler üzerinde parazit olmalarının sonucu ekonomik kayıplara sebep olmakla dolaylı zararları da vardır. Bazı mantarlar ise insana, mesela mayalama endüstrisinde, çok değerli hizmetler verirler. Ferment denilen bazı maddeler oluşturarak, şekeri alkol ve karbon dioksite dönüştürür, bu mantarlar uzun zamanlardan beri alkollü içkiler üretiminde kullanılmıştır. Mayalanma olayı, bazı bakteriler, maya ve küf mantarları tarafından me dana getirilmektedir. Eskiden, mayalama işlemi tabi yolla gerçekleştiriliyordu. Bugün gelişmiş olan teknikler sayesinde tek bir mikroorganizmanın kültürü yapılabilmektedir ve bunlar kullanılmak suretiyle kaliteli ürünler elde edilmektedir. Görülüyor ki bu endüstri mayalanma oluşturan mantarlara bağlıdır. Bunlar arasında en önemlisi Saccharomyces cerevisiae' dir. Maya mantarları lüzumlu mayalanmayı sağlamak üzere ekmek yapımında da kullanılmaktadır. Maya mantarlarınının başka türleri meyve sularından şarap imalinde, süt endüstrisinde muhtelif süt ürünlerinin üretiminde kullanılır. Bakterilerden başka, bazı peynirlerin olgunlaştırılmasında Penicillium cinsinden küf mantarları önemli rol oynarlar, bu peynirlerde küf mantarı peynirin içinde gelişir ve boz renkli damarlardan ibaret bir ağ teşekkül ettirir. Bazı peynirlerde bu damarlı oluşum yalnız yüzeyi örter. Bununla beraber en büyük keşif, mantarlardan elde edilen bilhassa "penisilin" adı verilen antibiyotiklerdir. Penisilin, Penicillium notatum dan elde edilmiştir, halen bir çok bulaşıcı hastalığın tedavisinde başarı ile kullanılmaktadır.
Mantarlar tabi çürümede aktif bir rol oynarlar ve bu şekilde insan faaliyetle- rinin bir çok sahasında dolaylı etkide bulunurlar. Organik artıkların çürümesi bakterilerin ve mantarların, bilhassa küçükk mantarların beraber faaliyeti ile gerçekleşmektedir. Mikroskobik olan bu mantarlar toprakta her yerde çok fazla sayıda bulunurlar. Ormandan ve tarladan, hangisinden olursa olsun, her türlü toprak bu canlıların sporları ve hüfleri ile doludur. Toprak mantarları, karbon dioksit depo ederek ve çeşitli kimya olaylarına sebep olarak önemli bir mekanik rol icra ederler. Bunlar bitki kalıntılarının parçalanmasına, gübrelik harcın meydana gelmesine, bazı tarım ürünlerinin muamelesine iştirak ederler. Nihayet su mantarları, kirlenmiş suların yarı temizlenmesinde kısmen yardımcı olurlar.
Böyle iyi yönde ve insan için faydalı tarafları yanında, mantarlar çok tehlikeli düşmanlar da olabilirler ve insanlar bunlara karşı nasıl mücadele edeceğini kestiremez. Mantarlar tarafından sebep olunan zararlar birçok şekilde açıklanabilir, mesela parazit mantarlar ekonomik bakımdan değerli bitkilerde ve hayvanlarda, hatta insanlarda zarar meydana getirirler. İnsan vücudunda mantarların parazit olması, çeşitli deri hastalıklarına ve genel rahatsızlıklara sebep olabilir. Bunlar, eğer sporları kan dolaşımına girerse solunum sistemi ve işitme hastalıklarını tahrik ederler. Böyle hastalıklar hayvan ve insanlarda yaygındır. Bilhassa balıklar su küf mantarlarına hassastırlar, su küfleri bulaşmış oldukları deri dokusuna yerleşir ve tedrici olarak canlıda tamamen yayılır. Böceklere hücum eden diğer küf mantarları da insektisid (böcek ilacı) olarak kullanılabilmektedir.
Mantarların, ekonomik olarak önemli bitkilerde parazit olması ile sebep olunan zarar pek büyüktür, çünkü bunlar verimi azaltır veya belli bazı bölgelerde bazı bitkileri yetiştirmeyi imkansız kılarlar.Bu mantarlar, bitki hastalıkları ile uğraşan Fitopatoloji ilminin konusuna girerler.
