28 Mayıs 2007 Pazartesi

Güneş tutlması kaç senede bir olur?

Bir yılda 2 ile 5 arası güneş tutulması meydana gelir

Askerlerimze neden mehmetçik denir?

Milletlerin tarihlerine şan ve şeref örnekleri veren kahramanlık için çeşitli düşünce ve yorumlar vardır. Bu düşüncelerde çok kere cesaret ile kahramanlık karıştırılmış ve karıştırılmaktadır. Cesaret, insanda sadece manevi bir kuvvet, kahramanlık ise fazilettir. Kahramanlık ruhu ferde ırkından intikal eder. Bir millet yapısı itibariyle kahraman değilse, içinden çıkacak birkaç yiğitle dünya üzerinde özgür yaşamak imkanını bulamaz veya özgürlüğü her savaşta tehlikeye girer.

Buna karşı bir milletin cephede savaşan evlatları dünyayı hayretler içinde bırakan kahramanlıklar yaratmışsa hiç şüphe yok ki o milletin yalnız cephede savaşan erleri değil beşik sallayan anaları, okul çağındaki evlatları ve ak saçlı ihtiyarları, sonuç olarak bütünü kahramandır.

Türk ordusunun kahraman askerine verilen unvan olarak “Mehmetçik” simgesi, kökenini İslamiyet öncesi Türk medeniyetine kadar uzanmaktadır. Atalarımız daha Orta Asya’dayken belirli eşyaları, cisimleri ve şekilleri belirli manalara simge yapmışlardır. Mesela, “ok” Tanrı’ya bağlılığın, “yay” da bu bağlılığın cihana yayılmasının simgesiydi. Keza davulun, tuğun devlet şeklinde değişik anlamları vardı. Doğal olarak Türk ordusu içerisinde görev yapan askerler için de bir simge geliştirilmişti. Bu dönemde Türk ordusu içerisinde görev yapan askerlere “alp”, alp er”, “alperen” vs. gibi unvanlar verilmekte idi. Bu unvanların verilmesinin temel nedeni askeri kişiliğin bir kişiye ait olmaması, tüm ulusu temsil etmesi nedeniyle olmuştur.

İslamiyet sonrası Türk ulusunun oluşturduğu devletler içerisindeki ordularda görev alan askerlere “Mehmetçik” unvanının verilmesi görülmeye başlanmıştır. Bu durumun gerekçesi ise şu şekilde ortaya konmaktadır: İslam dini benimsendikten sonra uluslar üzerinde özellikle bu dinin peygamberi olan Hz. Muhammed’e karşı bir hayranlık oluşmuştu. Oluşan bu hayranlık üzerine insanlar doğan erkek çocuklarının birçoğuna “Mehemmed”¹ ismini vermişlerdir. Bu isim daha sonra “Mehmet” şekline dönüşecektir.² Mehmet isminin kullanımı günümüzde de yaygın şekilde görülmektedir. Özellikle kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın birçoğu doğan erkek çocuklarına “Mehmet” ismini koymaktadırlar.

“Mehmet” isminin kullanım alanının bu kadar geniş olması sonucunda zamanla askere giden erkek evlatlar için söylenen bir deyim haline dönüşmüştür. Tüm Türkiye’de bu şekilde anılan askerlerimizin bu adı alması zaten cesaret ve kahramanlığının sonucu olmuştur. Bütünü kahraman olan bir milletin fertlerini ismen ayırt etmek, kahramanlıklarını sayabilmek ise imkansızdır. İşte onların hepsini bir tek adla bağrına basmak için Türk milleti, adları ayırt edilemeyen evlatlarının hepsine birden bir sevgi, kendisini savaş alanlarında tanıyan düşmanları ise bir saygı nişanesi olarak “MEHMETÇİK”3 demiştir. Mehmetçik bütün Türk ordusunun simgesidir. Mehmetçik bir isim değil bir fikirdir, bir amaçtır.

¹ “Mehemmed” isminin verilmesinin altında yatan neden olarak da İslam peygamberi Muhammed’in kutsallığının zedelenmemesi fikri yatmaktadır.
² Türkçesinin dil zenginliğinin belirtilerinden biri olarak da nitelendirilebilir. Böylece fazla sesler kelime içerisinden çıkarılarak Türkçenin sadeliği korunmuş oluyordu.
3 “Mehmetçik” kelimesinde “Mehmet” kelimesine”-çik” eki gelmiştir. Bu ek, kelimeye sevgi anlamını kazandırmaktadır.

kaynak: http://www.turkyasam.com/showthread.php?t=34578

Güneşin büyüklüğü nedir?

Güneşin çapı yaklaşık 1,4 milyon km dir.

Balıklar uyur mu?

yanlış bilmiyorsam evet uyurlar.hemde bir yandan da yüzüyorlar:D

Elektrik çarpmalarından korunmada yalıtkanlardan nasıl yararlanırız?

Elektrik çarpmalarından korunmada yalıtkan maddelerden nasıl yararlanırız?rnSoruyu Soran: MisafirrnSoruya verilen cevaplar:rnrnCevaplayan: karadelikrnyalıtkan eldiveler,elbisler ve ayakkabılar giyersek koruna biliriz

Ozon tabakası ve ozon tabakasını delen gazlar hakkında bilgi verebilir misiniz?

İklim Değişikliği ve Sera Etkisi
20.yy da gezegenizimizin ortalama sıcaklığı 0,3-0,6 santigrat artmış.Gelecek 40 yıl içindeki her 10 yılda sıcaklığın 0,1 santigrattan daha fazla artarak oluşan bir küresel ısınma sözkonusu.Ve kimilerimizin aklına sera etkisi gelir.Şimdi bu konuya biraz değineceğim.
Yerkürenin ısıl dengesini sağlayan önemli faktörlerden biridir sera etkisi dediğimiz sistem.Öncelikle sera etkisini tanıyalım.Güneş'ten yeryüzüne gelen ışınlar yeryüzünü ve atmosferi ısıtır.Bu sırada gelen ışınların %25 i geri yansır çeşitli nedenlerden.Bu yansıma sırasında ışınların bir bölümü atmosferde bulunan sera gazları dediğimiz CO2,Metan,Su buharı gibi gazlar tarafından soğurulur.Soğrulan bu ışınlar atmosferin alt katmanında kalarak buranın ısınmasına yol açar.Bu sistematik bir şekilde devam ederek atmosferde gerçekleşmektedir.Sera etkisi sayesindedir ki canlılık faaliyetlerimizi hala sürdürüyoruz.Eğer ki bu sera gazları olmasaydı yerküre ortalama sıcaklığı +14-15 santigrat değil -18 santigrat olurdu.Ki bu ortalama değer olduğuna göre canlılık faaliyetlerimizi sürdürmemiz çok zor olurdu.Böyle önemli bir sistemdeki sera gazlarında değişiklik en doğal haliyle iklimimizi etkiler çünkü iklimi belirleyen en büyük faktör sıcaklıktır.Sera gazlarındaki artış daha çok soğurmayı emmeyi sağlar sonucunda ortam ısınır...Isınınca birçok felaketler dizisi meydana gelir. Sera etkisi denilen bu sistemin yerküremiz ve bizim için çok önemli olsa da sera gazlarının oranlarının artması tüm canlılar için çok tehliklidir.
Alıntıdır:
http://www.kuark.org/bilim/index.php?option=com_content&task=category§ionid=9&id=37&Itemid=53

Dünyanın yedi harikası nelerdir?

1 Keops Piramidi
2 Babil'in Asma Bahçeleri
3 Zeus Heykeli
4 Artemis Tapınağı
5 Rodos Heykeli
6 İskenderiye Feneri
7 Mausoleum

Küresel ısınmanın dünya üzerindeki fayda ve zararları nelerdir?

Küresel ısınma çok merak edilen bir konu biraz ek bilgi verelim:rnrnKüresel ısınma, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artış için kullanılan bir terimdir. Bu olay son 50 yıldır iyice saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır.rnrnDünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2)°C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir [1].rnrnKüresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.rnrnSu buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir. Ancak diğer sera gazları, yer yer bağımsız değişken olarak küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken olarak işlev görür.rnrnBugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmadan başat rolün atmosferde karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır. Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit,rnrnyeşil bitkilerin fotosentez olayında, rnkarbondioksitin litosfer yüzeyinde suda çözünmesiyle, rnatmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, gezegen üzerinde sera etkisi yaratmaktadır.rnrnSu buharı dışındaki sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açacaktır. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar. Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler. Litosfer ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır. Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğurulur, dış uzaya kaçar.rnrnBu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.rnrnEtkileri:rnII. Dünya Savaşı sonrasında dünya nüfusu 2 kat, buna karşılık enerji kullanımı 4 kat artmıştır. 1958 yılında atmosferdeki 315 ppm/m3 karbondioksit oranı 2004'te 379 ppm/m3 olmuştur. ABD dünya nüfusunun %4'üne sahipken karbondioksit üretiminin %25'ini gerçekleştirmektedir.rnrnThe Observer gazetesinin Şubat 2004'te yayımladığı Pentagon'a ait Küresel Isınma Raporu'na göre önümüzdeki 20 yıl içerisinde Avrupada birçok kıyı kenti sular altında kalacaktır. Guardian gazetesinde 2004 yılında yer alan küresel ısınma haritasına göre bundan en az etkilenen bölgeler Türkiye ve Ortadoğu ile kıyı kesimleri hariç Kuzey Afrika'dır.rnrnNedenleri:rnİklim sistemi içsel ve dışsal (insani etkiler, güneş hareketleri ve sera gazları, vb.) nedenlerden etkilenmektedir. İklimbilimciler (klimatolog) küresel ısınma konusunda hemfikirdirler. Bu değişimin detaylı nedenleri açık bir araştırma alanıdır ama bilimsel çoğunluk sera gazlarının son zamanlardaki sıcaklık artışının başlıca nedeni olduğunu belirtmektedir.rnrnAtmosferdeki karbondioksit (CO2) ve metan (CH4) oranlarındaki artış dünya yüzeyinin sıcaklığını yükseltmektedir. CO2 oranındaki artış dünyanın yüzeyini ısıtmakta ve kutuplara yakın buzların erimesine yol açmaktadır. Buzlar eridikçe yerlerini kara veya sular almaktadır. Kara ve suların buza oranla daha az yansıtıcı olması güneş ışınımı emilimini arttırmakta ve dolayısıyla buzullarda daha fazla erimeye yol açmaktadır

SÜPER İLETKENLİK NEDİR?AMACI NEDİR?HANGİ SAHALARDA KULLANILIR?DÜNYADAKİ YERİ VE ÖNEMİ NEDİR?

Süperiletkenler, ısıları belli bir seviyeye düşürüldügünde elektrik akımına karşı dirençlerini tamamen kaybeden maddelerdir. Bu bize, elektrik akımının sıradan iletkenlerde dirençten doğan ve ısı olarak yayılan enerji kaybını (%3 ile %10 arasındadır) engelleme olanağı verir.rnSüperiletkenlerin bir başka özelliği ise kusursuz diamanyetik olmaları.Yani süperiletkenler manyetik alanı tamamen iter. Böylece süperiletken mıknatıslar yardımıyla, örneğin bir treni raylara temas etmeden hareket ettirebilir ve sürtünmeyi azalttığımız için trenin çok daha hızlı gitmesini sağlarız. Bu tip süper hızlı trenler Japonya’da kullanılmakta.rnrnkaynak:http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz/index.php?kategori_id=4&soru_id=215rnrnSüper iletkenlik bir maddenin direncinin çok düşük ısılarda sıfıra düşmesi halidir. Teorik açıklaması oldukça derin olsa da basit bir açıklaması şöyledir: Çok düşük ısılarda elektronlar “Cooper Çiftleri” adı verilen ikililer oluştururlar iletkenin içerisinde atomlara çarpmadan ve sonuç olarak enerji kaybetmeden hareket edebilirler. Bu ısı değişik metal ve seramikleri için farklıdır ve mutlak sıfır (-273 ºC) ile -196ºC arasında değişir. Bu ısıları sağlamak kolay olmadığı için süper iletkenliğin kullanımı oldukça sınırlıdır. Şu anda ancak sıvı azot gibi yardımcı soğutucular sayesinde süper iletkenlik sağlanabilmektedir.rnrnkaynak: http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz/index.php?kategori_id=20&soru_id=1752rnrnSüperiletkenlik, bazı malzemelerin hiç bir direnç göstermeksizin elektrik akımını iletmesine verilen addır. Bu olay konusunda en sık sorulan soru “çok küçük direnç” mi yoksa “sıfır direnç” mi sorusu. En baştan bunu kesinleştirmekte yarar var: Süperiletkenler sıfır dirence sahip. Halka şeklindeki bir süperiletkenin taşıdığı akımın yıllarca değişmeden aynı kaldığı gözlemlenmiş. Bu nedenle, süperiletkenlerde akım taşıyan elektronların yaptığı hareket, normal metallerde yaptığı hareketten nitelik olarak çok farklı. rnBütün süperiletkenler bu özelliklerini düşük sıcaklıklarda kazanıyorlar. Bir süperiletken ısıtıldığında belli bir kritik sıcaklıkta direnci olan normal bir metale dönüşüyor. Bugüne kadar bulunan bütün süperiletkenlerin kritik sıcaklıkları sıfırın altında ve çok düşük (henüz hiçbirini evlerimizde kullanamayız). Ne yazık ki hangi malzemelerin hangi kritik sıcaklık altında süperiletken olacağını güvenle söyleyen bir kuram yok. Bu nedenle bilim adamları sürekli yeni malzemeler üretip, laboratuarda çok düşük sıcaklıklara kadar soğutarak (yani deneme-yanılma yöntemiyle) yeni süperiletkenler bulmak zorunda. rnrnkaynak: http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz/index.php?kategori_id=4&soru_id=1923

Atatürk'ün bilim ve teknoloji konusundaki görüşleri

Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fennin, yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce yıl önceki ilim ve fen lisanının koyduğu kuralları, şu kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir. 1924

Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı düşünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile alakasız yaşayamayız... Aksine yükselmiş, ilerlemiş medeni bir millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinde yaşayacağız.. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.

Hiçbir tutarlı kanıta dayanmayan birtakım geleneklerin, inanışların korunmasında ısrar eden milletlerin ilerlemesi çok güç olur; belki de hiç olmaz. İlerlemede geleneklerin kayıt ve şartlarını aşamayan milletler, hayatı, akla ve gerçeklere uygun olarak göremez.. Hayat felsefesini geniş bir açıdan gören milletlerin egemenliği ve boyunduruğu altına girmeye mahkûmdur. 1922

Başarılı olmak için aydın sınıfla halkın zihniyet ve hedefi arasında doğal bir uyum sağlamak lazımdır. Yani aydın sınıfın halka telkin edeceği idealler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır. 1923

Halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak daha çok aydınlara yöneltilen bir vazifedir. Gençlerimiz ve aydınlarımız niçin yürüdüklerini ve ne yapacaklarını önce kendi beyinlerinde iyice kararlaştırmalı, onları halk tarafından iyice benimsenip kabul edilebilecek bir hale getirmeli, onları ancak ondan sonra ortaya atmalıdır. 1923

İnsanların hayatına, faaliyetine egemen olan kuvvet, yaratma icat yeteneğidir. 1930

Her işin esas hedefine kısa ve kestirme yoldan varmak arzu edilmekle beraber, yolun kabul edilebilir; mantıki ve özellikle ilmi olması şarttır.

Bu millet ve memleket ilme, irfana çok muhtaç; tahsil yapmış, diploma almış gelmiş olanları korumak kadar doğal ve lüzumlu bir şey olmaktan başka, parti parti eğitim ve öğretim görmek için ilim ve fen almak için Avrupa’ya, Amerika’ya ve her tarafa çocuklarımızı göndermeye mecburuz ve göndereceğiz. İlim ve fen ve ihtisas nerede varsa, sanayi nerede varsa gidip, öğrenmeye mecburuz. Bu nedenle artık himaye çok zayıf kalır. Bunun yerine mecburiyet geçerli olur. 1923

Hayati gerçekleri bilerek, bilmeyenlere de uygun bir yol ile veya zor ile anlatarak amacımıza yürüyeceğiz... Bizi bu amaca varmaktan alıkoyan iki kuvvet vardır. Biri dış düşmanlardır. Bunlar bizi bir sömürge haline koymak için ilerlemememizi istemeyenlerdir. Fakat çiftçi arkadaşlar, muhterem babalar, bizim için bunlardan daha zararlı, daha öldürücü bir sınıf daha vardır: O da içimizden çıkması muhtemel olan hainlerdir. Aklı eren memleketini seven, gerçeği gören kimselerden böyle bir düşman çıkmaz. İçimizde böyleleri çıkarsa onlar ya aklı ermeyen cahiller, ya memleketini sevmeyen kötüler, ya gerçeği görmeyen körlerdir. Biz cahil dediğimiz zaman mutlaka okula gitmemiş olanları kastetmiyoruz. Kastettiğim ilim, gerçeği bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de, özellikle sizlerin içinizde görüldüğü gibi gerçeği gören gerçek bilginler çıkar. 1923

İtiraf ederim ki, düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan daha çok çalışmaya mecburuz. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü medeni buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur. 1923

İlim tercüme ile olmaz, inceleme ile olur.

Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Beden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların. Kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.

kurtlar vadisi pusu