Küf mantarları tohumların ve fideciklerin işe yaramaz hale gelmesine yol açarlar, aynı zamanda patates ve asmalarda tehlikeli hastalıklara sebep olurlar. Yanıklık hastalıkları mesela buğdayı ve mısırı tarlada tahrip edebilir. Buğday pası mantarı (kınacık) tarafından buğday üretiminde büyük kayıplara uğranılmaktadır, çeşitli pas mantarları başka bitki türlerine de hücum ederler fakat tabidir ki meydana gelen zarar buğdaydaki kadar ekonomik önemde değildir. Bilhassa külleme hastalıkları önemlidirler; şerbetçi otu, gül, meşe ve asmalar gibi bir çok bitkinin yüzeyinde un gibi, ince bir beyaz tabaka meydana getirerek zarar yaparlar. Meyveler de siyah ve esmer çürüklüğe sebep olan mantarların hücumuna uğrarlar.
Bazı mantar türleri ağaçların iğne yapraklarına zarar verirler ve dökülmelerine sebep olurlar. Claviceps purpurea meşhur bir zararlıdır. Odun tahripçisi mantarlar da tehlikelidir, bunların miseli ağaçların odun dokusuna nüfuz eder ve nihayet onları çürütür ve öldürür. Ağaçlara hücum eden başka türler de vardır, fakat en yaygın olanı bal mantarı (Armillaria mellea), orman ve bahçe ağaçlarını istila eden en zararlı parazitlerden biridir. Çok korkulan diğer bir mantar ev mantarı (Serpula (Merulius) lacrimans) dır, bu mantar binalarda kuru çürüklüğe sebep olur.
Yenen mantarlara gelince, bunlar ağaçlıklarda, kırlarda ve tarlalarda toplanabilirler, ticari olarak yetiştirilebilirler.
Makromantarlar ayrıca yüksek bitkilerin köklerine girmek suretiyle oluşturdukları mikorriza denilen yapı açısından da önemlidirler. Çünkü böyle bir ortaklık kurulduğunda mutallistik bir simbiyoz sözkonusu olur. Yapılan araştırmalara göre mikorrizalı bitkiler; fosfor, kalsiyum ve potasyumu daha fazla miktarlarda alırlar ve bu nedenle de gelişmeleri diğerlerine nazaran daha iyi olur.
Görülüyor ki mantarların önemi insan faaliyetlerinin birçok alanında ortaya çıkmaktadır ve hayal edebildiğimizden daha büyüktür. Her yerde mevcut bulunmalarından ve çok aşırı sayıda olmalarından dolayı mantarlar Dünyanın hayat devrinde önemli rol oynarlar.
Makromantarların Gelişme Mevsimleri
Mantarlar büyümek ve üreme organı oluşturmak için, uygun bir yetişme yerine, iklime ve bilhassa rutubet derecesine ihtiyaç gösterirler. Birçok mantar türü bütün bir yıl boyunca görülebilir, fakat ekseriytle lamelli mantarlar ve Boletuslar sonbaharda ortaya çıkar. Ilık hava halleri, üreme organlarının oluşturulması için en iyi şartlardır. Kurak yazlardan sonra mantarlar hiç görünmeyebilir veya rutubetin artmasıyla birlikte Eylülde ortaya çıkabilir.
İlkbaharda en erken çıkan mantarlar Morchella'lardır. Yaz boyunca Agaricus lar, Russula lar, Boletus lar ve diğer yenilen mantarlar sıra ile ortaya çıkarlar. Bir çok türler yumuşak geçen kışlarda gelişmelerini devam ettirebilirler, böyle kışlarda yemeklik mantar toplanabilir. Ancak yenilebilen bir çok mantar türü kısa bir büyüme mevsimine sahiptir.
Mantar toplayıcıları, bütün bir yıl boyunca hangi mantarların, nerede, ne zaman ortaya çıktığı hakkında bir tecrübeye sahiptirler. Ancak bu herzaman geçerli bir tecrübe sayılmaz. Kurak bir yılda, kuzeye bakan gölgelik ve yosunlu yerlerde mantar aranmalıdır. Yağışlı yazlarda ise bu gibi yerler çok rutubetli olacağından, kumlu topraklarda ve kayalık yerlerde arama yapılır.
Makromantarların Besin Değerleri
Yenen mantarların et kadar lezzetli olduğu söylenir. Protein yüzdesi açısından bakıldığında ete ulaşamazlar, ancak eti lezzetli kılan bazı maddeler mantarlarda da vardır.Agaricus bisporus (Çayır mantarı) için lezzeti temin eden maddeler; 3-oktason, benzaldehit oktanol ve zokten-1 gibi maddelerdir.
Doğaldır ki doğada yetişen mantarlar ile kültürü yapılan mantarlar türlere göre değişen oranlarda besin değerlerine sahiptir. Kültür mantarında; %92 su, %3.5 protein, %0.3 yağ, %4.5 karbonhidrat, %1 mineral madde bulunur ve 272 KCal'lik bir enerji değerine sahiptir. Proteinin sindirilme değeri %72-83 arasındadır. Meyve ve sebzelerle kıyaslandığında iyi bir Lisin, Arginin, Histidin ve Threonin kaynağıdır. İnsan için gerekli tüm aminoasitleri içerir.
Yapılan araştırmalara göre mükemmel bir folikasit kaynağı olan Agaricus bisporus mantarı, kandaki şeker seviyesini düşürdüğü ve kolestrolü azalttığı için kalp ve damar hastalıklarında diyet olarak kullanılabileceği tespit edilmiştir. Mineral madde içeriği açısından da uygun bir besin olduğu ifade edilmektedir..
Mantar Toplama - Bir Doğa Sporu
Mantar toplama; birçok ülkede bir doğa sporu olarak kabul görür ve oldukça ilgi uyandırır. Çünkü bu faaliyet; temiz havada, doğada gezinme ve dikkatin arama için yoğunlaştırılması nedeniyle aktif bir çaba gerektirir. Değişik ülkelerde sadece bu amaç için insanların biraraya gelerek oluşturduğu klüpler bulunmaktadır.
Ülkemiz sahip olduğu flora ve iklim koşulları nedeniyle değişik ortamlarda yetişen doğa mantarları yönünden oldukça zengindir. Bu nedenle yenen makromantar türleri ülkemizin pek çok yöresinde, yetişme mevsimlerinde toplanarak, ya yemeklik olarak kullanılır ya da ticareti yapılır.
Türkiye, 20 milyon hektarlık orman alanı ve geniş ziraat arazileri ile kırlık araziler bakımından çok geniş bir mantar yetişme ortamına sahiptir. Henüz bu geniş mantar potansiyelinden tam olarak yararlandığımız söylenemez. Ekonomik değeri olan mantar türlerini tanıyıp, korumaya alarak, en iyi şekilde faydalanmanın yollarını bulmak zorundayız. Araştırmalara göre, bugün için 40 civarında yenen mantar türü yemeklik olarak toplanmakta ve bunların içinden 25'e yakını ticarete konu edilip pazarlarda satılmakta ya da yurt dışına ihraç edilmektedir.
Ülkemizde besin maddesi olarak tüketilen mantarlar yanında, tür olarak sayıları 70 civarında olan ve çeşitli toksik madde içeren makromantar bulunmaktadır. Gelişme dönemlerinde bu mantarların bilinçsizce toplanarak yenmesi ile oluşan zehirlenme olayları hemen hemen her yıl görülmektedir. Bu zehirlenmelerin bazıları ucuz atlatılırken, bazıları da üzücü ölümlere yol açmaktadır.
BİLMEDİĞİNİZ MANTARI YEMEYİNİZ!
Zehirli mantarları kolayca tanımak için pratik ayrım noktaları yoktur. Bu nedenle iyi tanınmayan, yabani, bilinmeyen mantarların yenmemesi gerekir. Önerimiz;
Ellendiğinde sararan çayır mantarlarından (Agaricus türleri);
DDT, turp kokusunda olan orman mantarlarından (Hebeloma, Inocybe, Cortinarius türleri);
Annulusu ve volvası olan Amanita türlerinden kesinlikle uzak durmanızdır.
I.Azot içeren bileşikler
a- Terpenler
b- Antrakinonlar
II.Azotsuz bileşikler
a- Oksolanlar
b- Azot heterosiklik bileşikler
c- Amid ve peptidler
d- N-N bağlı bileşikler
MANTAR ZEHİRLENME TİPLERİ
1- Falloides sendromu
2- Orellanus sendromu
3- Giromitra sendromu
4- Muskarin sendromu
5- Pantherina sendromu
6- Psilosibin sendromu
7- Koprinus sendromu
8- Paksillus sendromu
9- Gastrointestinal sendrom
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa