31 Temmuz 2007 Salı

Korsikaca

Korsikaca Fransa 'nın Korsika bölgesinde konuşulan bir Latin dilidir. Yaklaşık 400.000 kişi tarafından konuşulur. İtalyancanın Toskano lehçesiyle benzer özellikler taşımaktadır. Fransız hükümeti tarafından herhangi bir resmilik kazandırılmamış bir dil olan Korsikaca yok olmakta olan diller arasındadır

Cami nedir?

Cami, Allah'ın 99 isminden.
Cami, Müslümanların ibadet mekânı.

29 Temmuz 2007 Pazar

Deniz neden tuzludur ?

Denizin tuzlu olmasının tabikide birçok sebebi vardır.Ancak bunlardan en önemlisi ve belirgini,kışın soğuk olan hava ile denizin tuzlu olmasından dolayı donmayı engellemesidir.

27 Temmuz 2007 Cuma

Nadasa bırakmak

Tarla sahiplerinin,ürünlerini aldıktan sonra,topraklarının verimini arttırmak için bir sene boyunca hiçbir mahsul ürünü ekmeyip,toprağı dinlendirmeye denir.

Kangal nedir?

Bu kelimenin iki farklı anlamı vardır.

1-Bir köpek cinsi.

2-İlkbaharda otlaklık alanlarda çıkan etrafı dikenle sarılı,soyuldugunda yumuşak bir cisim haline gelen yenebilecek bir meyvedir.

26 Temmuz 2007 Perşembe

Sandalye nedir ?

Sandalye,ağaçdan veya plastikten yapılan dört ayaklı olan oturup sırtımızı yaslayabileceğimiz bir metre uzunluğundaki cisimdir.

Çöl nedir?

Çöl,tamamen saf kumdan oluşan suyun bulunmadığı ve canlının yok denilecek kadar bulunduğu büyük alandır.

Fobi ne demektir ?

Fobi,korkunun kişinin hayatını olumsuz yönde etkileyen bir olgudur.Fobi kelimesi yunancadan gelmektedir.Yunancada Phopos kelimesi dehşet anlamı almasıifobi kelimesinin bir nevi açıklamasına yardımcı olmaktadır.

Yastık nedir?Ne işe yarar?

Yastık,belli bir boyuttaki bir kılıfın içine yeteri miktarda pamuk koyarak oluşturulan cisimdir.Yastık ise yan yattığımız zaman omuzumuz,başımız ve yatak ile arasındaki oluşturduğu mesafeyi kapatarak boyun tutulmasını engellemektedir.

25 Temmuz 2007 Çarşamba

Allosaurus

Allosaurus, Jura devrinin sonu ile Tebeşir devrenin başlangıcı arasında geçen süre zarfında yaşayan bir dinazor türüdür.

Bu dinazor, 5-11 metre yüksekliğinde değişen bir boya sahiptir.Kütlesi ise 4 ton civarlarındadır.Yaşadığı dönemin en büyük ve en yırtıcı hayvanı olduğı savunulmaktadır.

Ashab-ı Kiram

Ashab-ı Kiram ya da Eshab-ı Kiram sahebelere verilen addır.Daha çok bir teşekkür,hürmet kelimesidir.

Termodinamik denge nedir?

Bu dengede cisimler arası net ısı alışverişinin sıfır olması durumudur.

Diyet günlüğü

Bir kez forma girmeyi aklına koyanlar için kolaylık sağlayacak bir yol yiyecek ve egzersizin günlüğünü tutmaktır. Kendinize şöyle güzel ve canınızın yazmak isteyeceği bir defter alırsanız, bu işi zevkle yapabilirsiniz. Defterinizi aldıktan sonra ilk önce bütün vücut ölçülerinizi yazın. Karşısına da ulaşmak istediğiniz ölçüleri not edin. Sonra sabah kalktığınız andan yatana kadar bütün yediklerinizi, ölçüleriyle birlikte bu deftere yazın. Bunu bir tür kontrol mekanizması olarak düşünebilirsiniz. Ayrıca yemek yerken moralinizin nasıl olduğunu da not etmenizde yarar var. Gerçekten aç olduğunuz için mi, stresli olduğunuz için mi yoksa mutlu olduğunuz için mi yediniz? Yaptığınız egzersizleri ve ne kadar süreyle yaptığınızı da not alabilirsiniz. Bir saat mi, yarım saat mi yoksa 20 dakika mı egzersiz yaptınız ve gün içindeki genel moral durumunuz nasıldı? Böylece tuttuğunuz günlük sayesinde her gün formunuzu korumak için ne yaptığınızı görebilir ve hedeflediğiniz ölçülere sistemli bir şekilde ulaşabilirsiniz.

Enerjinizi Doğru Kullanın:
Kendiniz zorlamadan da kalorilerinizden kurtulabilirsiniz. Bunu için bazı küçük ipuçlarını öğrenmeniz yeterli.

Ağırlık çalışın:
Kaslar, metabolik olarak yağlardan daha aktiftir. Yarım kilo kas kütlesi günde 30-50 kaloriye ihtiyaç duyarken yarım kilo yağ kütlesi sadece iki kalori yakar. Bu yüzden kaslarınızı çalıştırmalısınız.

Egzersiz sürenizi iyi ayarlayın:
Yapılan son araştırmalarda haftada üç kere 40 dakikalık egzersiz yapan bir grubun, hafta da iki kez daha fazla yağ yaktığı ortaya çıkarılmış.

Kahvaltı şart:
Kahvaltıyı atladığınız zaman vücudunuz yarı- ölü derecesinde açlık durumuna geçer.uyandıktan sonra bir-iki saat içerisinde karbonhidrat, meyve ve protein içeren 200-300 kalorilik bir kahvaltı yapmak en iyisidir.

Sigarayı Bıraktığım Zaman Kilo Alır mıyım?
Yapılan çalışmalar sonucu, sigarayı bırakan kadınların %70’nin yaklaşık beş kilo kadar aldıkları ortaya çıkmış. Bunu sebebiyse, günde bir paket sigara içenlerin metabolizmalarının yavaşlaması ve 200 kalori daha az yakmalarıdır. Sigarayı bıraktıktan sonra diyet yapmaya çalıştığınız zaman stresiniz daha da artabilir. Onun yerine fiziksel aktivitelerinizi arttırmanızı öneriyoruz. 200 kalori veya daha fazlasını yakmanızı sağlayacak bazı sporları yapabilirsiniz; yarım saat aerobik, yirmi dakika yüzme ya da kırkbeş dakika yürüme gibi.

Beslenin
Genel Sağlık Bülteni’nde yer alan bir habere göre, çok öğüne bölünmüş beslenme alışkanlığı, kandaki kolesterol seviyesini düşürerek, kalp sağlığını olumlu yönde etkiliyor. Yeni Zelanda’da dokuzu erkek, onu kadın olmak üzere toplam ondokuz kişi üzerinde bir araştırma gerçekleştirilmiş. Araştırmaya katılan denekler, aynı miktar enerji içeren bir diyeti günde üç ya da dokuz öğün şeklinde uygulamak üzere rastgele gruplandırılmış ve her iki grupta yer alan kişilerin kolesterol düzeylerinde değişiklikler olduğu gözlenmiş. Sonuçta dokuz öğüne bölünmüş bir diyet uygulanan gruptaki kişilerin kan kolesterol seviyelerinde belirgin bir düşüş görülmüş.

Ağrıyan Kaslara Hızlı Çözümler
Isınma: Egzersiz yapmak kasların kısalmasına neden olur.egzersizden önce ve sonra yaptığınız ısınma hareketleri ise, esnekliği arttırır ve gerginliğinizi ortadan kaldırır.
Buz gibi su: Sıcacık bir banyo yapmayı aklınızdan çıkarmalısınız. Soğuk su kan damarlarının büzüşmesini sağlar ve dolaşımı düzene sokar.
Masaj: Yaptığınız çalışma zorlaştıkça daha sık masaj yapmalısınız. Çünkü masaj, stres ve gerilimi azaltmanın en iyi yollarından biridir ve egzersizle birlikte vücudun şekillenmesine yardımcı olur.

Spor Yapmak için En İyi Zaman
Uzmanlar spor yapmak için en uygun zamanın öğleden sonra veya akşamları olduğunu söylüyorlar. Çünkü bu zamanlarda kuvvet ve esneklik dorukta oluyor. Ama eğer yarış gibi bir aktiviteye katılacaksanız, vücudunuzun alışık olduğu ve performansının en yüksek olduğu zamanı değerlendirebilirsiniz.

Göz Egzersizi
Vücudunuzun diğer bütün bölgelerini çalıştırmak için spor yapabilirsiniz ama hiç göz egzersizi yapmayı denediniz mi? Göz egzersizi, göz küresinde ki ve göz çevresindeki kasların gerginliğini azaltan bir egzersizdir. Bunların ilki şöyle: Rahatlama tekniği için gözlerinizi ellerinizle kapatın. Her gün 20 dakika boyunca avuç içlerinizi bombeli şekilde gözlerinizin üzerine kapatın. Bir diğer egzersiz de şöyle: odanın ortasında gözleriniz açık bir şekilde durun. Vücudunuzun üst tarafını öne, arkaya, sağa ve sola olmak üzere 90 derecelik açı yapacak şekilde bükün.

Zayıflama
Fiziksel görünüm her çağda ve her yaşta önemini korumuş. Tıp literatüründe bir hastalık olan şişmanlık psikolojik, sosyal, kalıtsal ve beslenme şekliyle geleneksel çok boyutlu bir sorun. Aslında şişmanlık, beslenme alışkanlığındaki bir tür bozukluk olarak yorumlanmalı. Tedavisi ve önlenmesi pekala mümkün. Öncelikle siz kilolarınızın neden kaynaklandığını, hangi düşmanla savaşacağınızı bilmelisiniz. Sorunu ancak bu şekilde çözüp savaştan galip çıkabilirsiniz. Neden çok yiyorsunuz? Düşündüğünüzde açlık dışında da sebepler bulacaksınız. Yorgunluk, sıkıntı, moral bozukluğu, depresyon, stres, yanlış beslenme, geçirdiğiniz ameliyat ve doğumlar, hormonal ve genetik sorunlardan kaynaklandığı için olabilir mi? Zayıflamanın bir diğer tanımının, gerektiği gibi dengeli beslenme olduğunu unutmamalısınız ve bunu yaşamınız boyunca alışkanlık haline getirmelisiniz.

Fazla kilolar cilt altı yağ dokusunda ki yağ hücrelerinin hem hacim hem de sayı olarak artmasıyla ortaya çıkıyor. Bir kişiye şişman diyebilmek için, normal kilosunun yüzde onbeşi kadar daha kilolu olması gerekiyor. Normal kilonun yüzde 20 fazlası ise “aşırı şişman”ı gösteriyor. Çeşitli yöntemlerle fazla kilolarınızdan kurtulabilirsiniz. Uygulayacağınız farklı diyetlere göre yapmanız gerekenler de değişiyor; bir diyet sistemine göre kalori hesabı yaparak boğazınıza hakim olmak zorundasınız, bir diğerine göre, gönlünüzce yiyerek kilo verebilirsiniz. Ama gerçek olan şu ki; diyet beyinde başlıyor. Buna karar verecek olan kesinlikle sizsiniz, etrafınız değil. Zayıflamaya karar verdikten sonra bunu ne için yaptığınız önemli. Sağlığınız için mi? Estetik için mi? Kararınızı verdikten sonra mutlaka ama mutlaka bir doktor ve diyetisyene başvurmalısınız. Çünkü, her beden tipi özel. Bu yüzden herkesin farklı türde bir diyet yapması gerekiyor.

Kilo alma nedenleri:
Lezzet ağırlıklı beslenmenin ön plana çıkması; kırmızı et ve şarküteri alkol, fazla yağlı, rafine gıdaların tüketilmesi; zaman darlığından dolayı pratik gıdalara yönelinmesi, teknolojik gelişmeler, bedensel hareketlerin oldukça azalması, metabolizmada gereksiz zorlamalar oluşturan vitamin ve doping kullanılması, sinir sisteminin, kendini ağız yoluyla tatmini arzulaması, stres, stres sonucu düşen kan şekerini artırmak için şekerli gıdalara yönelinmesi, düzensiz beslenme, iyi çiğnememe, acele ve ayakta yemek yemek,

Fazla Kilolarla Gelen Hastalıklar
Şişmanlık, özellikle ileri yaşlarda pek çok hastalığın temelini oluşturduğu gibi çok ciddi bir dengesizlik yaratır vücutta.Yüksek tansiyon, şeker, kalp, dolaşım bozuklukları, nefes darlığı, eklem ve kas rahatsızlıklarıyla sosyal ve psikolojik sorunlar hep fazla kiloyla bağlantılıdır. Vücut sisteminin tüm hücrelere kan pompalaması, gıda, oksijen göndermesi ve temizlemesi gerekir. Oysa her fazla kilo bedene ekstra yük getirir ve gittikçe bir yetersizlik başlar. Bu yüzden bir çok doktor şişmanlığın temel bir rahatsızlık olduğunu düşünür.

Ilık Su İçin
Kokusuz, renksiz ve kendine has tadıyla su, milyonlardır hayatımızda ki önemini koruyor. “su gibi aziz olun” dedirtecek kadar baş tacı edilen bu sihirli sıvı vücudumuz için vazgeçilmezlerin başında geliyor. Organizmanın yüzde 60’ını su oluşturuyor.Bunun 2,5 litresi her gün idrar, ter ve solunum yollarıyla tükeniyor. Dolayısıyla vücudun ihtiyacı olan su miktarının 1/3’ünü besinlerden, geri kalanını ise sıvı içeceklerden karşılamalıyız. Bunun da başında su geliyor. Bir günde ortalama 1,5 – 2 litre su içilmeli. Suyun zayıflatıcı özelliğini ise unutmamalı. Ancak ılık veya sıcak içildiği sürece. Çünkü su soğudukça hücre içine girme özelliği azalır ve metabolizmayı hızlandırma özelliği düşer. Sıcak su ise hem hücre zarından içeri rahatlıkla girer hem de yağları eritir. Suyun ısısı arttıkça sahip olduğu kinetik enerji artar ve bu da metabolizmayı hızlandırır.

Bitkisel Çaylar
Organizmayı temizlemek, dolaşımı hızlandırmak, yağları eritmek ve enzimleri harekete geçirmek için bitkilere de ihtiyacımız var. Doğrusunu seçmek ve kullanmayı öğrenmek şartıyla. Bitkiler, zayıflama diyetlerinin destekleyicisidirler. Bitki örtüsü açısından zengin bir ülkede yaşadığımızı unutmayın. Aktarlardan veya herbalistlerden dilediğiniz bitkileri bulabilirsiniz. Yaşamınızı bitkisel çaylarla renklendirerek sağlıklı ve zayıf kalabilirsiniz. En ideali rezene ve adaçayıdır.

Mutlaka Yürüyün
Yapacağınız diyeti herhangi bir egzersizle de destekleyebilirsiniz. Ama ideali en ideali yürüyüş yapma. Üstelik en kolay egzersizde yürüyüş. İstediğiniz her yerde, her zaman yürüyebilirsiniz... Yürümek, duraklamadan, aynı tempoda, aynı adımlarla ilerlemek demek. Yürüyüşten en üst düzeyde yararlanabilmek için bir program dahilinde uygulamalısınız. Saptayacağınız günlerde, aynı saatte yürümeye gayret edin. Vücut biyoritiminizin yüksek olduğu, yani sizin için en uygun ve en enerjik olduğu zamanı seçmelisiniz. Yürüyüş, her şeyden önce kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar. Bu yeni alışkanlığınızdan ilk kazançlı çıkacak olan kalp ve damar sisteminiz olur. Beyin dokularınız daha çok oksijene kavuşur ve daha sağlıklı düşünürsünüz. Vücudunuzdaki kaslar çalışır, kan dolaşımı harekete geçer, böylece vücudunuzdaki yağlar kasa dönüşmeye başlar. Yağlar kasa dönüşmeye başlayarak forma girersiniz. Fazla kilolardan da yavaş yavaş kurtulursunuz. Düzenli yürüyüş sonunda vücudunuz dayanıklılık kazanır. Yürüyüşün daha pek çok yararları var:menopoza bağlı olarak kırılganlaşan kemiklerin yoğunluğunu korur, tansiyonu düşürür, yorgunluğa karşı direncinizi artırır, stresi ortadan kaldırarak gerilimi giderir, rahat uyumanıza yardımcı olur, vücut kaslarını dinlendirip gevşetmesinin yanı sıra kuvvetlendirerek, enerjik olmanızı sağlar.

Yürüyüş yaparken en ideali spor bir ayakkabı giymeniz; ayağınızın tabanını destekleyen adımların vücudunuzda oluşturacağı darbeleri azaltan ve esnek tabanlı bir ayakkabı seçmelisiniz. Yürüyüş sırasında göğüsleriniz ve omuzlarınız ileride, karın içeride ve dik olmalısınız. Gereğinden fazla ileri hamle yaparak yürümeyin. Adım aralıklarınızın eşit olmasına dikkat edin. Dirseklerinizi çok fazla geniş bir açıyla tutmayın, birbirine yakın olmasına dikkat edin. Yürüyüşe yavaş yavaş başladıktan sonra hızınızı artırın ama bunu asla abartmayın. Vücudunuzun sesini dinleyin; eğer çok yorulduysanız biraz yavaşlayın. Hızlı nefes alıp verdiğiniz halde bu sizi rahatsız etmiyorsa, hızınızı kesmeye gerek yok demektir. Unutmayın, daha uzun yürümek için koşarcasına hızlanmasına gerek yok; on dakikalık tempolu bir yürüyüş beş dakikalık çok hızlı bir yürüyüşten daha yararlıdır.

Sağlıklı Beslenme Kuralları

Kilonuza dikkat edin. Aşırı kilolu iseniz mutlaka ideal kilonuza inin. Kilonuz normalse kilo almamaya özen gösterin. Aşırı kilo önemli bir risk faktörüdür.
Kilo almada önemli etken yağlardır. Beslenmenizde yağ oranını azaltın. Normal kişiler,günlük kalori ihtiyacının %30 unu yağ olarak almalıdır. Günlük kalori ihtiyacının % 30´u 9´ a bölünürse gr cinsinden yağ miktarı ortaya çıkar. İhtiyaç 1800 kalori ise, bunun 540 kalorisi yağlardan alınmalıdır.Yani günde ençok 60 gr yağ yeterlidir.

Öğün atlamayın. Yemeklerde tabağınızı tam doldurmayın. Yavaş yiyin. Öğün aralarında bir şey yemek ihtiyacı duyarsanız meyve iyi bir seçimdir. Tatlılardan kaçının.
Bitkisel besinleri, haşlanmış, ızgara yemekleri tercih edin. Yemeklerinizi buharda ve yanmaz tavada pişirin. Hazır gıdalardan ve hayvansal gıdalardan mümkün olduğunca uzak durun.

Kanınızdaki Kolesterolün ve tiplerinin seviyesini bilin. Kolesterol doğal olarak bünyeniz tarafından üretilen bir madde olmasına rağmen alınan besinlerle de ilgilidir. LDL olarak kısaca ifade edilen tipi " kötü huylu kolesterol " diye tanımlanır. LDL damar sertliğine neden olur. HDL ise " İyi huylu kolesterol " olarak tanımlanır ve atar damarların tıkanmasını önler. Kanda düşük LDL, yüksek HDL seviyesi iyi bir durumdur. Uygun beslenme ile birlikte egzersiz, HDL seviyesini yükseltir.

Beslenme biçimi ve heredite, kan kolesterolünü yükselten ve tiplerinin oranlarını etkileyen faktörlerdir. Genetik olarak edinilen herediteyi değiştirmek elimizde olmadığına göre, beslenmemizi düzenleyerek sağlığımızı koruyabiliriz.

Gıdalarla alınan yağlar şu şekilde sınıflandırılır:

Doymuş yağlar : Bu yağlar oda ısısında katıdır. Kolesterolü ve özellikle LDL´ yi yükselten yağlardır. Etlerdeki yağlardan, yumurta, tam yağlı süt ve süt ürünlerinden, dilimize yerleşen deyimiyle fast food gıdalardan alınır.Bazı bitkisel yağlar (kakao yağı,hurma yağı,hindistancevizi yağı) da doymuş yağdan zengindir.

Doymamış yağlar:Oda sıcaklığında sıvıdırlar.Kolesterolü yükseltmez. HDL seviyesini olumlu etkiler. Sıvı yağlar (Zeytinyağı, Mısırözü yağı, Kanola yağı, Artic yağ,Keten yağı,Soya yağı gibi) ile alınır. Beslenmede doymuş yağların yerine konulduğunda sağlık açısından yararı tartışılmazdır.


Kanola Yağı: Kanola, Brasica rapa (Polonya kanolası) ve Brassica napus (Arjantin kanolası) aşılanmasından oluşan Kanada´ da yetiştirilen Kanola bitkisinin tohumlarından elde edilen bitkisel bir yağdır. İnsanların besinlerle linoleic acid alması gerekir. Çünkü vücudumuz bunu sentez edemez. Lifli sebzelerde, fındıkta, tohumlarda, anne sütü, balık (tuna,karides, somon, sardalya, ringa balığı) ve tohumlardan yapılan yağlarda (kanola yağı) bulunur. Kanola bitkisinde bu yağ asitleri diğer yağlara oranla daha fazladır. Linoleic acid merkezi sinir sistemi, göz ve trombositler için gereklidir. Kolesterol seviyesini ve trigliserid seviyesini düşürür.Kan hücrelerinin akışkanlığını artırır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Dolayısıyla damar tıkanıklıklarının oluşmasını engeller. Çoklu doymamış yağları daha çok yedikçe en güçlü anti oksidan olan E vitamini ni alma imkanımız artar. Kanola yağı, ayçiçek yağı gibi yağlarda,yumurta, fındıkta bulunur. Daha az miktarda meyve, sebze, et ve balıkta bulunur. 2 çay kaşığı kanola yağında 1.9 mg E vitamini bulunur ki bu da almamız gereken miktarın 1/5 idir. Kanola bitkisinin yetiştirildiği toprağın özelliklerine bağlı olarak, bazı bölgelerde elde edilen yağların, insan vücuduna zarar verebilecek bazı toksik maddeleri içerebileceği şeklinde uyarı yayınları da vardır.

Artic Yağ: Eskimolarda kalp hastalığı,damar hastalığı, artrit, romatizma, sedef hastalığı ve astımın nadir görülmesi, eskimoların kullandığı bir tür balık( Balaenoptera Acutorostrata )yağına dikkatleri çekmiştir. Bu yağ, doymamış yağ asitlerinden zengindir. Kanın akışkanlığını artırır ve inflamasyona neden olan tümör nekrotizan faktörün seviyesini düşürür. Günde 15 ml alınması kalp hastalıklarından korunma için yeterlidir.

Keten Yağı: LDL kolesterol ve trigliserid seviyesini düşüren Omega 3 yağ asidinin en çok bulunduğu bitkisel yağdır.Omega 3 ihtiyacı hamurişlerine keten tohumu ekleyerek, keten tohumu ile beslenen tavuklardan elde edilen yumurtalar yiyerek karşılanabilir. Keten yağı enflamasyonu engelleyerek eklem hastalıklarındaki şişme ve ağryı önler. Sedef gibi cilt hastalıklarının düzelmesinde de yararlıdır. Keten tohumu ve keten yağı preparatlarında ayrıca lifli elemanlar da bulunur. Bu lifli elemanlar, çoklu doymamış yağ asitleri ile birlikte hem kolesterol seviyesinin iyileşmesinde hem de bağışıklık sisteminin güçlenmesinde etkilidir. Keten tohumu ile beslenen deney hayvanlarında hormona bağlı kanser türlerinin(meme,rahim ve prostat) oluşmasının engellendiği gösterilmiştir.Bu olumlu etki, içerdiği fitoöstrojen ( doğal bitkisel östrojen hormonu ) sayesindedir.

Et yerken tavuk eti (özellikle göğüs kısmı), hindi eti ve balığı tercih edin. Mutlaka kırmızı et yemek zorunluğu varsa yağlarını tamamen temizleyerek kullanın. Ne eti olursa olsun deri ve yağlı bölümlerinden uzak durun.

Karaciğer ve benzeri sakatatlar, pastırma, sucuk, salam, sosis, jambon ve donmuş hazır yiyeceklerden sakının.

Bitkisel proteinlerden ( bakliyat) yararlanın.

Tam pirinç, fasulye gibi kompleks karbonhidratlar yiyin.

Beslenmenizde fitoöstrojenden zengin lifli gıdaların oranını olduğunca fazla tutun. Lifli gıdalarla beslenen kişilerde hormonal aktiviteye bağlı tümörlerin az görüldüğü saptanmıştır.

Keten tohumlu yemlerle beslenen tavuklardan elde edilen düşük kolesterollü yumurta yiyin. Diğer yumurtalar haftada 3 kezden fazla olmasın. Elden geldiğince yumurta sarısından uzak durun.

Süt ve ürünlerinin yağsız olmasına dikkat edin. Krema ve tereyağ yemeyin. Yağsız peynir ve çökelik kullanın.

Kalp yetmezliği hastalarının Beslenme Kuralları:

Yukarda yazılı kurallar, kalp yetmezliği hastaları için de geçerlidir.

Bu kurallara ilave olarak özellikle tuzsuz beslenmeye dikkat edin.

Sodyum sağlık için gerekli bir mineraldir. Tüm yiyeceklerde, özellikle tuzda bulunur. Çoğu insan gereğinden fazlasını alır. Vücüt fazla sodyumdan kurtulamazsa sıvı birikir. Fazla sıvı kalbin ve böbreklerin çalışmasını zorlar ve kan basıncını yükseltir. Daha az sodyum yiyerek bu kontrol altına alınır. Ekmeğiniz ve yemekleriniz tam tuzsuz pişmelidir. Yemeğe katkı olarak konan salçada da tuz olmamalıdır. Diüretikler sodyum kaybına neden olduğu için, tam tuzsuz beslenmede günlük 2 400 mg tuz alınması( silme bir çay kaşığı tuz = 1000 mg ) kan elektrolit dengesinin bozulmaması için önerilmektedir. Tuzsuz yemeklerinize bu miktarı öğünlere bölerek ekleyin. Lezzet unsuru olarak baharat kullanın. Etleri sarmısak,sirke, limonsuyu ile terbiye edin. Hazır çorbalar, hazır gıdalar, hazır yufka, turşu, patates cipsi, mayonez, ketçap, hardal ve etsuyu tabletleri tuz içerir. Bunları kullanmayın

Rüya Nedir? Neden Rüya Görürüz?

Bilim adamları arasında uzun yıllar araştırmalara rağmen bir türlü çözüme kavuşturulamayan rüyanın varlığı hala sırrını korumakta ve keşfedilmeyi beklemektedir.

Rüya konusunda Doğu ve Batı bilginleri arasında zaman zaman farklı yaklaşımlar sergilenmiş ; Batı bilginleri genelde rüyanın insanın günlük yaşantısı sonucu gördüğü şey olarak yorumlarken , Doğu bilginleri bu görüşe katılmakla birlikte Allah'tan gelen ilahi bir mesaj olarak ta görmüşlerdir.

Hazret-i Peygamber'e inen vahyin sadık rüya ile başlaması ve Kuran-i Kerim' in bir çok ayetinde bazı peygamberlere rüya ile birtakım gerçekleşecek olaylar hakkında işaretler verilmesi İslam alimlerini rüyanın üzerinde yoğunlaşmasına sebep teşkil etmiştir. Mesela Kur'an-ı Kerim'de Yusuf (AS)'in rüyası , Hazreti İbrahimin , oğlunu kurban etmek hususunda gördüğü rüya ile amel etmesi İslam alimleri açısından bir örnek olmuştur. Erzurumlu İbrahim Hakkı , Marifetname isimli eserinde insan kalb ve ruhunun uyku ve ölümle temizlendiğinden bahsederek şöyle der: "Ehlullah demişlerdir ki; Ruhun berzah alemine açılmış iki penceresi vardır: uyku, ilham.

Rüyada bazen insan ilerde başına gelecek halleri aynen, bazen de rumuzlu görür ki, bu ancak tabir ettirilmekle öğrenilir. Eğer duyu organları dış aleme kapalı , gönül aynası her türlü kötülüklerden temizlenmiş , cilalı ise Levh-i mahfuzdaki manevi suretler ve bilinmeyen emirler gönül aynasına akseder ve görülür. Eğer duyu organları dış alemle meşgul, gönül aynası paslı ise , ruh, bu alemi seyredemez.

Ruh rüyada , duyuların hafızada bıraktığı hayallerle uğraşır." Mevlana Celaleddin-i Rumi-nin meşhur Mesnevi'sini serh eden büyük İslam bilginlerinden Sari Abdullah ise, rüya hakkında şöyle demektedir: "İnsanda iki nevi ruh vardir: Biri hayvani ruh, ötekisi de rahmani ruhtur. Hayvani ruh, daima insandan ayrılmaz.

Tuzun eti muhafaza ettiği gibi, insanı kokmadan korur. Rahmani ruh ise, insana uyku halinde alemi melekutu seyrettirir; ahvali gaybı havassa aksettirir." Batılı bilginler ; özellikle Freud, Fromm, Jung rüya konusunda çeşitli ve uzun yılları alan araştırmalar yapmışlar ve rüyayı insan hayatının vazgeçilmez unsurlarından biri olarak görmüşlerdir.

Freud, rüyayı çocuksu ve akıldışı arzularımızın bir tatmini olarak görmektedir. Rüyalarımızı oluşturan motifleri akıldışı arzularımız ve düşüncelerimiz olarak yorumlamaktadır. Uykumuzda, gündüzleri varlıklarından haberdar olmadığımız veya olamadığımız dürtülerimiz canlanmaktadırlar. Bilincimiz tarafindan bastırılan ve dışlanan akıldışı nefret, hırs, kıskançlık ve özellikle de çarpık cinsel arzular, rüyalarımızda birdenbire ortaya çıkıverirler.

Freud bu akıldışı arzuları içimizde taşıdığımızı , fakat toplumun etkisi nedeniyle onları bastırmakla kurtulamadığımızı iddia etmektedir. Uyku sırasında bilincimiz tarafından uygulanan kontrol azaldığından, bu arzular canlanırlar ve kendilerini rüyalarımız aracılığı ile belli ederler. Jung'un rüya yorumuna gelince , onun rüya yorumuna yaklaşımı rüyanın amacını sorgulamak ve bilinçaltının belirli bir sembolü neden seçtiğini ve rüyayı gören kişiye kendi yaşamı ve yaşamına karşı tutumu hakkında ne göstermeye çalıştığını anlamaktı. Jung sembollerin rüyayı görene özgü bir gücü olduğunu ve dar bir yorumla sınırlanamayacağını iddia etmektedir.

Büyük rüya yorumcularından Erich Fromm ise rüyaları unutulmuş bir dil olarak görür ve geçmişin insanlar için rüya ve hayallerin zihnin en önemli ifadeleri arasında olduğunu söyler. Ona göre rüya sembolleri evrensel, geleneksel ya da rastlantısaldır. Rastlantısal semboller kişiseldir ve bireysel çağrışıma ilişkindirler. Geleneksel semboller tek anlamlıdir. Evrensel sembollerin -örneğin güneş- sıcak ve ışık gibi evrensel anlamları vardır.

Ohm Kanunu nedir?Kim Bulmuştur?

Alman fizikçi olan Georg Simon Ohm, ohm adı verilen bir telden geçen akımın,geçtiği alanla doğru orantılı olup uzunlukla ters orantılı olduğunu tesbit ederek gerilim,akım ve direnç arasındaki bağlantıyı bulmuştur.Georg Simon Ohm aynı zamanda bir matematikçidir.

24 Temmuz 2007 Salı

Kramp nedir?

Kasların birden ve ağrı yaratacak bir biçimde kasılmasıdır.Kramp,uyku sırasında ani yaptığımız bir harekette, yada en önemlisi ve tehlikelisi suda girebilir.Bunun sonucunda ölümlerde yaşanabilmektedir.

Refraktometri

Refraktometri, her ortamın kırılma indisinin farklı olması prensibini kullanarak, konsantrasyon ve madde miktarı gibi tayinleri yapmaya yarayan bir yöntemdir.

Kırılma indisi her maddeye özgü bir fiziksel özelliktir, bu sebeple kalitatif ve kantitatif analizlerde kullanabileceğimiz bir metoddur. Günümüzde organik bileşiklerin kantitatif analizinde NMR, infrared spektroskopisi gibi yöntemler daha çok tercih edilmektedir.

Bir ortamın kırılma indisine n, elektromanyetik ışımanın vakumdaki hızına c, elektromanyetik ışımanın bu ortamdaki hızına da v dersek, şöyle bir bağıntı elde ederiz:

n = c / v

Benzer maddelerin kırılma indisleri birbirine çok yakın olduğundan ( 1.25 -1.80 arası) ±0.001 duyarlılıkla ölçüm yapabilmemiz gerekir.

Işının bir ortama geliş açısına i, yansıma açısına da r dersek eğer, Snell Yasasına göre şöyle bir bağıntı yazabiliriz:

sini / sinr = v1 / v2 = n1 / n2

v1: Işının 1. ortamdaki hızı
v2: Işının 2. ortamdaki hızı
n1: 1. ortamın indisi
n2: 2. ortamın indisi
Işının geliş açısı, ışının hızı ve ortamın indisi ile orantılıdır. Işının geliş ve yansıma açılarını bilmemiz halinde, iki ortamın kırılma indislerinin oranlarını bulabiliriz. Ya da bir ortamın indisini biliyorsak, diğer ortamın indisini de bu bağıntı sayesinde hesaplayabiliriz.

Kırılma indisleri farklı olan bölgelerde ışının hareketi iki şekilde gerçekleşir:

n2 > n1 koşulunda, i geliş açısı, r yansıma açısından daha büyük olacaktır. Geliş açısı büyüdükçe, kırılma açısı da büyür. Buna rağmen geliş açısı, kırılma açısından her zaman daha büyüktür.

n1 > n2 koşulunda, yüksek yoğunluklu ortamdan düşük yoğunluklu ortama geçiş sırasında yansıma açısı, geliş açısından daha büyüktür. Geliş açısı büyüdükçe, yansıma açısı da 90º‘ye yaklaşır.

Rakta

Rakta, Arap harflerine göre bir harfi noktalı, bir harfi noktasız kelimeleri kullanarak şiir yazma.

Ateş saati nedir?

Petrol lambasının alevi ile çalışan saat mekanizmasında, kullanılan yağın bölmeli bir saydam kapta izlenmesi ya da eriyipde kısalan mumun gölgesinin, arkadaki bir cetvel üzerindeki boyuna göre saatler belirleniyordu.Buna ateş saati denir.

23 Temmuz 2007 Pazartesi

Vezn-i Âhar

Halk şiiri nazım şeklidir. Aruzun müstef’ilâtün müstef’ilâtün müstef’ilâtün müstef’ilâtün kalıbıyla murabba şeklinde yazılır. Her mısra bir müstef’ilâtün cüzüne sığacak şekilde dört kelime veya kelime grubuna bölünür. Birinci mısranın 2. Cüzü ikinci mısranın başına, ikinci mısranın 2. Cüzü üçüncü mısranın başına, üçüncü mısranın 2. Cüzü dördüncü mısranın başına getirilir ve bu cüzlerden sonra gelen cüzler birbirlerini izler.

Örnek

Ey vaslı cennet/kıl câna minnet/vay, serv-ı kamet/cân içre cansın
Kıl câna minnet/vay serv-ı kamet/cân içre cansın/nev-res fidansın
Vay serv-kamet/cân içre cansın/nev-res fidansın/suh-ı cihansın
Cân içre cansın/nev-res gidansın/şûh-ı cihansın/gözden nihansın.
Tokatlı Nurî

Aristeides

M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış ilk Hıristiyan apolojistlerinden. "Hıristiyan İmanı için Savunma" adını taşıyan apolojisiyle tanınan Aristeides, bu eserinde, Yunan ve Mısırlıların tanrılarını, Yunan ahlak anlayışını eleştirmiş ve Tanrı'nın varoluşu için, düzen ve amaç kanıtından başka hareket kanıtını öne sürmüştür.

Krater nedir?

Astronomide, bir gökcismine bir diğer gökcisminin çarpması sonucu yüzeyde oluşan çöküntüye verilen ad: Meteor krateri
Yanardağ ağzına verilen ad:Yanardağ krateri.

Webmaster ne demektir?

İnternette dolaştığımız ve yararlandığımız siteleri tasarlayan, kodlayan ve web ile ilgili işlerle uğraşan kimselere verilen isimdir.

Helikopter nedir?

Yukarısında bulunan eşit uzunluktaki pervaneler sayesinde hemen hemen her düzlük alana dikey kalkış,iniş yapabilen ve dönebilen motorlu uçaktır.

Yelken nedir?

Rüzgar gücünden yararlanılarak,geniş yüzey oluşturacak biçimde yan yana dikilen ve teknenin direğine takılacak biçimde onu hareket ettirebilecek kumaş,naylon gibi şeritlerin tümüne yelken denir.

21 Temmuz 2007 Cumartesi

C Vitamini

C vitamini, Askorbik asit olarak da bilinir, su da eritilebilen ve birçok görevi olan vitamin.

Çoğu hayvanlar ve bitkiler kendi C vitaminlerini glükoz'dan üretebilirler. İnsanlar, bazı meyve yarasaları, hint domuzu ve insan benzeri primatlar C vitamini üretemediklerinden bunu besinlerinden almak zorundadırlar. Bütün taze sebze, meyve ve etler bir miktar C vitamini içerir. Ancak C vitamini ısıya hassas olduğundan pişirme esnasında hızla bozulur.

Kloroplast

Kloroplast, fotosentezin gerçekleştiği organeldir. Çift katmanlı zarla çevrilidir. İç katman fotosentez pigmentleri enzimleriyle klorofil içeren yassı keseciklere dönüşmüştür. DNA içeren kloroplastlar, görece bağımsız işlev gören ve kendi kendine çoğalan bir yapıdır. Işık ışınlarından faydalanarak ATP'nin fosfat bağlarındaki enerjiyi, hücrede kullanılabilecek enerjiye çevirir. ATP'yi kullanarak karbonun hücre için gerekli organik maddelere dönüştürülmesini sağlar.

Bej nedir?

Bej sarıya çalan gri renk olarak tanımlanır.

Bej rengi bilgisayar kasalarında sıklıkla kullanılan bir renktir.

19 Temmuz 2007 Perşembe

Akhalar

Akhalar Truva savaşında Truva'yı yenerek Truva bölgesini ele geçiren bir devlettir. Akhalar'ın bu savaş için 1000 gemilik bir donanma kurduğu söylenmektedir. Akhalar Truva savaşı sırasında savaş tanrısı Athena'dan yardım istemişlerdir. Athena'da Truva Atı ile Akhalar'a yardım etmiş, ve bu büyük savaşı Akhalar kazanmıştır.

Ayrıca bu savaş Achilles yani Aşil adıyla bilinen Akhalı bir kişinin yiğitçe savaşmasına tanıklık etmiştir.

Postminimalizm nedir?

Postminimalizm, minimalizmden etkilenmiş veya minimalizmden yola çıkmış çeşitli sanat alanları için kullanılan bir terimdir. Bu ifade genelde görsel sanatlar ve müzikte kullanılsa da minimalizmi kritik bir referans noktası olarak alan her alan için kullanılabilir.

Keratin nedir?

Keratin sadece bazı ökaryotik(çekirdekli) hücrelerde bulunan lifli, yapısal bir protein ailesinin genel adıdır. Keratin filamentleri yapısal olarak çok sağlamdırlar ve suda çözünmezler. Memeliler, kuşlar, sürüngenler ve amfibilerde bulunan keratin filamentleri, mineralize olmayan sert vücutsal yapıları oluştururlar.

Sadece bir organizmada bile bir çok keratin çeşidi bulunabilir.

Damlama nedir?Ne işe yarar?

Damlama, bitkilerde su basıncının arttığı zamanlarda yapraklarda hidadot denilen özel yapılardan suyun damlalar halinde dışarıya çıkması.

Bu özel yapılardan su kök basıncı arttığı zaman, iletim aktivitesi ile dışarı verilir. Damlama olayı bilhassa nemli iklim şartları altında yetişen bitkilerde görülür.

18 Temmuz 2007 Çarşamba

Frekans nedir?

Dalgaların tepe noktalarının bellirlenmiş bir noktadan , bir saniye içindeki geçme sayısıdır.

Öss Birincileri

2007 yılında yapılan Öss sınavında farklı puan türlerinde toplam 27 tane birinci çıkmıştır.

Epik şiir nedir?

Kahmramanlık,yurt sevgisi gibi konuları işleyen şiir türleridir.Epik şiir ise kendi arasında Doğal ve Yapak olmak üzere ikiye ayrılırlar.

17 Temmuz 2007 Salı

Guaraniler kimlerdir?

Güney Amerikada bölgede yaşayan yerli topluluktur.Bunların kendine has olan Guaraní dili bulunmaktadır.Bu halkın büyük bir bölümü Paraguay ve Uruguay'da yaşamaktadır.Bu dil daha sonra küçük ölçüde olsa İngilizceyi de etkilemiştir.'Jaguar', 'toucan' gibi İngilizce kelimeler Guaraní dilinden gelmektedir.1986 yılında bölge halkını anlatan ve yaşayış biçimleri hakkında bilgi veren "The Mission" filmi yapılmıştır.Bu flimde anlatılanların düş olduğundan bahsedilsede, geçmişte Avrupa'lıların Guaranilere yaptıkları ile örtüşür.

Moskova Konferansları

2. Dünya savaşı sırasında yapılan konferanslardır.

Savaş sürecinde 4 defa yapılmıştır.Bunların tarihleri ise şöyledir;

Moskova Konferansı (1941)
Moskova Konferansı (1942)
Moskova Konferansı (1943)
Moskova Konferansı (1944)

Stokastik nedir?

Değişken veya rastlansısal anlamına gelen bir sıfattır.Bu sıfatın istatistik ve mühendislikte önemli bir yeri vardır.Şirketler veya benzeri kuruluşlar geçmişteki talep miktarlarına bakarak,gelecek aylarda ne kadar daha talep olacağını tahmin etmeye çalışırlar.Bu tahmin sırasında ise matematikten önemli bir ölçüde yararlanılmaktadır.

Nibiru nedir?

Sümerler tarafından verilen bu isim, geçiş gezegeni anlamına gelmektedir.Babil astronomları ise bu gezegene Marduk adını vermişlerdir.Bu gezegenin ise 2012 yılında dünyaya çok yakın bir geçiş yapacağı ileri sürülmektedir.Nibiru gezegenin dünyamızdan 4 kat daha büyük olup güneş çevresindeki turunu 3600 yıllık bir süreç içerisinde tamamladığı ileri sürülmektedir.Bazı konuyla ilgili astronomlar dünyaya 2012 yılında yapacağı yakın geçiş sırasında türlü felaketlerede yol açabileceği savunulmaktadır.

Arşın nedir?Ne işe yarar?

Kullandığımız ölçü biriminde yaklaşık olarak 68 cm'e eşdeğer olan uzunluk ölçüsüdür.

16 Temmuz 2007 Pazartesi

Eyfel Kulesi nedir?Nasıl Yapıldı?

Eyfel Kulesi nedir?Nasıl Yapıldı?

Eyfel kulesine Parisi'in ünlü demir kuleside denebilir.Kule,aynı zamanda tüm dünyada Fransa'nın simgesi haline gelmekle kalmamış,Dünyanında en ünlü sembolü ünvanı içinde yarışmaktadır.Bu kule ismini,inşa eden muhendis Alexandre Gustave Eiffel'den alır.Dünyanın en büyük truzim alanlarından biri olan Eyfel Kulesi, yılda 7 milyon civarı turist çeker.2002 yılında toplam ziyaretçi sayısı ise yaklaşık 200 milyona ulaşmıştır.


Tarihçesi


Kule 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel'in firması tarafından, Fransız Devrimi'nin 100. yılı kutlamaları amacıyla inşa edilmiştir.Gerçekte kulenin mimarı Gustave Eiffel değil, İsviçreli Maurice Koechlin 'in isteği üzerine tasarlayan Stephen Sauvestre'dir.Kulenin, 7.739.401 Frank 31 Sent tutan inşa bedeli,Gustave Eiffel'in tahminlerinin 1 milyon frank üstündedir.1889 yılında yapılan açılıştan 5-6 ay önce yaklaşık 2 milyon insanın ziyareti üzerine,inşa masraflarının 3/4'ü karşılanmıştır.Anlaşılacağı gibi Kule daha başında çok gelir edecek olan bir şirket görünümünü kazanmıştır.Kulenin inşasında 3.000 işçi 26 ay boyunca 18.038 adet demir parçayı ortalama 2.5 milyon perçinle bir araya getirdi.Kulenin inşası boyunca herhangi bir ölüm yada yaralanma olayı olmaması o günün şartları ile bir mücizedir.
İlk başlarda Eiffel, Kule'ye sadece 20 yıl için müsaade almıştı. Dolayısıyla, 1909 yılında kulenin sökülmesi gerekiyordu. Ancak kule, iletişim için çok uygun yüksekliğe ulaştığından ve yeni yüzyılda Atlantik ötesi haberleşmeye imkân tanıdığından, kalmasına izin verildi.


Teknik Özelikleri


Eyfel Kulesi 300 m yüksekliktedir. Zirvesindeki televizyon vericileri 27 m daha yükseklik kazandırır. Günümüzde yaygın olarak kullanılan çelik yerine demirden inşa edilmiş, özel teknikler sayesinde günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir.

200.000 metrekare alanda bulunan Eyfel Kulesi her 7 yılda bir, 60 ton boya ile boyanır. Bu çalışmada 25 boyacı görev yaparken, çalışma 15 ay sürer. Bu işlem sırasında 1.500 fırça, 5.000 zımpara kağıdı ve 1.500 iş tulumu tüketilir. Ayrıca güvenlik maksadıyla toplam 50 km güvenlik halatı, 20.000 metrekare koruyucu ağ kullanılır. Boyama maliyeti yaklaşık 3 milyon avro tutar. Zaman içinde kulenin rengi kırmızımsı kahveden, sarımsı kahveye, daha sonra kestane kahvesinden bugünkü bronz tonuna dönüşmüştür. Kule 3 renk tonunda boyanır. En açık renk zirvede kullanılırken, en koyusu zeminde kullanılır.

Kulede intihar olayları da yaşanmaktadır. Şu ana kadar 400 kişi bunu gerçekleştirmiştir. Zamanla, intiharların önüne geçmek maksadıyla platformların çıkış noktalarına demir parmaklıklar yerleştirilmiştir.

22 Temmuz 2003 tarihinde, kısa devre sonucu, kulenin zirvesinde, hemen en üst ziyaretçi platformunun üstünde yangın çıkmıştır. Yangın bir saat gibi bir sürede kimse yaralanmadan söndürülmüştür.

Ziyaretçiler, üç asansörle kuzey, batı ve doğu kanatlarından ilk iki platforma ulaşır. İlk ve ikinci katlarda lokantalar mevcuttur. Ayrıca ilk katta, Eyfel Kulesinin tarihinin anlatıldığı bir sergi bulunur. En üst platforma ulaşmak isteyen bir ziyaretçi, ikinci katta aktarma yapar ve başka bir asansöre geçer. En üst platform hem çatılı hem de üstü açık bir alana sahiptir.

Kulenin açılışından sonra, ilk platforma kadar 50 yolcu taşıyan iki hidrolik asansör kullanıma girmişti. Bunlar için gerekli hidrolik presler 16 sütuna monte edilmişti. Kuzey kanadından başka bir asansörle ikinci kata ulaşılıyordu. 2. Dünya savaşı sırasında, işletim sistemindeki hasarlar sebebiyle bunlar devre dışı kalınca, Adolf Hitler kuleye yaya olarak çıkmak zorunda kalmıştı.

1983 tarihinde ikinci ve üçüncü katlar arasına, 1000 tonluk yürüyen merdivenin yerini alan, 4 yeni turuncu asansör monte edildi. Yürüyen merdiven 654 basamaklı ve 3 m genişliğindeydi.

Evrenin en büyük yıldızı hangisidir?

Bu yıldız ikili bir sisteme sahiptir.Güneşin kütlesinin tam 114 katına eşdeğerdir.Uzay bilimler tahminen Güneşin 150 katı büyüklüğüne sahip yıldızların varlığından bahsetsede ilk defa 100 katından fazla büyüklükte bir yıldız keşfedildi.Bundan bir önceki rekor ise 83 katı ağırlığında başka bir yıldıza aittir.

Bulunan bu rekor ağırlıktaki yıldız ise Dünya'ya yaklaşık 20 bin ışık yılı uzaklıktadır.A1 adı verilen bu yıldız,genç bir yıldız kümesi olan NGC 3603’ün tam kalbinde bulunmaktadır.A1'in kütlesi ise VLT (Very Large Telescope) ve Hubble teleskoplarının yörüngeleri incelenmesi sonucunda ölçülmüştür.

Güneş'in 150 katı barajının nedeni ise, kütlece bundan fazla olan yıldızların,dışa doğru yarattıkları basınç ile çekim kuvvetlerinin birbirlerini dengeleyemeceği ve yıldızın kararsız olacağı şeklinde açıklanmaktadır.

Yazımızın başında dediğimiz gibi Güneş'in yüzlerce katı ağırlığında da yıldızların var olduğuna, kanıtlanmasada inanılmaktadır.

Graffiti nedir?

Son günlerde çevremizde, evlerimizin duvarlarında, sokakların duvarlarında gördüğümüz hoş ve renkli çizimler nedir diye kendi kendimize soruyoruzdur.Peki nedir bu grafitti?

Graffitiye eski zamanlardan açıklayacak olursak,mağara duvarlarına yazılan renkli çizimlerdir.Bu çizimler gerek hayvan figürleri,gerekse insan figürleridir.

Graffitinin günümüzdeki yeri ise, aktif olarak 1980'li yıllarda New York'ta çıktı ve büyük bir hız ile tüm dünyaya yayıldı.Ama geçmişi Taki183 denen bir postacının gittiği yer yere ismini yazmasıyla başlar ve grafitti yayılır.Bunun sonucunda New York'ta trenler,otobüsler,duvarlar rengarenk şekillerle süslendi.Bunlar ise tamamen illegal olarak yapıldı.Ancak bölgede yaşan halk hiç memnun olmasada graffiti sanatçıları yaptıklarından çok memnundular.

Graffiti önce Avrupa'yı tamamen sardı ve daha sonra Asya ülkelerine kadar ilerledi.Sonucunda graffitilere özel sprey boyalar üretildi.Ayrı bir sanat dalı haline gelen graffiti,gün geçtikçe tamamen günümüzün vazgeçilmezleri arasına girmiştir.

Muhabbet kuşunu eğitme nasıldır?

Artık elinizde ve siz çok yavaşça elinizi yukarı doğru kaldırıyorsunuz. Zıplamaya kalkışırsa, ona yatışması için süre verin ve tekrar deneyin. Öğretmeniz gereken öncelikli terim ‘‘Yukarı’’ ve ‘‘Aşağı’’olacaktır. Aşağı-yukarı pratik eğitimini, kuşunuzu evcilleştirirken hiç değilse haftada bir kere kullanabilirsiniz.

Muhabbet kuşlarına acı vermeyi denemeyin. Eğer çimdiklemeye, ısırmaya devam ediyorsa hafifçe yüzüne üfürün. Bir kuşu elinizden düşürmemeniz gerekir. Hele de bir muhabbet kuşunu! Ona vurduğunuzda ya da düşürdüğünüzde bu hiç zevk verici bir öğreti olmayacaktır. Özellikle ısırmaya eğilimli olduğunda, kuşu omuzlarınıza yaklaştırmamanız gerekir. Hayır kelimesini ona mutlaka öğretmelisiniz

Muhabbet kuşunun yuvası nasıl olmalıdır?

Pet shoplarda, muhabbet kuşları için uygun ölçülerde hazırlanmış yuvalar bulmak mümkün. Dilerseniz, 25 santim yüksekliğinde, 15 santim derinliğinde ve 15 santim genişliğinde bir yuvayı kendiniz de kontraplaktan yapabilirsiniz. Yuvaların arka kısmında, yavruları kontrol edebilmek için dışarı doğru açılan bir kapı ve ön kısmında anne ve babanın girebilmesi için bir delik bulunmalı. Giriş deliğinin birkaç santim altına, kuşcuların konarga adını verdiği kısa tüneği yerleştirmeyi unutmayın. Dişi kuş, yuvalığa uçtuğu zaman, giriş deliğinin kenarına değil, konargaya konacaktır. Ayrıca dişinin yuva yapabilmesi için arka kısıma bir oyuk yapmanız yuvanın düzgün durmasını sağlayacaktır.

15 Temmuz 2007 Pazar

Yılanın solunum organı nedir?

Bilindiği gibi Yılınlarda da akciğerler vardır.'' Yılanların burun delikleri, ağız kapalıyken alt çenedeki hava borusunun üzerine geldiğinden ağızlarını açmadan solunum yaparlar. Avlarını yutarken ağız açık olduğundan burun deliklerinin hava borusuyla ilgisi kesilir. Böyle zamanlarda, vücutlarında bulunan hava torbalarındaki yedek havadan faydalanırlar. Çoğu yılanların sadece sağ akciğerleri gelişmiştir. Diğeri adeta kaybolmuştur. Boa ve piton yılanlarında sol akciğerler küçüktür. İri avların yutulması uzun sürdüğü zaman ağız tabanında bulunan soluk borusunun girişi ağızdan dışarı çıkarılabilir. Bu özellik büyük hayvanları yemek için bir adaptasyondur, yılana ağız dolu olduğunda dahi nefes alma imkânı sağlamaktadır.'

Kuru boya nedir?

Tamamen denilecek derecede kurşunkalem özelliği gösteren renkli kalemlerdir.Renkli çizgisel çalışmalarda tercih edilmektedir.Bu kalem ile geniş alanları boyamak biraz daha zordur.

Hangi kan grupları hangi kan gruplarına kan verebilir?

Soruya farklı bakacak olursak bu alışveriş sadece teorik olarak geçerlidir.Normalde kan alışverişi sadece aynı gruplar arasında yapılmaktadır.

En çok satılan gazete hangisi?

Türkiye'de en çok satılan gazete Yaysat bilgilerine göre en yakın rakibide ortalama 240 bin fark atan Posta gazetisidir.

13 Temmuz 2007 Cuma

Günümüzde monarşi ile yönetilen ülkeler nelerdir?

Monarşi ile yönetilen devletlerde aralarında kategorilere ayrılmaktadır.

Avusturalya (Federal Meşruti Monarşi)
Antiller ve Barbados ((Meşruti Monarşi)
Bahamalar (Meşruti Monarşi)
Bahreyn (Mutlak Monarşi)
Belçika (Meşruti Krallık)
Belize (Meşruti Monarşi)
Bhutan (Parlementer Monarşi)
Birleşik Arap Emirlikleri (Monarşi ile yönetilen 7 emirlikten oluşan federasyon)
Brunei (Meşruti Monarşi)
Büyük Britanya (İngiltere) (Meşruti Krallık)
Danimarka (Meşruti Krallık)
Fas (Meşruti Krallık)
Grenada (Meşruti Monarşi)
Hollanda (Meşruti Krallık)
İspanya (Meşruti Krallık)
İsveç (Meşruti Krallık)
Jamaika (Meşruti Monarşi)
Japonya (Meşruti Monarşi)
Kanada (Meşruti Monarşi)
Kuveyt (Meşruti Monarşi)
Lesotho (Monarşi)
Liechtenstein (Parlementer Monarşi)
Lüksemburg (Meşruti Monarşi)
Monako (Meşruti Monarşi)
Malezya (Federal Meşruti Monarşi)
Nepal (Meşruti Monarşi)
Norveç (Meşruti Krallık)
Papua Yeni Gine (Meşruti Monarşi)
Solomon Adaları (Meşruti Monarşi)
Suudi Arabistan (Mutlak Monarşi)
Svaziland (Meşruti Monarşi)
Tayland (Meşruti Monarşi)
Tonga (Meşruti Monarşi)
Umman (Meşruti Monarşi)
Ürdün (Parlementer Monarşi)
Vatikan (Seçime Dayalı Mutlak Monarşi)
Yeni Zelanda (Meşruti Monarşi)

Gelenek ve görenek nedir?

Gelenekrnrn Bir toplumda, bir toplulukta çok eskilerden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar.rnrnrnSosyal bilimlerde gelenekrnrn Gelenek kavramına sosyal bilimlerin farklı alt disiplinlerinin yaklaşımları ile geleneksel toplumların yükledikleri anlamlar arasında hem benzerlikler hem de farklılıklar bulunur. Sosyal bilimler geleneğe toplumların yaşadıkları coğrafya, iklim vb. gibi dışsal koşullara uyum sağlamak amacıyla türetilmiş, beşeri kaynaklı "inşa"lar, "icat"lar olarak bakarken geleneksel toplumlar kendi geleneklerinin kaynağını mitsel atalar, kahramanlar ve Tanrı gibi kutsalda görürler. Sosyal bilimlerde daha fenomenolojik bir yaklaşımla gelenekleri salt işlevsel özellikleri yönüyle görüp kökenlerini bu işleve bağlayan açıklamaların yanısıra gelenekleri belirli bir anlam bütünlüğünü yansıtan fenomenler olarak değerlendiren yazarlar da vardır. Her ne kadar bu yazarlar da geleneğin kaynağını kutsalda görmemekteyseler de onun sadece işlevsel boyutuna indirgenemeyeceğini iddia etmişlerdir. (bkz. Claude Levi Strauss)Özellikle Avrupa'da aydınlanma çağı sonunda gelişen Tarih anlayışı ve Tarihselcilik perspektifi geçmişe ilişkin (ve günümüzdeki de) her düşünce, anlayış ve tavrın kaynağını dönemin diğer olgularının bütünselliği içinde aramak yönünde bir eğilimin gelişmesine yol açmıştır. Aydınlanmanın kaynağı evrimci görüşe kadar giden ilerlemeci tarih perspektifini de meşrulaştıran bu perspektif sosyal bilimlerde hakim görüş olarak varlığını sürdürmektedir.rnrnrn Gelenek üç bağlamda ele alınabilir. ilki geçmiş yaşam biçimlerinin içinde yaşanılan ana taşıdıkları maddi ve manevi değerler bütünüdür. bu sosyolojik anlamda en fazla rağbet gören izahtır. beşeri düzlemde toplumu tüm dinamikleri ile inşaa eden güçtür.rnrn ikincisi ise geleneğin özünü teşkil ettiği ifade edilen kutsalla olan münasebetten dolayı geleneğin zengin ve kutsi değerler ihtiva eden köklü yanıdır ki, bu anlamda gelenek ilkinden farklı olarak hem fenomenolojik hem de ilahi bir yön taşır. bu sosyolojik ve beşeri anlamından çok daha farklıdır.rnrn üçüncüsü ise geleneğin postmodernist yaklaşımlarla ele alınmasından kaynaklanan aletsel, işlevsel yani kullanıma açık madde yönüdür. bu anlamıyla gelenek bir anlamlar rezervidir. kendisinden her bakımdan istifadeye açık bir hinterlandtır. bahsettiğimiz yönü geleneğin dışsal-formel yönüdür ki sanat ve edebiyata tesir eden bir başka cephe de budur.rnrnAlıntıdır

Linyitin zararları nelerdir? Linyit nasıl çıkarılır? Linyit hangi bölgelerde çıkarılır?

Linyit, kahverengi kömür de denilen ve tamamına yakını termik santrallerde yakıt olarak kullanılan kömür sıralamasında en alt sırada yer alan bir kömür çeşididir.

Linyitin ısıl değeri (kalorifik değer) düşük, barındırdığı kül ve nem miktarı fazladır. Buna rağmen yerkabuğunda bolca bulunduğu için başta Almanya, Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ülkeler olmak üzere sıklıkla kullanılan bir enerji hammadesidir.

Yüksekte Havanın Soğuması Nedir

Dünyamızdaki ısının kaynağı güneş olduğuna göre ve bir dağın tepesi güneşe daha yakın iken orada hava niçin daha soğuk oluyor? Öncelikle şunu söyleyelim ki, güneş ile dünya arasındaki mesafeyi düşünürsek, bir dağın tepesine çıkmakla bu mesafedeki azalış çok önemsiz kalır. Güneş dünyamızdan 149,5 milyon kilometre uzakta iken dünyamızdaki en yüksek dağın yüksekliği 9 kilometreyi bile bulmaz. (Everest: 8.846 metre)


Biz zaten her gün evimizde otururken dünyanın kendi çevresinde dönmesinden dolayı, dünyanın çapı kadar, güneşe 12 bin kilometre yaklaşıp uzaklaşıyoruz. Elips şeklindeki yörüngesinde dünya güneşin etrafında dönerken güneşe en fazla yaklaştığı mesafe 147 milyon, en uzaklaştığı mesafe ise 152 milyon kilometredir. Yani dünya zaten bir yıl içinde güneşe 5 milyon kilometre yaklaşıp uzaklaşmaktadır. Bu durum dünyamızdaki ısıyı pek etkilemez, mühim olan ışınların dik gelmesidir.

Güneşin dünyamızda yarattığı sıcaklık, ışınlarının yeryüzünden yansıması ile olur. Ondan sonra yükseldikçe nemli havada her bir kilometrede yaklaşık 6-7 derece düşer. Yani Everest’in dibi ile tepesi arasında 50 dereceden fazla sıcaklık farkı olması doğal. Bu sıcaklık düşüşü atmosferin birinci katmanına kadar böyle sürüyor. Yani yeryüzünde ısı 25 derece iken 11 kilometre tepemizde -50 dereceye kadar düşüyor. Bundan sonra sıcaklık değişiminin akıl almaz dansı başlıyor.

Atmosferin ikinci tabakası olan ve içinde ozon tabakası da bulunan 11. ve 48. kilometreler arasında hava ısısı bu sefer tam tersi yükseldikçe artıyor, tekrar sıfır dereceye kadar çıkıyor. 48. kilometreyi geçip 3. tabakaya girince ta 88. kilometreye gelene kadar tekrar düşüşe geçiyor. Bu tabakanın sonunda, yani 88. kilometrede -80 derecelere kadar düşüyor. Bundan sonra da sürekli yükselişe geçerek güneşe yaklaştıkça artıyor.

Güneşin yüzeyinden 2 milyon derece sıcaklıkla çıkan ışığın 149,5 kilometre yol kat ettikten sonra dünyamız yüzeyine yaşayabileceğimiz bir ortamı yaratacak şekilde bu kadar ince ayarla gelmesi hakikaten inanılmaz.

Yeryüzünde ısınan havanın yükseldiği doğrudur, ama hava bu enerjisini yükselirken harcar ve dağın tepesine ulaştığında çevre hava ısısı ile aynı ısı derecesine gelir. Dağ tepelerinin soğuk olmasının bir başka nedeni dağ yüzeylerinin şekilleri dolayısıyla güneş ışıklarını dik alamamalarıdır. Bu nedenle dağların etekleri bile serin olur, burada ısınıp yükselen bir hava tabakası bile oluşamaz. Ayrıca dağdaki kayalarla birlikte kar ve buz da güneş ışınlarını fazla emmez ve çoğunu yansıtırlar.

Yeryüzünün ısınmasında bulutlar da önemli rol oynarlar. Dikkat ederseniz bulutsuz geceler, bulutlu gecelerden daha soğuktur. Çünkü bulutlar yerden gelen ısıyı tekrar yere yansıtırlar. Dağ zirvelerinde ise ne bu sıcaklığı yere tekrar yansıtacak bulut vardır, ne de onu tutacak yoğunlukta atmosfer.

12 Temmuz 2007 Perşembe

Dondurmanın naklinde, fırınların,su depolarının yalıtımında hangi malzemeler seçilir? Nedenini biliyor musunuz?

Dondurmanın naklinde, fırınların,su depolarının yalıtımında hangi malzemeler seçilir? Nedenini biliyor musunuz?


1)Dondurma saklama depolarında ısı yalıtımı için XPS (Extrude Polistren Köpük) kullanılır. -15 -20 derecede muhafaza edilen depolarda, kullanılan kalınlık genelde 15 cm
2)Yada bir başka yol olarak soğuk oda paneli kullanılabilir. Eğer yapı çelik kontrüksiyon ise, sandviç panek dediğimiz, 2 tarafı sac arası poliüretan köpük kolu, 8 ile 15 cm. kalınlığında sandviç paneller kullanılır
3) Fırınlarda, yanmazlığı için mineral olan taşyünü malzemesi kullanılır. +750 dereceye kadar sıcaklık dayanımı vardır. Taşyünü malzemesi telli veya telsiz üretilebilir. Genelde fırınlarda kullanılan malzeme 80 kg/m3 yoğunluğundadır
4)Su depoları yalıtımında, birkaç alternatif vardır. Bunlardan en çok kullanılanı sürme yalıtım malzemeleridir. Likit olan malzeme yüzeye rulo, fırça veya püskürtme yolu ile tatbik edilir

Kan bağışının önemi nedir?

Kan bağışı çok önemlidir.Çünkü kanımızı ihtiyacı olan bir kişiye verdiğimizde o kişinin hayatı kurtulacak.Bu bağıştan bizim vücudumuzda faydalanacaktır.Bizim vücudumuzdaki kan vücudumuzda dolaşır.Fakat kan verdiğimizde vücut bizim vücudumuza yetecek kadar yeniden kan üretir.Busayede vücudumuzda yeni kan dolaşmaya başlar.

Süper iletkenlik nedir?

Süperiletkenler, ısıları belli bir seviyeye düşürüldügünde elektrik akımına karşı dirençlerini tamamen kaybeden maddelerdir. Bu bize, elektrik akımının sıradan iletkenlerde dirençten doğan ve ısı olarak yayılan enerji kaybını (%3 ile %10 arasındadır) engelleme olanağı verir.rnSüperiletkenlerin bir başka özelliği ise kusursuz diamanyetik olmaları.Yani süperiletkenler manyetik alanı tamamen iter. Böylece süperiletken mıknatıslar yardımıyla, örneğin bir treni raylara temas etmeden hareket ettirebilir ve sürtünmeyi azalttığımız için trenin çok daha hızlı gitmesini sağlarız. Bu tip süper hızlı trenler Japonya’da kullanılmakta.

Major Depresyon nedir?

Major depresyon insanın duygu ve mizacının dışa vuran efektif bir hastalıktır.Hastanın günlük hayatını etkileyen uzamış bir çökkünlük ile karakterizedir. Günlük aktivitelerde ve eğlencelerde göze çarpan ve sürekli bir ilgi ve istek kaybı mevcuttur.

Major depresyon şunlarla beraber gözlenir:

iştahta azalma
kilo kaybı
uyku düzensizlikleri
hafızada zorlanma
konsantrasyon kaybı ( kolayca ilgisi dağılır kararsız )
üzgün görüntü
değersizlik, umutsuzluk ve suçluluk duygusu
ölüm veya intiharı düşünme
yetersiz kişisel bakım
Beraber görülen oral problemler:

kötü ağız hijyeni
rampant caries(hızlı ilerleyen çürük)
genel ilerlemiş periodontitis
oro-fasial ağrı
xerostomia
kötü beslenme ve diyet
Tedavi:
ilaçlar
psikoterapi
diyetin düzenlenmesi
egzersiz
uykunun düzenlenmesi
nadiren elektrokonvulsif terapiden oluşur
Psikotropik ilaçlar şunlardır:
Trisiklik anti-depresanlar:

Sinequan (doxepin)
Elavil (Tr Laroxyl- (amitryptiline)
Anafranil (clomipramine)
Tofranil (imipramine)
Etrafon ( perphenazine and amitryptiline)
Pamelor (nortryptiline)
MAO inhibitörleri:

Nardil ( phenlzine sulfate)
Parnate( tranylcypromine sulfate)
Çok yönlü anti-depresanlar:


Prozac (fluoxetine)
Desyrel (trazadone)
Paxil
Trisiklik anti depresan alan hastalarda önlem alınmalıdır. Bu ilaçlar:
hipotansiyon
ortostatik hipotansiyon
taşikardi
myokardial enfarktüs
konjestif kalp yetmezliği
xerostomia’ya neden olarak kardiovasküler sistemi etkiler
Trisiklik anti depresanlar ve sedatifler, hipnotikler, genel anestezikler, barbitüratlar ve narkotikler arasında, ağır solunum depresyonu ile sonuçlanabilecek etkileşimler oluşabilir. Epinefrin içeren lokal anesteziklerin kullanımı ile ilgili devam eden bir tartışma bulunmaktadır; kan basıncını yükseltici etki trisiklikler tarafından potansiyelize edilebilir; her zaman enjeksiyondan önce aspire edin.

MAO inhibitörleri alan hastalarda da önlemler alınmalı; kardiak ritimde bozukluklar gözlenebilir. Epinefrin veya neo-cobefrin içeren lokal anestezikleri kullanmayın. Ölüm, myokard enfarktüsü veya felç ile sonuçlanabilecek hipertansif krizi tetikleyebilir.Bu ilaç hipertansiyon ve xerostomia’ya neden olabilir.

ECT’ye devam eden hastalar aspirasyona karşı koruyucu refleksleri bozacak ilaçlar alabilirler ve bu hastalar diş kaybı, aşırı diş taşı ve protezlerin kaybı açısından değerlendirilmelidir; ağız koruyucu endike olabilir.

Anjiyo nedir?

Anjiyo nasıl yapılır? Kimler anjiyo olur? Anjiyonun zararları nelerdir?

Anjiyo nedir?
Kalp damarlarını dışarıdan göremiyoruz. Genellikle kasıktan vücudun damarlarına girerek kalp damarlarına ilerliyor ve kalp damarlarının ağzına bir boru (kateter) yerleştiriyoruz. Bu işlemin amacı; kalbin çeşitli bölmeleri ve damarlarındaki kan basıncının ölçülmesidir. Ayrıca kalbin çeşitli bölmelerinden kan örnekleri alınarak kimyasal analizi yapılır. Gerektiğinde, kateter aracılığıyla özel bir boya damarların içine enjekte edilerek, bu bölgenin fotoğrafı çekilir. Bu işleme "anjiyografi" adı verilir. Anjiyoya koroner arterlerinde tıkanıklık olan hastalarda başvurulur.

Aynalar nasıl yapılıyor?Hangi maddeden yapılır?

Metal yüzeylerin parlatılmasıyla ilk ayna elde edilmiştir. Daha sonraları ise, cam levhaların bir yüzeyleri civa amalgamaları ile kaplanarak, ayna elde edilmiştir. Günümüzde ise, genellikle cam levhaların bir yüzü, ince bir gümüş tabakası ile sırlanarak elde edilir. Bazan gümüş yerine alüminyum, altın, hatta platin dahi kullanılır.

Vali'nin görevleri nelerdir?

Valinin yaptığı işler nelerdir? Hangi bölgelerle vali ilgilenir?

Valinin başlıca görevleri olrak şunları sayabiliriz:
-Vali, kanun, tüzük, yönetmelik ve Hükümet kararlarının neşir ve ilanını ve uygulanmasını sağlamak ve Bakanlıkların talimat ve emirlerini yürütmekle ödevlidir. Bu işlerin gerçekleştirilmesi için gereken bütün tedbirleri almıya yetkilidir.
-Kanun, tüzük, yönetmelik ve Hükümet kararlarının verdiği yetkiyi kullanmak ve bunların yüklediği ödevleri yerine getirmek için valiler genel emirler çıkarabilir ve bunları ilan ederler.
-İlin her yönden genel idare ve genel gidişini düzenlemek ve denetlemekten sorumludur
-Vali, ilde teşkilatı veya görevli memuru bulunmıyan işlerin yürütülmesini, bu işlerin görülmesiyle yakın ilgisi bulunan her hangi bir idare şube veya daire başkanından istiyebilir. Bu suretle verilen işlerin yapılması mecburidir.
-Vali, Cumhuriyet Bayramında ilde yapılacak resmi törenlere başkanlık yapar ve tebrikleri kabul eder
-Vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır. Bu maksatla Devletin genel ve özel kolluk kuvvetlerini istihdam eder, bu teşkilat amir ve memurları vali tarafından verilen emirleri derhal yerine getirmekle yükümlüdür.
-İldeki devlet memurlarının bir kısmını doğrudan atamak, bir kısmının atanması konusunda görüşünü bildirmek, bir kısmının da görev yerlerini belirlemek ve değiştirmek.
-İldeki yerinden yönetim kuruluşları üzerinde vesayet yetkilerini kullanmak.

Termoslar içindeki sıvının ısısını nasıl korur?

Tek nedeni vardır, vakum.Yani boşluk.Bir termosta içiçe geçmiş iki kap vardır.Dıştaki metal bir kap olup içteki
genellikle bir cam şişedir.İkisinin arasındaki hava ise boşaltılmıştır.Tam olmasa da üreticiler tarafından elde edilebilen tama yakın bir boşluk vardır.Vakumlu bir ortamda hava molekülleri de ılmadığından ısı iletilemez.Cismin ısısı başlangıçta ne ise o halde kalır.İçerden dışarıya, dışardan içeriye ısı geçişi olmaz.Böylece termosa konan sıvı sıcaksa sıcak, soğuksa soğuk kalır.

Muhtarın görevleri nelerdir?

Mahalle Muhtarının Görevleri

1- Seçim zamanlarında sandık seçim kurullarına, sağlık ocağı ve sağlık merkez kurullarına ve emlak vergisi ile ilgili olarak arsaların bedel tespit komisyonu gibi kurul ve komisyonlara katılmak,

2- Sandık seçim listelerinin ve askerlik çağına girmiş olanların kimlik çizelgelerinin askıya çıkarılması gibi ilan işlerinin yapılması,

3- Cadde, sokak ve meydan levhalarını zaman zaman kontrol ederek eksik ve bozulmuş olanları belediyeye bildirerek yapılmasını sağlamak,

4- Salgın ve bulaşıcı hastalıkları şüpheli kimseleri ilgili kuruluşlara bildirmek,

5- Askerlik ve seferberlik başta olmak üzere tebligatların yapılmasında yardımcı olmak,

6- Seçmen kağıtlarının dağıtılmasını sağlamak,

7- Mahallede oturan vatandaşlar için gerekli ilmühaberler düzenleme,

8- Nüfus kağıdını kaybeden yada yenisini çıkarmak isteyenlere gerekli olan belgeleri düzenlemek,

9- Muhtaç, yaşlı, sakat ve kimsesizlere ,"Yeşil Kart" verileceklerin ve afet zamanlarında yardım yapılacakların tespiti gibi işlerde idareye yardımcı olmak,

10- Mahallede yapılan ve yürütülen hizmetlerle ilgili görüş bildirmek.

Köy Muhtarının Görevleri .

Muhtarın göreceği Devlet işleri şunlardır:
1 - Hükümet tarafından bildirilecek kanunları, nizamları köy içinde ilan etmek ve halka anlatmak ve kanunlar, nizamlar, talimatlar, emirler ile kendisine verilecek işleri görmek;
2 - Köyün sınırı içinde dirlik ve düzenliği korumak (asayişi korumak);
3 - Salgın ve bulaşık hastalıkları günü gününe Hükümete haber vermek;
4 - Hekim olmayanların ve üfürükçülerin hastalara ilaç yapmasını menetmek ve Hükümete haber vermek;
5 - Köylünün çiçek ve bulaşık hastalıklar aşısı ile aşılanıp hastalıktan kurtulmasına çalışmak;
6 - Köye gelip gidenlerin niçin gelip gitmekte olduklarını anlamak ve bunlar içinde şüpheli adamlar veyahut ecnebiler görülürse hemen yakın karakola haber vermek;
7 - Her ay içinde köyde doğan, ölen, nikahlanan ve boşananların defterini yapıp ertesi ayın onuncu gününden evvel nüfus memuruna vermek ve köyün nüfus defterini birlikte götürerek vukuatı yürüttürmek;
8 - Vergi toplamak için gelen tahsildarlara yol göstermek, yardım etmek ve tahsildarların yolsuzluğunu görürse Hükümete haber vermek.
9 - Asker toplamak ve bakaya ve kaçakları Hükümete haber vermek;
10 - Köy civarında eşkıya görürse Hükümete haber vermek ve elinden gelirse tutturmak;
11 - Köylünün ırzına ve canına ve malına el uzatan ve Hükümet kanunlarını dinlemiyen kimseleri köy korucuları ve gönüllü korucularla yakalattırarak Hükümete göndermek;
12 - Köy sınırı içinde yangın ve sel olursa köylüleri toplayıp söndürmeğe ve çevirmeğe çalışmak, (orman yangınlarında sınırdan dışarı olsa dahi yardıma mecburdurlar.);
13 - Mahkemelerden gönderilen celpname ve her türlü tezkere ve hükümleri lazım gelenlere bildirerek istenilen işleri yapmak ve mahkeme mubaşirine ve jandarmaya vazifesinde kolaylık göstermek;
14 - İhzar ve tevkif müzekkereleri (bazı adamların kanun namına tutulmasını emreden mahkeme kağıdı) gösterildikte aranılan kimseleri kağıdı getirenlere tutturmak;
15 - Zarar görenlerin şikayeti ve bilip işidenlerin haber vermesi üzerine sorup araştırmak;
16 - Bu kanunda ismi geçen davaları ihtiyar meclisine söyleyip hükmünü almak.
Madde 37 - Muhtarın göreceği köy işleri şunlardır:
1 - 13 üncü maddede sayılan işleri ihtiyar meclisi ile görüşerek yapmak ve yaptırmak;
2 - 14 üncü maddede sayılan işlerin yapılabilmesi için köylülere öğüt vermek;
3 - İhtiyar meclisi ile görüştükten sonra köylüyü işe çağırmak;
4 - İhtiyar meclisi kararı ile köy işlerine harcanacak parayı toplamak;
5 - Köy işlerine harcanacak parayı topladıktan sonra harcamak için emir vermek;
6 - Bir ay içinde nerelere ve ne kadar para harcamış ise gelecek ay başında hesabatını ihtiyar meclisine vermek;
7 - Köy işlerinde hem davacı, hem hasım olarak mahkemede bulunmak ve isterse mahkemeye diğer birini yerine (vekil) göndermektir.
Madde 38 - Köy muhtarına köy işlerini gördükleri zaman karşı gelen ve kötü söyliyenler Devlet memuruna karşı koyanlar gibi ceza görürler.
Madde 39 - Muhtar yazılarını köy katibine yazdırır. Köyde katip bulunmazsa bu işi köyün muallimine ve yoksa imamına yaptırır.
Madde 40 - Köy muhtarının köylü faydasına olmayan kararlarını kaymakam bozabilir. Fakat, onun yerine kaymakam kendiliğinden karar veremez. Karar, gene köylü tarafından verilir.
Madde 41 - (Değişik: 18/7/1963 - 286/2 md.)
İl merkezine bağlı köylerde vali, ilçelere bağlı köylerde kaymakamlar, muhtarın köy işlerini ve kanunlarla verilen diğer görevlerini yapmadığını görürlerse muhtara yazılı ihtarda bulunurlar. Buna rağmen iş görmiyen muhtar, yetkili idare kurulu kararıyla görevinden uzaklaştırılır.
İhtiyar meclisinin göreceği işler
Madde 42 - İhtiyar meclisi en az haftada bir defa toplanıp konuşur. İhtiyar meclisini muhtar toplanmağa çağırır. İhtiyar meclisi köy muhtarının çağırmadığı ve meclisin toplanma günü olmadığı vakitlerde dahi köy muhtarına haber vererek kendi isteği ile toplanabilir.
Madde 43 - İhtiyar meclisi köy işlerini en ziyade lazım olandan başlayarak bir sıraya koyar ve biri yapılıp bittikten sonra sırasiyle hepsini köylüye gördürmeğe çalışır. Evvel yapılması lazım gelen sağlık, yol, mektep işlerinin geri bırakıldığı haber alınır veya şikayet edilirse köyün bağlı olduğu kaymakam veya vali tarafından gösterilen yolda yapılır.

Eski ve yeni ölçü aletleri nelerdir?

Osmanlılarda Eski Uzunluk Ölçü Birimleri
Uzunluk Ölçü Birimleri
Osmanlı İmparatorluğu zamanında 75,8 cm'lik zirai mimari (veya sadece zirai), 68 cm uzunluğundaki çarşı arşını vardı. Daha sonra ipekli fiyatlarının artması dolayısı ile fiyatı yükseltme yerine ölçü birimi kısaltılarak 65 cm'lik Fars kökenli endaze birimi kullanıldı. III. Selim abanoz ağacından bir prototip olarak 1 zirai mimari yaptırdı. Bunun bir tarafı 24 parmağa ve her parmak 10 hat'ta bölündü. Böylelikle bu bölümle basımevinde kullanılan punto büyüklükleri de alınabilecekti. Diğer tarafı sadece 20 eşit parçaya bölündü. Zirai mimari, arşın ve endaze ölçü birimlerinin ast ve üst katları aşağıda gösterilmiştir.
1 zirai mimari = zirai = mimari arşını = 2 ayak (kadem) = 0,75774 m = 24 parmak = 288 hat = 3456 nokta
(yol, sokak uzunluğu, bina yüksekliği vb. için)
• 1 parmak = 12 hat = 0,03157 m
• 1 hat = 12 nokta = 0,00263 m
• 1 nokta = 0,00022 m
• 1 kulaç = 2,5 zirai =1,895 m (ip boyu, su derinliği, kuyu derinliği vb. için)
• 1 kara mili = 2500 zirai = 1895 m (kara yolculuğundaki mesafeler için)
• 1 fersah = 3 mil = 7500 zirai = 5685 m
• 1 berid (menzil) = 4 fersah = 12 mil = 30900 arşın = 22740 m
• 1 merhale = 2 berid = 45480 m
• 1 çarşı arşını = 8 rubu (urup) = 0,680 m (kumaş için)
• 1 rubu = 2 kirah = 0,085 m
• 1 kirah = 0,0425 m
• 1 endaze = 8 rubu (urup) = 0,650 m (artan ipekli fiyatlarına karşılık konulan ölçü birimi)
Uzunluk ölçü birimlerinde ters dönüşümler:
• 1 m = 1,319261 zirai = 1 zirai + 7 parmak + 7 hat + 10,8 nokta = 31,656 parmak
• 1 m = 0,5130740 kulaç = 3 ayak + 11,296 hat
• 1 km = 0,5276 mil
• 1 m = 1,470588 arşın = 1 arşın + 3 rubu +1,5 kirah
• 1 m = 1,538462 endaze = 1 endaze + 4 rubu + 0,6 kirah






Eski Alan Ölçü Birimleri
• 1 arşın (zirai) ²= 0,57417 m²= 4 ayak²
• 1 dönüm (yeni) = 2500 m²
• 1 dönüm (büyük) = 2720 m²
• 1 dönüm (atik) = 4 evlek = 1600 zirai² = 918,672 m² (bir kenarı 40 arşın (zirai) olan kare)
• 1 atik evlek = 400 arşın²= 229,668 m²
• 1 yeni evlek = 100 m²
• 1 cerip = 3600 zirai²= 2067,012 m²
• 1 ayak² = 144 parmak²= 0,14354 m²
• 1 parmak² = 144 hat²= 0,00099751 m²
• 1 hat² = 144 nokta²= 0,000006927 m²
• 1 çarşı arşın² = 0,46240 m²
• 1 urup² = 0,007225 m²
• 1 kirah² = 0,0018062 m²
• 1 endaze² = 0,422500 m²
• 1 urup² = 0,0066015 m²
• 1 kirah² = 0,0016504 m²
Alan Ölçü Birimlerinde Ters Dönüşümler
• 1 m² = 1,740450 zirai²= 1 zirai²+ 426 parmak² + 71,89 hat²
• 1 m² = 2,162629 çarşı arşın² + 2 arşın² + 10 rubu² + 1,63 kirah²
• 1 m² = 2,366887 endaze² + 2 endaze² + 23 rubu² + 1,9 kirah²
• 1 ar = 0,1087781 dönüm = 174 zirai² + 25 parmak² + 133,24 hat²
Eski Ağırlık Ölçü Birimleri
Ağırlık ölçü birimi de uzunluk ölçü birimi gibi farklılıklar gösteriyordu. Şimdi kullanılan ağırlık birimi kilogram olup 0 derecede bir desimetreküp suyun ağırlığı olarak tanımlanmış ve Uluslararası Ölçü ve Ağırlık Birliğinden Türkiye'ye bir örnek verilmiştir.
1874 yılı iridyumlu platin alaşımından 1928/29 da yapılmış olan 42 nolu Türkiye milli kilogram prototipinin kullanılmasında gösterilen dikkatsizlik ve özensizlikten dolayı bozulduğunun anlaşılması üzerine 1953 yılında yapılan 54 numaralı prototipi ile değiştirilmiştir.
• 1 okka (kıyye) = 400 dirhem = 1282,945 gr (1280 gr)
• 6 kıyye = 1 batman = 7,544 kg
• 44 kıyye = 1 kantar = 100 ludre = 56,320 kg
• 4 kantar = 1 çeki = 176 kıyye = 225,798 kg
• 1 kg = 312,5 dirhem = 0,781257 kıyye (okka)
• 1 kg = 0 okka + 311 dirhem + 12,5225 kırat
• 1 tonilato = 1000 kg = 4 çeki + 1 kantar + 37,4 okka
• 1 tonilato = 17 kantar + 31 okka + 183 dirhem
• 1,5 dirhem = 1 miskal = 4,8 gr
• 1 dirhem = 4 dünük = 3,2 gr
• 1 dünük = 4 kırat
• 1 kırat = 4 bakray = 1/24 misgal
• 1 bakray = 4 fitil
• 1 fitil = 2 nekir
• 1 nekir = 2 kıtmir
• 1 kıtmir = 2 zerre


Kullanıldığı yere göre değişen alan ölçü birimleri
Afyon
1 dönüm 2000,00 m² İzmir
1 satraç 0,57417 m²
Ankara
1 mucur 32,3544 m² Karapınar 1 çiftçi dönümü 2500,00 m²
1 şinik 129,1883 m² 1 yeni dönüm 2025,00 m²
1 yarım 516,753 m² 1 hükümetdönümü 1000,00 m²
Aydın
1 satraç 0,57417 m² K.Maraş
1 çiftlik 3000,00 m²
Arhavi
1 kıye 150,00 m² Kelkit 1 kile 918,672 m²
Bursa
1 muzur 4643,36 m² Niksar 1/2 tenekebuğday 1300,00 m²
Çumra 1 dönüm 2500,00 m² Reşadiye
1 kil 2067,75 m²
1 havayi 17 litre 1 kot 459,00 m²
Elazığ
1 kot 57,417 m² 1 evlek 229,75 m²
1 ölçek=4 kot 229,668 m² Samsun
1 kil 918,672 m²
1 urub (rubu) 918,672 m² Çarşamba
1 kesim 2765,0 m²
1 kil 3674,688 m² 1 kesim 2025,0 m²
Eskişehir
1 araba ot 4-6 dönüm Terme
1 kesim 3600,00 m²
Erzurum
1 batman 459,336 m² Alaçam 1 kabak 8000,00 m²
Ermenek
1 kutu 4,5-5 kg Sivas
1 ölçek 918,672 m²
Gaziantep
1 kile 160-170 kg 1 evlek 229,668 m²
1 timin 1/8 kile 1 kile 12861,408 m²
Giresun
1 kod 1500,00 m² Tokat
1 rublağ 1837,344 m²
1 kıye 2500,00 m² Trabzon
1 kot 1200,00 m²
1 karış 20 cm² Ş.Urfa
1 timin 1837,344 m²
Hadim 1 mandal 30-40 m² 1 kile 14698,752 m²
1 evlek 250,00 m² 1 ölçek 918,672 m²
1 dönüm 1435,4247 m² Yozgat
1 kile 918,672 m²
İstanbul
1 kile 1837,344 m² 1 çerik 150,00 m²
1 müd 36746,88 m²

İtfaiye erlerinin giysileri hangi maddeden yapılır?

Hammaddesi naylon olan ısıya değil suya dayanıklı giysiler. kocaelindeki tüpraş rafineri yangını nı hatırlayın. ama normalde dünyadaki diğer ülkelerde yani insan hayatının önemsendiği diğer ülkelerde ise yanmayan bir maddeden yapılıyor."Yangınla mücadele elbisesi" olarak adlandırılan nomex - 3, nylon aromatic polyamid kumaştan yapılmış özel giysilerle görev yapıyor. Astarı hava alabilen, su geçirmez, ventile pamuklu kumaştan yapılan giysiler yıpranma, sürtünme ve ısıya dayanıklı özelliğe sahip. Kollarında ve göğsünde ışık yansıtıcı şerit bulunan kıyafetler yapım aşamasında değişik ısı kaynaklarında 1000 dereceye varan sıcaklıklarda test ediliyor.

Periskop nedir?

Periskop, deniz ve kara savaşlarında, harekatı kolaylaştırmak maksadıyla kullanılan, emniyetli mesafelerden hedefi görünmeden incelemeye yarayan optik bir alet. Teknisyenler, nükleer araştırmaları da tehlikeli bölgeye yaklaşmadan periskopla gözler. Periskopun en çok kullanıldığı saha denizaltılardır.

Periskopta iki yansıtıcı ayna veya prizma bulunur. Birinci ayna hedeften gelen ışıkları doksan derece kırarak aşağı doğru yansıtır. İkincisiyse bu gelen ışıkları tekrar doksan derece kırarak yatay yönde göze iletir. Periskopun bu özelliği teleskop yapı ile güçlendirilir. Periskop, mercekler yardımı ile hedefi yaklaştırma, büyütme özelliği kazanır.

Periskop, prensip olarak ters ve doğru yerleştirilmiş iki dürbünün bir tüp içine yerleştirilmesinden ibarettir. Ters dürbünde cisimler olduğundan daha küçük görülmesine rağmen görüş açısı çok büyüktür. Ters dürbünle genişletilmiş görüş sahası doğru dürbünle tekrar büyütülüp yaklaştırılarak gözlenir. Bu duruma göre görüntüyü büyütmek için üst (ters) dürbün görüntüsünün küçültülmesi; alt (doğru) dürbün görüntüsünün ise büyütülmesi gerekir. Bu işlemler periskop kafasına monte edilmiş kolların elle döndürülmesiyle yapılır.

Periskopta görüntüye ve kullanıma tesir eden birçok husus vardır. Fiziki olarak periskopun ince ve uzun olması istenir. Periskop boyunu uzatmak için ara mercek düzenleri ilave edilir. Boy uzayıp çap daraldıkça ışık kaybı artar. Görüntü büyütme ve görüş açısı mercek çaplarına bağlıdır.

Periskop, 1915Periskopla yalnız cisimlerin şekli incelenmekle kalmaz, ayrıca hedef, mesafe ve açı göstergeleri ilavesiyle hedefle ilgili daha geniş bilgi de toplanır. Gelişmiş periskoplarda fotoğraf makinaları, ekran görüntüleme, hafıza sistemleri de mevcuttur. Bütün bu parçalar basit bir silindirik tüp boru içerisine monte edilmiştir. Boru çapı küçüldükçe görüş açısı küçülür.

Periskop Birinci Dünya Savaşında kullanılmaya başlanmıştır. Önceleri siperlerden gözükmeden hedefin incelenmesi maksadı ile yapılan periskoplar, daha sonraları tanklara, büyük kara ve gemi toplarına, denizaltılara da monte edilmiştir. Fiber optiğin gelişmesiyle çok ince çaplı ve uzun periskoplar yapılmıştır. Fiber optik periskoplar insan vücudunun çeşitli yerlerine sondaj yapılarak incelenmesini mümkün kılmaktadır.

Madde ve ısı nedir?

Madde boşlukta yer kaplayan, eylemsizliği, ağırlığı ve kütlesi olan tüm varlıklara denir.

10 Temmuz 2007 Salı

10 Günde Kolay Kilo Verme Diyeti Nasıldır

Her diyet yapmak isteyenin kolalıkla uygulayabileceği bir listedir. Kolay gelsin. Uygulama prosedürü;
Diyete Başlanılan İlk Gün
Sabah Kahvaltıda : 1 adet mevsimlik meyve, bir dilim kızarmış kepek ekmeği ve yanında şekersiz bir bardak çay.
Öğle Yemeğinde: Bir parça haşlanmış ya da ızgara et. Söğüş domates, şekersiz çay veya kahve.
Akşam Yemeğinde : Bir dilim kızarmış kepek ekmeği. İstenildiği kadar yeşil salata, bir tane meyve, şekersiz çay ya da kahve.


Diyetin İkinci Günü

Sabah Kahvaltıda : 1 tane mevsim meyvesi veya bir bardak greyfurt suyu. 1 dilim kızarmış kepek ekmeği.
Öğle Yemeğinde : Haşlanmış ıspanak, domates, kereviz salatası.
Akşam Yemeğinde : Dilediğiniz kadar meyve salatası. Şekersiz çay ya da kahve.
Diyetin Üçüncü Günü
Sabah Kahvaltıda: 1 Tane mevsim meyvesi, 1 dilim kızarmış kepek ekmeği, şekersiz çay veya kahve.
Öğle Yemeğinde: Haşlama veya ızgara balık. Mevsim meyvesi, şekersiz çay veya kahve.
Akşam Yemeğinde: Söğüş domates, yağsız ve etsiz pişirilmiş kereviz yemeği, şekersiz çay veya kahve.
Diyetin Dördüncü Günü
Sabah Kahvaltıda: 1 tane mevsim meyvesi, 1 dilim kızarmış kepek ekmeği, şekersiz çay veya kahve.
Öğle Yemeğinde: 1 Tane haşlanmış yumurta veya bir parça yağsız, tuzsuz peynir. Çok az yağlı fasülye yemeği. 1 Dilim kepek ekmeği, şekersiz çay veya kahve.
Akşam Yemeğinde: Çiğ yeşil biber (veya haşlanmış ıspanak) mevsim salatası, şekersiz çay veya kahve.
Diyetin Beşinci Günü
Sabah Kahvaltıda: 1 Tane mevsim meyvesi, 1 dilim kızarmış kepek ekmeği.
Öğle Yemeğinde: Izgara balık, yağsız mevsim salatası, 1 dilim kızarmış çavdar ekmeği, şekersiz çay ya da kahve.
Akşam Yemeğinde: Yağsız ve tuzsuz beyaz peynir, haşlanmış ıspanak, 1 dilim kepek ekmeği, şekersiz çay ya da kahve.
Diyetin Altıncı Günü
Sabah Kahvaltıda: 1 Tane mevsim meyvesi, 1 dilim kızarmış kepek ekmeği, şekersiz çay veya kahve.
Öğle Yemeğinde: Çeşitli mevsim meyveleri, şekersiz çay ya da kahve.
Akşam Yemeğinde: Yeşil salata, domates, bir parça yağsız peynir, mevsim meyvesi, şekersiz çay veya kahve.
Diyetin Yedinci Günü
Sabah Kahvaltıda: 1 Tane mevsim meyvesi, 1 dilim kızarmış kepek ekmeği, şekersiz çay veya kahve.
Öğle Yemeğinde: Izgara tavuk eti, domates, havuç, haşlanmış lahana, mevsim meyvesi, şekersiz çay veya kahve.
Akşam Yemeğinde: Yeşil salata, haşlanmış lahana, mevsim meyvesi, şekersiz çay veya kahve.
Diyetin Sekizinci Günü

Sabah Kahvaltıda: 1 Tane mevsim meyvesi, 1 dilim kızarmış çavdar ekmeği, şekersiz çay veya kahve.
Öğle Yemeğinde: Haşlanmış lahana, bir tane haşlanmış yumurta, şekersiz çay veya kahve.
Akşam Yemeğinde: Mevsim meyveleri, şekersiz çay vaya kahve.
Diyetin Dokuzuncu Günü
Sabah Kahvaltıda: 1 Tane mevsim meyvesi, 1 dilim kızarmış çavdar ekmeği, şekersiz çay veya kahve.
Öğle Yemeğinde: Izgara yağsız et, domates, haşlanmış lahana, şekersiz çay veya kahve.
Akşam Yemeğinde: Haşlanmış tuzsuz karnabahar, mevsim meyveleri, şekersiz çay veya kahve.
Diyetin Son Günü
Sabah Kahvaltıda: 1 tane mevsim meyvesi, şekersiz çay veya kahve.
Öğle Yemeğinde: Haşlama veya ızgara yağsız balık, 1 tane mevsim meyvesi, şekersiz çay veya kahve.
Akşam Yemeğinde: Yağsız kereviz yemeği, mevsim meyveleri, domates, şekersiz çay veya kahve.
Not: Bu diyet maximum iki kez uygulanabilir. Eğer devam edilmek isteniyorsa ikinci tekrardan sonra bir hafta ara verilmeli ve diyetten önceki beslenme tarzında bir hafta gıda tüketimi yapılmalıdır.

1000 Kalorilik Diyet Prosedürü Nedir

Bu prosedürü kendi bilgilerinizle değiştirebilir üzerinde daha kolay uygulayabileceğiniz değişiklikleri yapabilirsiniz. Bu bir örnektir ve izlenecek yol şu şekildedir; Diyetin İlk gününden itibaren sabah kahvaltı olarak bir bardak portakal yada herhangi bir narenciye suyu yanında 30-40 gr. beyaz peynir ,bir dilim kepekli ekmek, birer adet domates, salatalık, marul yenilir.



Daha sonra öğle yemeği mönüsü olarak mantar sote yada buna benzer az yağda kavrulmuş herhangi bir bitkisel gıda olabilir.Yanında balık ki bunuda limonla destekleyebilirsiniz,havuç veya roka salatası, bir tabak meyve salatası, bir dilim yine tercihen kepekli ekmek yenilebilir. Son olarak akşam yemeği mönüsü ise bir çorba olabilir. Bu çorba proteince zengin olmayan bir besin maddesinden olabilir(sebze örnek mercimek ), yanında pirinç içeren dana minyon et yada fazla yağlı olmayan bir parça baget, bıçak deymeden elle hazırlanmış bir salata, tatlı olarak kazandibi yada keşkül, ve yine bir dilim kepekli ekmek. Uygulaması çok zor olmamakla birlikte Esnek uygulama tercihleri ile kolaylıkla deneyebileceğiniz bir yöntem.

1200 Kalorilik Diyet Prosedürü Nedir

Bir ayda bu 1200 kalorilik diyeti uygulayarak ortalama dört – beş kilo verebilirsiniz. Diyet prosedüründe yer almamakla birlikte günde ortalama 2 litre su içmelisiniz. Ayrıca diyetin çeşitli yerlerindeki esnek uygulama yöntemlerini kendi severek yediğiniz besinlerle değiştirebilirsiniz. Benzer besin maddeleri yaklaşık olarak yakın kalori içeriğine sahiptir. Bunları göz önünde bulundurarak diyetinize başlayabilirsiniz.


Diyetin İlk Günü
Sabah Kahvaltıda: 30-40 gram beyaz peynir, iki dilim diyet ekmek, bir adet domates ve iki adet salatalık yenilir.

Öğle yemeğinden yaklaşık iki saat önce 100-150 gram kadar meyve yenilebilir.

Öğle Yemeğinde : Bir tabak çorba, bir adet ızgara tavuk budu yada iki adet tavuk kanat , iki yemek kaşığı zeytinyağlı ayşe kadın fasulye, bir kase yoğurt ve salata yenilebilir.

Akşam yemeğinden yaklaşık iki saat önce: 100 gram diyet süt, 100 gram meyve yenilebilir.

Akşam yemeğinde: Sekiz yemek kaşığı etli sebze yemeği, iki yemek kaşığı makarna, 100 gram diyet yoğurt ve salata yenilebilir.

Diyetin İkinci Günü
Sabah kahvaltıda: Bir bardak portakal suyu, bir adet yağsız tost, bir domates ve üç yeşil biber yenilebilir.

Öğle yemeğinden yaklaşık iki saat önce: 100 gram meyve yenilebilir.

Öğle yemeğinde: Bir kase mercimek çorba, 180 gram ızgara köfte, yarım haşlanmış patates, bir tabak az yağlı salata yenilebilir.

Akşam yemeğinden yaklaşık iki saat önce: Bir su bardağı patlamış tuzsuz mısır yenilebilir.

Akşam Yemeğinde: Balık serbest, iki kibrit kutusu helva ve salata yenilebilir.

Diyetin Üçüncü Günü
Sabah kahvaltıda: 20 gram kaşar peynir, bir dilim diyet ekmek, bir çay kaşığı reçel yenilebilir.

Öğle yemeğinden yaklaşık iki saat önce: 100 gram meyve yenilebilir.

Öğle Yemeğinde: Üç kalem pirzola, iki kaşık zeytinyağlı pırasa, bir kasa cacık yenilebilir.

Akşam yemeğinden yaklaşık iki saat önce: 150 gram diyet süt, altı adet fındık veya ceviz yenilebilir.

Akşam Yemeğinde: Bir karnıyarık (yağsız), iki kaşık bulgur pilavı, 150 gram yoğurt yenilebilir.

Diyetin Dördüncü Günü
Sabah kahvaltıda: İki yumurta ile menemen, bir dilim diyet ekmek yenilebilir.

Öğle yemeğinden yaklaşık iki saat önce: 150 gram meyve yenilebilir.

Öğle Yemeğinde: Yedi yemek kaşığı kıymalı, pirinçli ıspanak, iki kibrit kutusu peynirli börek, 100 gram diyet yoğurt ve salata yenilebilir.

Akşam yemeğinden yaklaşık iki saat önce:150 gram meyve yenilebilir.

Akşam Yemeğinde: Karışık ızgara serbest, az yağlı salata yenilebilir.

Diyetin Beşinci Günü
Sabah kahvaltıda: İki sosis ızgara, bir dilim diyet ekmek ve salatalık yenilebilir.

Öğle yemeğinden yaklaşık iki saat önce: 150 gram meyve yenilebilir.

Öğle yemeğinde: Bir kase domates çorba, 200 gram bonfile ve salata yenilebilir.

Akşam yemeğinden yaklaşık iki saat önce: İki yemek kaşığı kısır yenilebilir.

Akşam Yemeğinde: Sekiz yemek kaşığı kıymalı kabak, 200 gram diyet yoğurt, bir dilim diyet ekmek ve yağsız salata yenilebilir.

Diyetin Altıncı Günü
Sabah kahvaltıda: 400 gram diyet süt, iki çorba kaşığı müsli, 100 gram meyve ve salata yenilebilir.

Öğle yemeğinden yaklaşık iki saat önce: 100 gram meyve yenilebilir.

Öğle Yemeğinde: Bir buçuk porsiyon yağsız tavuk döneri, bir bardak ayran ve salata yenilebilir.

Akşam yemeğinden yaklaşık iki saat önce: 200 gram meyve yenilebilir.

Akşam Yemeğinde: 100 gram beyaz peynir, 400 gram karpuz ve salata yenilebilir.

Diyetin Yedinci Günü
Sabah kahvaltıda: 20 gram sucuk, bir yumurtalı sucuklu yumurta, bir dilim diyet ekmek ve salata yenilebilir.

Öğle yemeğinden yaklaşık iki saat önce: 100 gram meyve yenilebilir.

Öğle Yemeğinde: Bir tabak yağsız spagetti makarna (sos olarak domates püre kullanılabilir) ve yağsız salata yenilebilir.

Akşam yemeğinden yaklaşık iki saat önce: 150 gram meyve yenilebilir.

Akşam Yemeğinde: Beş yemek kaşığı etli kuru fasulye, iki yemek kaşığı pilav, 100 gram diyet yoğurt ve salata yenilebilir.

1500 Kalorilik Diyet Prosedürü Nedir

Bu diyet uygulaması da yine diğer kalori hesabı ile yapılan diyetler gibi esnektir ancak seçimlerinizi aynı besin grubundan seçerseniz diyet amacına o kadar ulaşmış olacaktır. 1500 kalori için izlenecek beslenme prosedürü;


Sabah erken bir saate örneğin(7:45),bir bardak şekersiz normal ya da bitki çayı,az yağlı yada yağsız olmak kaydı ile yaklaşık bir kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir, yine yağsız olacak şekilde söğüş salata ve bir dilim ekmek yenilebilir.

Geç kahvaltı saatlerinde ki örneğin(10:15), yarım su bardağı olacak şekilde diyet süt.

Öğlen yemeği saatlerinde örneğin (13:30), yağsız kırmızı et yine dört kibrit kutusu büyüklüğünde(balık yada tavuk da tercih edilebilir), bir kase yağsız yada diyet yoğurt, beş çorba kaşığı yada yarım kase az yağlı sebze yemeği, hafif olmak kaydı ile limonlu salata,iki dilim diyet ekmek yenilebilir.

Snake zamanı örneğin (saat 15:30 ): porsiyon meyve yenilebilir. Ayarını kendi zevkinize göre hazırladığınız bir elma kayısı çilek vs.. karışımı yada monolog olarak 15 çilek gibi bir doz olabilir. Yeter ki aşırı vitamin yüklemesi yapmayın.

Akşam yemeği öncesi (18:00) bir dilim diyet ekmek ya da beş adet diyet bisküvilerden herhangi birinde yanında da yetecek kadar beyaz yağsız peynir yenilebilir.

Akşam yemeğinde (20:00 ),Öğle yemeği mönüsünü kullanarak aşağı yukarı aynı besin değerine sahip gıdalardan yenilebilir.

Yemekten yaklaşık 2 saat sonra(22:00) bir tabak yine hafif hazırlanmış bir meyve kokteyli yenilebilir.

Son olarak yatmadan önce bir bardak diyet süt, beş diyet bisküvi veya üç adet galeta yenilebilir.

Kolay Gelsin!


Umarım diyetinizde başarılı olursunuz :)

Çocuk Ruhu Kitap Özeti

Yazar : İbrahim ALAADDİN
Yayınevi : Maarif Vekaleti Basımevi
Baskı : İstanbul / 1927 / 246

1.FASIL

1-RUHİYATIN TARİF VE TELAKKİSİ

Her mevzu gibi ruhta iki şekilde tetkik olunabilir: Ya bünyesi, cevheri ve aslı; ya da vazifeleri tezahürleri ve hadiseleri itibariyle. Ruhiyatın asıl meşgul olduğu saha; ruhi vazifeleri, tezahürleri ve hadiseleri itibariyle tetkik etmek ve kanunlarını tesbite çalışmaktır. Mamafih son zamanlarda asrın en büyük mütefekkirlerinden (Bergson) ‘ un ruhiyatı mafeykattabiyat vadisine doğru sevketmiş olduğunu, hatta onun tesiriyle(W-James) gibi evvelce tamamen fenni ruhiyat taraftarı olanların da ruhiyatı felsefe-i bir nazarla telakkiye temayül eylemiş bulunduğunu şurada işaret etmek lazımdır.

Ruhiyat-Felsefe: Ruhiyatın felsefeden bir kısım olmadığını tavzi ve ispat için muhtelif meseleleri ruhiyatın nasıl ve felsefenin nasıl mütaala ettiklerini gözden geçirmek kifayet eder. Ruhiyat aynı mevzuda tabiatı, felsefe tabiatın haricinde kalanı araştırıyor. Felsefe bu mevzu da kıymeti, ruhiyat şekil ve sureti düşünüyor. Bilfarz felsefe (nasıl olmalıyım?) sualine cevap verir, ruhiyat (neyim?) meselesini tetkik eder.

Ruhiyat ve İçtimaiyat: Müteakip bahislerde görüleceği gibi filhakika ferdi ruhun teşekkülünde içtimai muhit belki yegane amildir denebilir.(Durkheim-Ziya Gökalp)

Ruhiyat ve Giriziyat: Ruhiyat ile fizyolojinin bu kadar sıkı bir surette münasebettar olması son asırda iki ilim şubesinin tevellüdüne sebep olmuştur: ”psiko-fiziyolojik” ve psiko-fizik ki bunların mevzuları fizyolojik veya fizik ahval vasıtası ile tetkik ve mesuha etmektir.

Ruhi Hadiseler, Girizi Hadiseler:

1) Evvelemirde girizi ve ruhi hadiseler mahiyetleri itibariyle farklıdırlar.
2) Fizyolojik hadiseler ihsasat ile ve ihsasatın kuvvetini artıran alat ile anlaşılır. Ruhi hadiseler ise şuurla anlaşılır.3) Fizyolojik hadiseler gayrişahsi, ruhi hadiseler ise şahsi enfusidir. 4) Girizi hadiselerin mutlak gayeleri ferdin bekasıdır.

2- RUHİYATIN KISIMLARI

Nazari ruhiyatın gayesi ruhun muhtelif hadiselerini tetkik ve bunları kanunlara raptetmektir. Ameli ruhiyatın gayesi de bu kanunları hayatın muhtelif cihetlerine tatbik ve onların müfit ve ameli neticelerini ihtihsal etmektir. Umumi hayat ruhi hadiseleri idare eden kanunları umumiyeti itibariyle keşfetmeğe uğraşır. Ruhi hadiseleri meneleri ve geçirdikleri safhalar itibariyle tetkik eder. Cem’i ruhiyat ruhi hadiselerin cemaatler içinde aldığı şekilleri ve tahavvüllerini tetkik eder. Fertler bir gurup cemiyet hatta herhangi bir kalabalık içinde bulundukları zamanı yalnız kaldıkları vakitlerde olduğundan başka türlü düşünürler ve başka tarzda hareket ederler. Ruhiyat, malumatına sahip olmaksızın terbiye ve talime teşebbüs: nebatatın bünyelerini bilmeksizin ziraat yapmaya benzer. Ruhiyat ahlakın mühim bir istinatgahı olduğu gibi tabiat ile hukukunda çok kıymetli bir muaunıdır. Ticaret eşyasının revacı için halk psikolojisinin muhtelif yerlerde ve zamanlarındaki istikametini tayin ve ilanların dikkat ve rağbet celbedecek surette tertibini temin içinde ruhiyata müracaat edilmektedir, filhakika halikı tanımak için evvela nefsimizi bilmemiz lazım geldiğine göre beşerin ruhuna nüfuz: eşyanın, sebeplerin, mebdelerin, nihayet eşyayı halk edenin mahiyetine nüfuz edebilmenin yolu oluyor.

2.FASIL

ÇOCUK RUHİYATINDA USULLER

1-DAHİLİ TAFAHHUS HARİCİ TAFAHHUS

1) Dahili tafahhus: Herhangi ruhi hadisenin sahibi tarafından tetkik ve tahlil edilmesi demektir. Ruhun ilmi kendi ruhumuzdan başlar. Başkalarında geçen ruhi vakıaları eğer kendimizde geçmemişse tanımaya imkan yoktur. Dahili tafahhusun çocuk ruhiyatına yardımı yetişkin adamların çocukluk hatıralarını nakil ve tasvir etmeleri sureti ile de vaki olabilir.

2) Harici tafahhus: Ruh hadiselerini harici tezahürleri ve alametleri vasıtasıyla tetkik etmek usulüdür.

A) Simadaki ve azadaki hareketlerdir.

Kendi tahassüs tarzımıza esir olmamak şartı ile uzun işaretlerle ruhi hadiseleri tayin tarzı; çocuk ruhiyatında belki daha mühimdir. Çünkü onların simaları hislerine hıyanet etmek itiyadını henüz kazanmamıştır.

B) Ruhi tezahürleri eserlerden istihraç etmek yoludur. Hulasa insanların ruhunu iyice anlamak için medeniyet tarihini bilmenin büyük tesiri vardır.

C) Ruhu harici delaletler ile tetkik etmenin bir yolu da bünyeyi nazarı dikkate almaktır. Ruhun beden üzerine tesiri olduğu gibi bedeninde ruhu üzerine tesiri bulunduğu şüphesizdir. Malumdur ki sima ve kifayetin ahlak ve seciyeler ile münasebetlerinden bahsedilir. Mesela; filan renkteki gözlerin, yahut filan şekildeki kasların, burunların, ağızların, kulakların şu veya bu huya delaletini iddia eder. Sima ilmi denilen, henüz bir ilim addedilmeden uzaktır. Mamafih bazen tahminler dermeyan edilebilir.

D) Harici tafahhusun şekli ruh hadiseleri hareketin tarzında tetkik etmektir.

2-İSTİPSAR, TECRİP

İstipsar; tavi olan ruhi hadiseleri şahsa hissettirmeksizin tetkik ettirmektir ki bir maksat takip etmeyerek edindiğimiz ruhi vukufların çoğu bu tarzda temin olunmuştur.

Tecrip; celbolunmuş bir istipsar demektir. Ve en faideli olanı bize bu tecrübe edilen şahıs veya çocukların ne yaptıklarından ziyade ne yapmak kabiliyetinde bulunduklarını ispat edebilme sidir. Tetkik olunan mevzuun mahiyeti; noktai nazarı idi ki bu itibar ile usuller hasıl olur.

Tekevvüni Usul: Bir hadiseyi başlangıcından alıp geçirdiği tekamül devirlerini, istihalleri derpiş edererek mütaala etmek ilmin en esaslı müsmir bir usulüdür ki ruhiyata da tatbik edilebilir

Marazi Usul: Ruhi hadiseleri gayritabi cihetlerini nazarı dikkate alarak tetkik etmektirki başlıca Şarko ve Ribo ismindeki pisikolog doktorlar tarafından kullanılmıştır.

Tahlil ve Terkip Usullerine Gelince: Ruhi tetkikler bütün sair fenni tetkikler gibi iki esaslı şekil altında tecelli edebilir. Bu da tahlil ve terkiptir. Yani bir şahsı veya çocuğu ayrı ayrı kabiliyetlerini teftiş etmek suretiyle tatbik eylemek onu tahlil yolu ile anlamak demek olur.

3.FASIL

ÇOCUKLUK VE ÇOCUK

Çocuğun maddiyatı zafı mahz demektir. Diğer cihetten bu çelimsiz vücudun nemasındaki suret, tahavvülündeki harika hayrete şayandır. Bir an içinde nasıl olupta değiştiğine insanın inanmayacağı gelir. Hareket ve inkişafındaki kudret; temadisi ve telakisi ile hayale durgunluk verir.

Çocukluk Neye Yarar?

Edvar Klapared’in dediği gibi biz ihtiyarlarımızın tesiri altında kalarak insanların yetişkin adute bir halde doğmamalarını ve hayatın başlangıcında bir çocukluk devresinin bulunmasını pek tabi görüyoruz. Fakat düşünecek olsak bunda hiçbir mantıki mecburiyet olmadığına da hükmederiz. İnsanlar pekala hayata olgun bir halde girebilirlerdi. Mesela hasta bakıcılık sanatının öğrenilmesi için bilfarz üç veya altı ay çalışmak kafi iken tabib olmak için iptidai ve tali tahsilden sonra beş altı sene mesleki bir tahsile ve daha birkaç senede tecrübeye ihtiyaç vardır. Namzet olduğumuz san’at ve vazife ne kadar mudil ve mükemmel ise onun çıraklık devreside o kadar imtidatlı bulunmak tabidir. Mahlukatın en mükemmeli olmaya namzet bulunan insan yavrusunun da uzun bir çıraklık devresi geçirmeye mecburiyeti bundandır. Hatta kızların devrelerini daha evvel itmam etmeleri bazı mütefekkirlerin mütealalarına fıtri inkişaf derecesi itibariyle oğlan çocuklara nazaran biraz daha mahdut kalmaya namzet bulunmalarındandır.

Çocukta Bedeni Nema

Binaenaleyh ruhun gerek hariçten aldığı intibalar gerek harice verdiği inikaslar bedenin vasıflarına ve halleri kuvvetle merbuttur. Mesela; 14-15 yaşlarında İsveçli bir kız çocuğu henüz top oynar, çember çevirirken onun Suriye’deki bir hemcinsi belki ikinci bebeğinin beşiğini sallamakla meşgul bir hanım olmuştur.

Büyüme Buhranları

Büyüme ne kadar süratli olursa beden o derece mukavemetsiz bulunuyor. Nitekim hayatı ilk senesinde bilhassa ilk diş çıkarma esnasında bilahare ikinci çocukluğu daha sonra murahikliğe ve buluğa dahil olurken çocuklar daha çelimsizce hastalığa daha fazla maruz bulunurlar. Bu esnalardaki çocuk vefiyatı istatistiklerin delaletine göre şayanı dikkat derecede fazladır .

Çocukta Ruhi Nema

Belki çocuk bizzat kendi ruhunda temniye eder ve kendi neması için şuursuz olarak istimal ettiği iki vasıta vardır ki biri oyun diğeri taklittir. Sureti umumiyede denilebilir ki büyük ilim adamları ve dahiler, tabiatın umumi kanunlarını çok defa tabiat hadiseleri ile oynarken ve tetkiklerinde hiçbir maddi ferde istihdaf etmemişken keşfeylemişlerdir.

a) Oyun uzviyetin inkişafı için muhtaç olduğu bir müşevvik vazifesinide ifa etmektedir .

b) Oyun, bazı sevki tabilerimizi temizliyor, saflaştırıyor ve yumuşatıyor.

c) Oyun, ferdin şahsiyetinde bulunup ciddi sahada tahakkuk edemeyen temayülleri şaka dan izhara vesile veren bir faaliyettir.

Taklit

Nitekim çocuk konuşulduğunu işitmemiş olsa yani taklide imkan bulamasa dilsiz olur. Hatta bundan dolayı çocukluk insanlığın maymunluk devridir derler. Şahsiyet ve şuuruna sahip diğer bazı fertler bulunabilir ki başka medeniyetlere temas ettikleri zaman sebep ve lüzumunu bilerek ve iradelerine istinad ederek yalnız fertler addettikleri mevaddı taklit ve iktibas eylerler. Bilhassa bu nevi taklit (insan cemiyetlerinin ) inkişaflarında büyük bir vazife görür. Yani çocuk bir taraftan taklidi öğrenmek için yapar, diğer taraftan da hayatı öğrenmek için taklit eder. Amerikalı ruhiyatçı “talebesine fiilen iyi misal veren bir muallim; bin ahlak kitabına müreccahtır” diyor. Taklidin kudretini bilen ana, baba ve mürebbi yalnız çocuğuna iyi numuneler teminine çalışmakla iktifa etmemeli bir taraftan da onda teemmül teşebbüs kabiliyetleri hasıl etmeye ve bir şahsiye vücuda getirmeyede uğraşmalı. Taki çocuk munhasıran muhitinin iyi veya fena bir kopyasından ibret kalmasın.

4.FASIL

VERASET VE ÇOCUK RUHU

İnsanların cisim ve ruh itibariyle bu kadar ayrı seciyeler vasıflar göstermesine sebep olan en mühim amiller: Veraset, tabiat ve cemiyettir.

1) İnsanın bir madde bir de manevi hayatı olduğunu biliyoruz. Maddi hayatı uzviyetini manevi hayatı ise kuvaniyetini teşkil eder. Şu halde ebeveynden çocuğa geçmesi melhuz olan seciyeler hem cismani hem manevi sahada olabilir. Acaba hangi bedeni hassalar ve hangi manevi seciyeler verasetle geçer.?

2) Çocuklar babalarından veya annelerinden yahut her ikisinden veya ebeveynlerinin akrabasından, yahut cetlerinden ırklarından maddi ve manevi veraset alabilirler mi ?Bu muhtelif verasetlerin hisselerini tayin mümkün müdür ?

Cismani Veraset

Veraset baştan tırnağa kadar bütün aza üzerinde müessir olabilir. Bilhassa simada çok barizdir. Cümle-i asabiyenin nisbeti de verasetle geçebilir.

Fakat aynı ameliyeye uzun bir zaman zarfında devam edilmekten husule gelen arızi, müktesep noksanlıkların ve değişikliklerin bazen intikal ettiğinede tesadüf olunmuştur. Mesela histeri, sara cinnet gibi cümle-i asabiye hastalıkları ekseriyetle ırsidir. Yani fikren çok yüksek vasıflar gösteren ebeveynin çocukları ekseriyetle mutavassıf olurlar. Filhakika veraset yüksek vasıfları mütemadiyen ve mütezayiden nakletseydi bütün adamlar çocuklarında ve torunlarında daha ziyade büyüyerek payidar olacaklardı. Halbuki müşahedeler hemen hemen bunun aksini gösteriyor. Yani fevkalade insanların evladı hemen ekseriyetle alelade veya vasfın dununda bulunuyor.

Veraset kanunları

Birincisi: Her mahlukun kendi nevine mahsus olan bedeni ve ruhi evsafa tevarüz ettiği muhakkaktır.

İkincisi: Çocuk; ebeveyninin maddi, manevi seciyelerine varis olabilir. Eskiden bazıları verasette yalnız babanın bazıları da münhasıran annenin hakim olduğunu zannederlerdi. Kezalik oğlanın anneye kızın babaya benzediğini ileri sürenler de olmuştur. Bu hususta hiçbir kati kanun yoktur.

Irkın ıslahı

Canlı mahluk yumurtaları iki nevi hayati maddeden plazmadan mevcuttur. Biri hayatın vücudunu teşkil etmeye hadim fakat fenaya namzet olan bedeni hayat maddesi, diğeri tenasüle delalet eden ve nesilden nesile geçip payidar kalan tohumlu hayat maddesidir. Verasetin menşei ve nakili bu olup o da müktesep vasıfları ihtiva etmez. Doğuş şartlarını düzeltmek suretiyle insan neslini ıslah etmeyi gaye edinen ilim şubesi ojenik adı altında toplanmıştır. İşte bu içtimai veraset dolayısıyla hayatın harici şartları asırdan asıra mudil bir şekil alıyor, halbuki bizim mevruz tabiatımız değişmiyor. Bütün ahlakçılar, dinler; içtimai ve ahlaki gayelerle insan fıtratı arasındaki bu ahenksizliği hissetmişlerdir.(Huxley)

O halde ırkın ıslahı için ne gibi çarelere tevessül edilebilir. Menfi çareler meyanında zayıfların erken, kavilerin geç teehhülden men edilmelerini söylüyor. Onun yaptığı istatistiklere nazaran 33’e bedel 22 yaşında teehhül edenler bir asır zarfında evvelkilerden 4 defa fazla mahsül vermektedir. Şu halde cemiyetin kuvvetli mütefekkir ve ihtiyatlı sınıfı teehhül hususunda geç kalacak olursa 2-3 asır zarfında kuvvetsiz, düşüncesiz ve ihtiyatsızların nesilleri hakim olacaktır.

5.FASIL

CEMİYET VE ÇOCUK RUHU

Bir çocuğu, bir insanı teşkil eden ruhi unsurları tetkik ettiğimiz zaman görürüz ki o unsurlardan hemen hepsi içtimai hayatın izini taşır. İntibalarımız ve fikirlerimiz içinde yaşadığımız içtimai hayatın mahsulüdür İnsan yavrusu cemiyetten uzak kalsa ve faraza bu suretle yaşayabilse ruhi kabiliyetleri itibariyle galip ihtimalle hayvanlardan daha düşük olurdu. (İnsan içtimai bir hayvandır). İçtimai münasebetlerimiz medeniyetimizin derecesi ile mütenasiptir.

Ruhi Sirayet

Mitinglerin, matbuatın, sinema filmlerinin tesirleri hislerin sirayeti hususunda açık misaller ihzar ederler. Ruhi sirayet yukarıdan aşağıya müessirdirler. Yani mevki sahiplerinin, gıpta edilenlerin sevilenlerin sirayet tesirleri vardır.

Telkin

Telkin kabiliyeti; maddeten ve manen zayıf olanlarda daha fazla bulunur. Tabii insanlarda telkin edilen unsurlar yarı şuuri bir hale gelmez çok defa bir mahcubiyete ve muaraza arzusuna müradif olur. Telkin kudreti, ruhi sirayette olduğu gibi insanlar üzerine toplu iken daha fazla müessirdir. Telkinin derecesi telkini yapan şahsın nazarımızdaki mevki ve hürmetine tabidir. Yani bizzat inanmayan kolayca inandıramaz.

Çocuk ve içtimai hayat

Psikologların çocuklar için içtimai olmayan mahluktur derler. Bütün mahlukat gibi insanlar da iki esaslı sevki tabiine muttasıftırlar. Biri nefsin muhafazası, diğeri neslin muhafazasıdır. Görülüyor ki çocuğun içtimai bağları sathidir. Halbuki muharriklerin dostlukları pek şiddetli oluyor. 14-18 yaşları arasında bağlanan münasebetler bazen bütün hayata sürüyor

İctimaiyat

Bir cemaate karışan her fert; alelade zamanlarda kendisine yabancı olan fiillere ve fikirlere kabiliyeti oluyor.

6.FASIL

CÜMLEİ ASABİYE

Nöronlar:

Cümle-i asabiyeyi teşkil eden örgü iki nevi asabi cevherden mürekkeptir ki birine sincabi diğerine beyaz cevherdendir. Asabi hücre koyu renktedir.

Dimağ kıtası

Kafada bulunan bütün asabi merkezleri iktifa eden kafatasını dolduran uzvudur.

Vazifesi: İnsana has olan akıl ve irade kabiliyetleri vardır. Bu kabiliyetler dimağ aracılığı ile tecelli eder. Böyle bir hayvan işitir, fakat dinlemez, görür, fakat bakmaz. Eskiden zannedildiği gibi başın büyüklüğü ile zeka arasında pek münasebet yoktur. Ancak antropoloji mütehassıslığının tecrübelerine göre başın intizamı ve biçimiyle ruhi kabiliyetler arasında münasebet ihtimali mevcut olabilir. Umumi surette dimağ üzerinde üç mıntıka tefrik ederler: Hareket, his ve lisan mıntıkası.

Dimağcık: Dimağcığın çıkarılması ile zeka, hassasiyet ve irade hiçbir zarar görmüyor. Fakat hareketler intizamını kaybediyor ve gevşiyor.

Asabın Vazifesi: Asab esas itibariyle ister hissi olsun, ister hariki olsun intibaatı nakledici uzuvlardır.

Çocukta cümle-i asabiye

Eğer bıngıldağın kemikleşmesi vaktinden evvel vaki olursa dimağın neması tevakkuf demektir. O takdirde çocuk bütün hayatında ruhen müteahhir kalır. Erkeklerde 55 yaşına doğru, kadınlarda da 45’ine doğru dimağın sıkleti eskimeye başlar. Küçük çocuklar mükemmel bir nebati faaliyete mazhardırlar. Yani akli fillerin haricinde olan hayati fiiller, çocuklarda fevkalade bir mükemmeliyet ve süratle cereyan eder. Akli fiiller ise sevk-i tabiye uzvi ihtiyaçlara tabi olmaktan ibaretir. Yavaş yavaş bu nebati hayata bir takım melekeler munzam olur. Uzuvlar neşvü nema bularak kuvvet kazanır. İfra, tetebbü, tefekkür erbabı dimağlarının alın tekamülü bütün hayat müddetlerinde ihtiyarlık zamanlarında bile devam eder. Maamafih istihtalelerin en fazla inkişaf ettiği zaman 14 yaşına doğrudur. Nitekim ilk gençlikte ve buluğ esnasında çocuğun ruhi hayatı büyük bir değişiklik ve inkişaf gösterir.

7.FASIL

ŞUUR

Şuur, nefsimizde geçen hadiselerin kendiliğinden vuzuh ile bilinmesidir. Onun için şuura “dahili idrak” dahi denir. Gözümüz, kulağımız hülasa ihsaslarımızdan her biri harici ait hususlarda ne vazife görüyorsa şuurda nefsimiz dahilindeki hadiseler hakkında aynı vazifeyi ifa ediyor.

Tavi Şuur, Müteemmil Şuur

Fertler için terbiye, cemiyetler için de medeniyet mütemmil şuurun tav’i şuur hayatına galebesini temine uğraşır. Şuurun en şeffaf derecesi bir dikkat esnasında mevcuttur. Halletmek istediğimiz bir meseleyi bulmak istediğimiz bir ismi zihnimizde bazen arar, yorulur, terkederiz. Bir müddet sonra o meselenin nasıl halledileceği fikrimize ve cismin lafızları dudaklarımıza kendiliğinden geliverir. İnsan daima kendini tahlil etmek ihtiyacında ve kudretinde bulunmazsa nefsini kolayca tanımaz. Kendimizi kanaatkar ve mütevazi zannederken farkında olmadığımız birtakım tesirlerle en muhteris bir adam gibi hareket etmemiz vakidir.

Şuurun Terbiyesi

Gerek kendi ruhumuzun, gerek etrafımızdaki insanların ruhlarının sırlarını mümkün olduğu kadar nüfuz edilebilmek için arada kendimizi dinlemeye ve muhitimizdeki insanları tetkik ve müşahedeye alışmalıyız. En iyi muallim çocuğu etrafı kadar, hatta etrafından ziyade bizzat kendisini öğretebilen bir insandır. Çünkü kendini mümkün olduğu kadar bilgilerin başıdır

8. FASIL

Şu halde ruhi hadisler heyeti umumiyesi itibariyle 3 şekli esasi gösteriyor.

1) Zihni hayat

2) Teessüri hayat

3) Fiili hayat

Zihni Hayat

Fikirlerin vücuda gelebilmesi ve zihni hayatın başlayabilmesi için iki ameliyeye ihtiyaç vardır.

1) Marifetin iktisabı

2) Marifetin hızı

9. FASIL

Zihni hayatın, hatta tekmil ruhi hayatın başlangıcı ihsaslarıdır. İhsaslar tebadül etmedikçe temin edilen intibalar çok mahdut olur. Tenbihin şiddeti çoğaldıkça ihsasın derecesi azalır. Yani tesirin nisbeti teessürün nisbetiyle mütenasip değildir. Mesela; elimize batırdığımız bir iğne 1 mm’ye bedel 2 mm batırıldığı taktirde husule gelen elemin tezayüt nisbeti iki misli değildir.

Muhtelif Hasseler

Lamise
Basıra = Nitekim kırmızıya dikkatle bakınca ve ondan sonra beyaz satıh üzerine nazarımızı tesbit edince mavi görürüz.
Samia
zaika ve samme
Bir de zaikanın samme ile irtibatı vardır. Koku duymadığımız zaman zaikadan nasibimiz mahdut kalır.

10. FASIL

İDRAK

İdrak yahut ittila ihsasların bizde birikmiş olan hayallerle imtizacıdır; şeklinde kabataslak bir surette tarif olunabilir. Zihnimizde birikmiş olan hayaller ihsaslarımızın adetleri ile mütenasiptir. Zihin için en zengin temsil basari hayallerden teşekkül edenleridir.

İdrakin Galatları

Kezalik orta parmağınızı şehadet parmağınızın üzerine koyupta arasına yuvarlak bilye gibi birşey sıkıştırdığımız zaman parmaklarınızın arasında bir yuvarlağa bedel iki yuvarlağın bulunduğunu zannetmemiz amisenin aldanmasına atfedilen bir idrak galatıdır. Çünkü biz birşeyi parmaklarımızın bu vaziyetinde tutmak itiyadında olmadığımız için mutadımız hilafındaki bu temas, idrak galatına sebep olur. İdrak hatasının bir nevi de beersamlar, vehimlerdir. Bu nevi hatada şu fark var ki diğer galatlarda haricin çok veya az tesiri olduğu halde bunda hiç yoktur.

Çocukta İdrak

Çocuk zihniyetinin, çocuk muhakemesinin yetişkin insan muhakemesiyle kıyas edilemeyecek derecede ayrı olması hep bu ıttıla ve idrak farkından ileri geliyor.

İdrakin Terbiyesi: İshasların terbiyesi idrakin terbiyesi demektir ve terbiyenin başlangıcı budur. Fikri hayatın istinatgahı doğru ıttıla almaktan ibarettir. İhsas ve idrakin terbiyesinden bahseden hadsi usul meselesi üzerine kuvvetle dikkati celbetmek lazımdır. Hatta usul, ders verirken talebenin mümkün olduğu kadar fazla ihsaslarını alakadar etmek demektir. Hayatımızın muvaffakiyetleri çok defa müşahedelerimizdeki kudret ve isabetle mütenasiptir.

11.FASIL

HAFIZA

Hafıza şuurumuzda geçen hadiselerin tespiti ve temyizi kabiliyetidir. Ruhumuzda geçen bütün hallerin tekrarı mümkün olduğunu kendi ruhi hayatımıza dikkat etmek suretiyle kolayca teslim ederiz.

Hafızanın şekilleri

Tav’i hafıza eski bir ruhi hadisenin kendiliğinden zuhur ve tekerrür etmesi demektir. İradi hafıza geçmiş bir ruhi hadisenin ancak bir tefekkür gayretiyle zuhur ve tekerrür etmesidir. Hafıza kezalik, hıfız, tahattur, teşhis ve hatıraların mekanlarının tayini gibi devreler ve şekiller irae eder. Temrin ile de hafızanın ihtisas peyda etmesini bazı sanat sahibinin gösterdikleri şaşılacak hafıza kabiliyeti ispat eder.

Hafızanın Ehemmiyeti

Ruhi faaliyetin mümkün olması için hafızaya sahip olmak zaruridir. Hafıza olmazsa intibalar daima tekerrür etmek ihtiyacında olduğu gibi idrakin de kabil olmayacağı aşikardır. Hafızasızlık her an yeniden doğmak demek olur.

Hafızanın Kanunları

1) İntiba ne kadar şedit olursa hafıza o kadar kavi ve medit olur.

2) Ittıla dikkate ne derece maradif olursa o kadar kuvvetle muhafaza edilir.

3) Hıfız alakanın nisbeti derecesinde kuvvetlidir.

4) İttila ne nisbette gayreti ve kudreti istiham etmişse hıfız o derece emniyetli olur.

5) Bir ittila ne kadar uzarsa muhafazasındaki kudrette o nisbette fazla olur.

6) İntiba ne kadar tekerrür ederse hafıza o nisbette emniyetli ve imtidatlı olur.

7) Hafızada fasılalı tekrar, fasılasız tekrardan daha feyizli olur. Çünkü fasıla esnasında evvelce tekrar edilmiş şeyler üzerine bizim haberimiz olmaksızın yani şuursuz olarak faaliyette bulunur.

8) Bir intiba ne kadar vazıh ve berrak olursa o nisbette emniyetle hatırda kalır. Açık ve berrak söyleyen bir hatibin konferansını daha kolay muhafaza ve tahattur ederiz.

9) Bir intiba hasselerimizden ne kadar fazlasını alakadar ederse hafızada emniyet o nisbette artar. Nitekim bir defa yazmak bir kaç defa okumaya bedeldir. Çünkü yazarken hem basıramız hemde adeli ve hareki hissimiz aynı intibağı tekrar ediyor.

10) Bir intiba ne kadar fazla tepki uyandırırsa o nisbette iyi hıfız ve tahattür eder. Unutkanlık hafıza selametinin şartıdır.

Çocukta Hafıza

Çocuk hafızasının daha kuvvetli olduğu itiraz edilemeyecek surette varit olur. Ancak tedeiye ve muhakemeye müstenit olan intibaı yetişkin insanlar daha iyi hıfz eder. Hıfız kabiliyetinin yirmi beş yaşından itibaren azaldığını ruhiyatçıların çoğu söylüyor. Hafızasını daima işletmek yüzünden elli yaşına kadar tedenniye uğramadığını iddia eder.

Hafıza ve Terbiye

Hafıza ile zeka arasında zıddiyet bulunduğunu çok söylerler. Bunun içindir ki birçok adamlar hafızasından şikayet ettiği halde kendi zekasından şikayet eden yoktur. Ve mükemmel zekalılar için sağlam hafıza ihtiyacı muhakkaktır. İyi bir hafıza için şu evsafı sayarlar.

1) Suhulet ve sürat

2) Sadakat

3) Metanet

4) Şümul ve ihata

5) Amadelik. Hatırlatıcı işaretler, bellemek, unutmamak isteğimiz intibaların suni ve indi bir vasıta bir tedai bulmaktır.

12.FASIL

TEDAİ (ÇAĞRIŞIM)

Tedai demek fikirlerin daha doğrusu ruhi hallerin teselsülü, iştirakı, yekdiğerini celb ve davet etmesi demektir. Teefekkür esnasında böyledir. Tefekkürde biz zihnimize hakimiz, onu sevk ve idare ediyoruz. Mesela muayyen bir mevzu hakkında bir tahrir vazifesi yapacağız. Bulacağımız fikirler mutlaka tedaini konuları takip eder. Hatta en garip ve membaı en fazla bilinmez zannolunan yeni fikirler bile evvelki fikirlerimizin mahsulü, onların telkin ve tedaisi eseridir. Herkesin tedaisi ruhi sermayelerine kendisinde birikmiş muhtelif hayallerin nevine göre oluyor.

Tedai Kanunları

1) Sathi mebdeler 2) Mantıki mebdeler.

Sathi mebdeler:

1) Mekanda yakınlık 2) Zamanda yakınlık 3) Benzeyiş 4) Tezat.

Mantıki mebdeler

1) Eser, müessir 2) Sebep 3) Hadise 4) Vasıta ve netice

Tedainin tesir ve ehemmiyeti: Bizim düşünmemizin tarzını, hissetmemizin şeklini, tedailerimiz tayin ediyor.

Çoçuklarda Tedai ve Terbiye

Hafızanın ameli kıymeti zihnin terakkisi hatıralar arasındaki tedailerin keyfiyet ve kemiyetine merbuttur.

Faidesiz ve bilhassa muzır tedailer teşkil etmekten ihtiraz ediniz.
Çocuklarda mümkün olduğu kadar mantıki tedailer tesis etmeye çalışınız.
Çocuklarda benzeyiş terakiyle tedar yapmak itikadına dikkat ediniz.
Çocukların tezat terakiyle tedai yapmalarına ve her fikir ve tahiri makusile birlikte öğrenmelerine itina ediniz.
5) Fiiller ve hareketler ile onların ahlaki neticeleri arasında tedai ve münasebet tesis ediniz. Çocukların bir suç işleyip işlemediğini öğrenmek için tedaiden yararlanılır.

13.FASIL

MUHAYYİLE

Muhayyile zihnimizin hayal teşkil etmek hususundaki kabiliyetidir. Muhayyile; faal bir kabiliyettir. Hafıza daha ziyade münfeil bir melekedir ve muhayyileye depo hizmeti görür. Muhayyile; mahfuzatın istenilen herhangi bir parçasını maziden hale getirir. Halbuki hafıza adeta maziye rücü eder.

Muhayyilenin Amilleri

Muhayyilenin fikri amilleri eski malumat ve muktesabatımızdır. Muhayyilenin hissi amilleri arasında ruhumuzun ihtiyaçları uzviyet ve maneviyetimizin arzuları da mühim bir mevki tutar. Muhayyilenin bu gayri şuuri amirine “ilham” denir. İlham: hayalimizin gayret sarfetmeksizin zahiri bir hazırlıkta bulunmaksızın birşey yapabilmek kabiliyetidir.

Muhayyilenin Ehemmiyeti

Muhayyile ameli hayatın da en mühim membalarından biridir. Muhayyilenin umumi hayata tesiri iyi veya fena bir surette bize hakim olması üç şekilde icmal olunabilir.

Muhayyile faaliyetin membaıdır.
Muhayyile aynı zamanda bir hata membaı da olabilir. İptidai insanların itikatlarında bunun izlerine çok tesadüf edilir.
3) Muhayyile felaketlerin menşei olduğu gibi en yüksek saadetlerin de membaı add olunabilir. Ümit ve mefkure muhayyileden doğar. Kezalik ihtiyat ve basiret dediğimiz hassa ki insanlara mahsustur.

Çocukta Muhayyile

Bu muhayyilede daima icat ihtiyacı görülür. Demek ki biz çocuklarda muhayyile vücuda getirmek ihtiyacında değiliz. Yalnız onu müfit sahalara sevk ederek vaziyette bulunuyoruz.

14. FASIL

DİKKAT

İnsan boynunu kolayca tahrik ettiği için insanda kulk çevirme kabiliyeti dumura uğramıştır. Alındaki büklümler dışarıya müteveccih dikkati, kaşlar arasındaki büklümlerde teemlüyani içeriye dönmüş dikkati gösterir ki bir şahıs veya resimde bu hatların bulunması bize dikkati ispat eder.

Dikkatin Alametleri

Dikkatin mühim bir alameti de hareketsizliktir. Dikkat esnasında kanın dimağa daha fazla çıktığını hissederiz. Dikkatin diğer bir seciyeside nöbetli ve kesik olmasıdır. Devamının bulunmamasıdır.

Dikkatin Ehemmiyeti

Mademki hayat muhite intibak ile kabildir. Dikkat bu intibakın mümkün olduğu kadar mükemmeliyetiyle teminine yarıyor. Nitekim dikkat sayesinde marifet daha kolaylaşır. Bundan maada dikkat iradeyi temin eder.

Dikkatin Sebepleri

Dikkatin en esaslı sebebi alakadır. Dikkatin ikinci bir sebebide itiyatsızlık ve intibaksızlık keyfiyetidir.

Dikkatin Nevileri

Bir ecnebi memlekette gezerken sizin lisanınızı söyleyen bir adama tesadüf etseniz sokakta giderken yanınızda adınızın söylendiğini işitseniz hasıl olan dikkatimiz tav’i iradesidir. Az bildiğimiz bir lisandan bir romana başlasak ilk zamanlar dikkatimiz daimi gayretlerle yenilenmek ihtiyacıdır. Dikkati vücuda getiren deha değil, dehayı meydana getiren dikkattir. Dikkat eğer şuurun içine müteveccih ise tefekkür ve teemmül böyle olmayıp ta dışarıdan eşyaya ait ise müşahede ve istipsar namını alır

Zihin Yorgunluğu

Öğleden sonraki saatler zihni meşguliyetler için daha az müsaittir. Hele yemeklerden sonra çalışmak zihni yorgunluğu çok arttırıyor. Bazılarının zannettiği gibi çalışmanın değişmesi zihni yorgunluğa mani olmaktadır. Ancak mevzu değişince yeni bir alaka uyarır. Gayret ve iradi dikkat yenileştiği cihetle biraz daha az yorulduğumuz zehabını verir .

15.FASIL

TECRİT VE TAMİM

Zihin hadiselerinin iman kabiliyetlerinin arasında tecrit ve tamim ameliyelerinin de mühim mevki vardır. Şu halde müşahhas fikir ancak muayyen olan ve vasıfları temyiz ve tefrik edilmemiş bir şeye tekabül eder. Halbuki mücerret fikir müşabehetlerin ve farkların bertaraf edilmesinde terekküp eden vazıh ve şuurlu bir fikirdir. Tecrit vasfı ait olduğu şeyden zihnen ayırarak müstakil bir halde mülahaza edebilmek kudretidir. Tamim muhtelif cisimlerde ve eşyadaki müşabe vasıfları yekdiğerine yaklaştırarak bir mefhuma cemetmek kabiliyetidir.

Tecrit ve Tamimin Ehemmiyeti

Tecrit ve tamim ile teşekkül etmiş külli mefhumlar bulunmasa lisan mümkün olmazdı. Fikirler düşünmenin şartı olduğu için eğer külli mefhum teşekkül etmezse insan için düşünmekte kabil olmaz. Tamim tecrübelimizden müstefit olmamızın sebebidir. Kezalik ilmin tecessüsüde ancak tecrit ve tamim sayesindedir. Hayatta daima yanlış tamimlerimizin neticesinde zarara uğrarız.

Tecrit ve Tamimin Terbiyesi

Tecrit dikkatin neticesidir. Tecrit ve tamim terbiyesi vazıh ve kati mefhumlar teşkili ile olur. Muhakemeli insan yetiştirmek de esastır ve bu esas ancak çocuklarla fazla yaşamakla, fazla meşgul olmakla, onlarla daima ve uyanık bir halde konuşmakla mümkün olur.

16.FASIL

HÜKÜM VE MUHAKEME

Hüküm

Şuurun herhangi mefhumlar arasındaki münasebeti tasdik etmesi fiilidir. Eskiden hükümlerin fikirlerin teşekkülünden sonra vücuda geldiği zannediliyordu. Halbuki birtakım hükümlerimiz fikirlerin vazıh teşekkülünden evveldir. İlk hükümlerimiz hareketlerle ifade edilmiş ameli sahadaki hükümlerdir ve tekerrür neticesinde itiyat halini alabilir.

İtikat

Her hükümde icabi veya selbi bir itikad mümdemiçtir. Halka hitap eden hatipler bir itikad vücuda getirmek veya mevcud itikadı kuvvetlendirmek için daima fikirden ziyade hisleri tahrik etmeyi düşünürler. Çok defa fikri münakaşalar hissi ihtilaflardan çıkar. Evvelce inandığımız meseleleri sarsacak yeni vak’alar karşısında adeta bir elem duyarız. Yeni hadiseler eski itikadlarımızı kuvvetlendirdiği zaman inşirah hissederiz .

İstikra: Zihnin hususiden umumiye, hadiselerden kanuna yükselmesidir.

Talil: Zihnin umumiden hususiye, kanundan hadiseye inmesi demektir

Hüküm ve Muhakeme Hataları

Hüküm ve istialallerdeki hatalar, delillerdeki ve vesikalardaki noksanlara istinad edebilir. Yahutta fikrin mantıki faaliyetindeki acemiliğinden ileri gelir. Hükümlerde ve muhakemelerdeki hataların en büyük kaynakları ihtiraslarımız ve itiyadlarımızdır. Akli mebdeler iki büyük esasa dayanır ki birincisi “ayniyet” ikincisi de “sebebiyettir” Akıl; muhakemelerinin istinatgahı ilmin şartı, ahlakın esası ve beşeri hareketlerin nazımıdır.

Çocuklarda Hüküm ve Muhakeme

Çocuk konuşmaya başlamadan evvel dahi bahsettiğimiz. şekilde hüküm ve muhakeme yapmaya kabiliyetlidir. Hüküm ve muhakemenin terakkisi lisanın teşekkülüyle artar. Çocuk aile muhitindeki birbirine uymayan hadiseleri, yalancılıkları hissetmekten hali değildir. Hatta kendininde birçok defa aldatıldığının farkına varır. Bu suretle içtimai hayat şüphelerimizin ve tereddütlerimizin bir kaynağı olur.

17. FASIL

LİSAN

Gerek bizdeki, gerek Avrupadaki din alimlerine göre lisan; Cenab-ı Hakk’ın ilham-ı eseridir. Lisanda bir diğerinden tamamen ayrı tür hayal bulunabilir; evvela; kelimelerin sem’i hayali mevcuttur. İkincisi kelimelerin şifahi-hareki hayalleri vardır. Üçüncüsü her kelimenin yazılışındaki şekle ait bir beşeri hayali mevcuttur ki okumak öğrenmiş olanlar. Dördüncüsü kelimelerin (tahriri hareki) hayalleri vardır.

Lisanın Vazife ve Ehemmiyeti

Amalar, sağırlar ve dilsizler birtakım işaretler kullanmaya başlamadıkça fikri terakki gösteremezler. Kelimesizlik fikirsizlikle müradiftir. Bir lisanın tetkik etmekle o lisanı söyleyen milletin mantığı, zihniyeti hakkında bir fikir edinmek mümkündür. Şu halde lisanın yardımcı olmasa zihin tahlil ve terkip ameliyelerini yapamıyacaktı. Lisan hafızaya da pek ziyade yardım eder. Bundan dolayıdır ki lisan zihnin daha sühulet ve süratle işlenmesini mümkün kılmaktadır. Lisan vasıtasıyla hislerin, fikirlerin, tecrübelerin ve bilgilerin bu teatisi insan zekasının fevkalade inkişafına ve insanlığın nihayetsiz terakkisine sebep olmuştur. Şu halde lisan aynı zamanda hem taklidi hem de icadidir.

Çocuk ve Ecnebi Lisan

Küçük yaşlarda ecnebi dil öğrenmek fikri ve hissi hayat namına çok zararlı olur. Çünkü lisan; fikre bir alettir. Ecnebi bir lisan öğrenmeğe sevkedilen yavru bir fikir için alet istimaline ve bu suretle hem mahdut, hem de müphem fikirler istihsalenine mecbur ediliyor demektir. Telaffuzun o kadar mükemmel olmaması hiçte ehemmiyeti haiz değildir. Çünkü bir yabancı dili onun sahibinden farkedilemeyecek surette söylemek ancak kendi milliyetini sallamak ihtiyacında bulunanlar için gaye olabilir. Halbuki asıl lazım olan vasıfları kazanmayan bir genç yalnız birkaç lisan konuşmakla ancak otel kapıcısı olabilir.

18.FASIL

ZEKA

Çocukların zekasını tayin için psikoloji henüz kati bir ölçü bulamamıştır. Sayfa 280-281 ‘de okunması lazım olan a, b, c şıkları var.

Hissi Hayat

Bir his hali eğer (yanık, kesik, baş ağrısı) gibi münhasıran maddi bir sebep- ten ileri gelmiş ise ona (maddi haz ve elem) denir. Hisler; heyecanlardan daha az şedit fakat daha çok imtidatlı olur. Teessüri hadiseler; temayüllerin tatmin edilip edilmemesinden doğar. Bir temayül fazla şiddetle ve şahsın tekmil fikirlerini ve hareketlerini aynı noktaya tercih edecek bir şekilde uzarsa (hasislik, aşk ) o zaman ihtiras namını alır.

19. FASIL

HAZ VE ELEM

Bütün hissi haller nisbi olup seciyeleri ancak tezat ile meydana gelir. Hazdan sonra elem, elemden sonra az daha şiddetlidir.

Uzvi Alametler

Haz; kan deveranı tahrik eder, bilhassa dimağdaki deveranı çoğaltır. Elem; bilakis kalp hareketlerini eksiltir. Elem, faaliyetin azalmasını ve bazen tamamıyla hareketsizliğini mucip olur, haz bilakis hareketi teşvik eder.

Haz ve Elemin Tesiri

Haz temayüllerin tatmininden elem ise tatmin edilmemesinden ileri geldiğine göre haz ferdin kudretinin artmasını, elem ise azalmasını mucip olur.

20. FASIL

HİSLER VE HEYECANLAR

Heyecan tabii hadisenin zuhuru anında birdenbire hasıl olan ruhi hal için kullanılmalıdır. Bu ruhi halden sonra bizde bir miktar neşe veya kader bakiyesi kalmış olabilir ki günlerce haftalarca ve bazen daha fazla temadi etmek ihtimalinde olan ve artık teessüs etmiş gibi bulunan meserret veya kadere heyecan demek doğru olmayıp his veya hissiyat namına vermek muvaffak olur. Heyecanlar; şümul itibariyle haz ve elemlerden ayrılırlar. Gerçi hissiyat heyecan hislerden doğar, fakat daha çok metin olmakla beraber daha az şedit olur.

Ruhi Şartlar: Hisler, fikirlerden daha evvel vücuda gelir. Fakat hislerin inkişafı fikirlere tabidir.

Uzvi Şartlar: Neşeli hislerin ve heyecanların hepsinde kaşlar, göz kapakları ve ağız zaviyeleri yükselir, hüzünlü olanlarda da bu ifade makus olur. Burun deliklerinin hafif yükselmesi istinfafı, daha fazla yükselmesi ise istihkarı gösterir. Simanın hareketleri ve bedenin vaziyetlerini tetkik belki saklanmak istenen emelleri, ihtirasları da ifşa eder.

Heyecanın Mahiyeti: Kezalik uzun tefsirler; şuurla olmadıkça heyecan hasıl olmuyor. demek ki şuur; heyecan için bir hareket noktası oluyor

Heyecan ve hislerin tesir ve ehemmiyeti

Heyecanın rolü maddi haz ve elemin tesirine mübihtir. Hissiyata gelince; hisler insan için en mükemmel faaliyet vasıtasıdır. Zekanın bulduğu hakikatler hissiyat olmadıkça akim kalır ve onları ancak kalp semeradar eder.

Korku

Korku, ferdin (varlığını muhafaza) (sevk-i tabisinden) doğan tedafüi bir heyecan ve bir nevi buhrandır. Filhakika korkunun en sade şekli kaçmaktır ve bu firar bir maniaya uğramazsa sükun avdet eder. Şüphe, ihtiraz, mehabet hafif derecelere haşyet, dehşet ve azap daha ağır dereceleri ifade eder.

Fobi

Birinci kısmında bulunanlar eşyaya temastan korkanlardır. İkinci kısmında mekan korkusu çekenler vardır. Üçüncü kısımda bulunanlar yıldırım, hava cereyanı gibi marazi bir şekilde korkanlardır. Dördüncü kısımda da canlı mahluklardan marazi bir tarzda korkanlar bulunur.

Çocukta Korku

Korku çocuğun tarih itbariyle ilk heyecanıdır. Korkuya karşı en büyük ilaç bilgidir. Geceleri uyku esnasında korkular hazmın güçlüğünden ileri geldiği için bunu izale etmek üzere çocuğun midesine ihtimam ediniz.

Mahcubiyet

Mahcubiyetin sureti umumiyede sebebi her ne şekilde olursa olsun kendine itimat etmektir. Filhakika mahcup mizaçlı adamlarda ekseriyetle büyük bir faikiyat arzusu vardır. Mahcubiyet esnasında karışık ve müphem bir ruhi hal içinde kalırız ki bu ruh halinde başlıca 3 unsurun tefriki mümkündür

İtminansızlık
Zihin karışıklığı
3) Başka yerde bulunmak ve vaziyetten kurtulmak arzusu. Bundan maada mahcup adamlarda heyecanlarını gizlemek ve mahcubiyetlerini örtmek tabiiliğini muhafaza edemez. Bazı mahcupların cemiyet içinde bu heyecanlarının aksi tesiriyle müfrit, münasebetsiz hareketlerine, hatta arsızca ve küstahça davranışlarına rastlanılır.

Çocukta Mahcubiyet

İlk gençlik çağlarında mahcubiyet artmaktadır. Mahcubiyet çocuğu içtimai muhite intibate etmekten meneder. Çocuklarda yılışık, arsız, küstah tezahürleri nasıl tadile ve ıslaha mecbur isek mahcup, muhteriz ve beceriksiz tezahürleri de öylece düzeltmekle vazifedarız.

Hiddet: Hiddet büyük bir ekseriyet itibariyle arzumuzun husulüne bir irade veya kuvvetin mani olmasından tevellüt eder

Şekil ve Dereceleri

Ribota’ya göre hiddette başlıca üç şeklin tefriki mümkündür. Birincisine hayvani şekil yahut taarruz, ikincisine hissi şekil yahut muvazalı taarruz, üçüncüsüne de mefkureli şekil yahut muvakkat taarruz isimleri verilebilir. Kavilerin hiddeti hakiki haddettir ki bağlamakla ve şiddetli hareketle tezahur eder. Zayıfların şiddeti daha ziyade menfi şekilde inatçılık, aksilik etmek, surat asmak ve kendi kendini yemek suretinde kendini gösterir. İtiraz merakı zayıfların hiddetidir.

21.FASIL

ŞAHSİ TEMAYULLER

Hislerimizin ve heyecanlarımızın membaı muhtelif temayüllerimizdir. Şu halde hututu umumiye itibariyle temayülleri (arzuları) şahsi (diğergam) ve gayrı şahsi (mefkurevi) olmak üzere üç kısımda tetkik edilir.

Korunmak: Korunmak meyli insanı hayatı sevmeye, elemden ve ölümden kaçmaya sevk eden mudil bir meyildir. Bununla beraber korumak meyli tabisinin bazen terbiye ve cemiyetten gelmiş fikirlere ve maksatlara mevkiini terk ettiğini görürüz. Müterakki cemiyetlerde fertlerin hürriyeti genişledikçe intihar çoğalmaktadır.

Temellük Meyli: Korunma sevki tabisinin gıda ihtiyaçlarının ve diğer ihtiyaçların neticesi ve şekillerinden biridir. Temellük meylinin bazı mevat ve eşyaya ihtisası; koleksiyon zevk ve merakının vücuda gelmesine ifrati hassiliğe tedrisi de kileptomoni denen sirkat illetine müncer olabilir.

İstiklal Meyli: İnsan müdahalesiz, serbestçe yaşamak ister. İstiklal meyli insanlık kabiliyet ve haklarının idrakıyla inkişaf eder.

Çocuk İtaatsizlikleri: Çocukta itaatsizlik büyük bir ekseriyet itibariyle bizim arzularımıza karşı muhalif temayül de bulunmasındandır. Çocukların büyümeyi pek ziyade arzu etmelerinin saiki emre tabi olmamak arzusudur. Yukarıda bahsettiğimiz gibi çocuk itaatsizlikleri ve isyanları ekseriyetle ebeveyinin ve mürebbiyenin hatalarının neticesidir.

İzzeti Nefis: Benliğin itminanını ve memnuniyetsizliğini ifade eden muhtelif şekilleri ve dereceleri vardır. Mutedil, makul derecesini, müfrat ve mütereddi olan şekil ve derecelerini kibir ve gurur, izzeti nefis hissi medeni cemiyetler için de yaşayan fertlerde daha münkeşif bir haldedir.

Çocukta İzzeti Nefis: Medihlerden memnun ve zemlerden müteessir olmak hissi çocukta hayli erken uyana bir histir.

Gurur ve Tefahür: Kibir ve gurur hali ferdin kendisini daha yüksek ve kıymetli görmesine yarayan bir çok uzvi hareketlerle de tezahür eder. Tefahür başkalarının hakkımızdaki taktir ve methine karşı fazla temayülü ifade eder.

Çocukta Gurur ve Tefahür: Mamafih çocuklarda tefahürün itiyat haline gelmesi ekseriyet itibariyle terbiyelerindeki hatalardan neş’et etmektedir.

Rekabet: Cemiyet-i beşeriyenin siniridir. Bazı filozoflarca rekabetin meşru olan şekli kendi nefsiyle rekabet şeklinde olanıdır ki ferdin başkalarıyla eşit veya onlara faik olma hususundaki arzusunu değil belki kendi nefsinin dünkü veya bugünkü haline tevaffuk hususundaki meylini ifade eder.

22. FASIL

DİĞERGAM TEMAYÜLLER

Ana muhabbetine bütün muhabbetlerin ve diğergamlıkların membaı denilebilir. Bir millet tıpkı bir fert gibi yaşamak ve inkişaf etmek ister. Filhakika fertlerde görülen temayüller cemiyetlerde ve milletlerde de müşahede olunur. İnsan cemiyetlerine mahsus temayüllerin bir sevk-i tabii haline gelmesi için başlıca 3 şartı vardır:

Tesanüt ve yardımlaşma
Mümaselet (lisanlarda, ırklarda benzeyiş)
3) Tecazüp, yani sürur ve kederi beraber karşılamak, tarihte birlik bazı mütefekkirler de diğergamlığın mevcut olduğunu (Stuart Mill ve Herbert Spencer) kabul etmekle beraber bunun hodgamlıktan çıkmış olduğu fikrinde bulunurlar. Hodgam temayüllerin tedai tariki ile diğergam şekillere tahavvül ederek müstakil kaldıklarını ve bu suretle menfaat hissinden uzak şekil aldıklarını söylerler.

Tecazüp: Diğergamlığın en iptidai şeklidir. Muntazam adımlarla yanımızdan geçen bir taburun bizde de muntazam adımlarla yürümek ihtiyacını hasıl etmesi bu kabildendir. Bilhassa, birşeye veya bir mefhuma karşı dostça bir tecazüp duymamız onda bizim zevklerimize itiyatlarımıza ve mefküremize muvaffak noktalara tesadüf etmemizdendir.

Dostluk: Dostluğun esaslı seciyesi zevk ve telakkide kendimize benzer addettiğimiz bir şahsa sırrımızı emanet etmek ihtiyacıdır. Hakiki dost gördüğü iyilikten fazlasını yapmak, aldığından fazlasını vermek ister. Dostluk birbirine benzeyen şartlar içinde bulunan şahıslar arasında doğar. Fazla, yaş, mevki ve servet farkı çok defa dostluğa manidir. Zamanımızda dostluğun arkadaşlık şekline döküldüğü ve ana yerini verdiği görülüyor. Zaten arkadaşlık ilk mektepte fakat dostluk lisede teşekkül eder. Müranikler dostluk hediyelerine arkadaş yadigarlarına da çok önem verirler. Hediyeler teati etmek ve bunları büyük bir ihtimam ile saklamak bir şereftir.

Aşk: Dostluğun cinsi meyle müstenit olan bir şeklidir. Aşkta fikri ve hissi birçok vasıflar ve şekiller görülebilir.

Cinsiyet ve Meyiller: Bazı ruhiyatçılar meyli tabiilerimizi (insiyaklarımızı) iki esaslı grupta toplar ki birincisi (varlığın muhafazasına) diğeri (varlığın idamesine) taallük eder. Varlığın idamesi, yani neslin muhafazasına taalluk eden insiyak da tabii cinsiyet meylidir. Uzvi bir şekilde tatmin edilmeden evvel dahi mütalaa ile musiki ile hulya ile muayyen veya müphem suretteki fikri istidaplarla da tatmin ediliyor.

Freud ve Pensexualisme Nazariyesi: Freud, cinsiyet insiyakını bütün sevk-i tabilerimizin kaynağı addeder. Gizli cinsi meyillerin şuur sahasına çıkmasına mani olan bir kudretimiz olduğunu tasavvur etmiştir ki buna “Uzaklaştırma Tesmiye “ der.

23. FASIL

GAYRİŞAHSİ TEMAYÜLLER

Bizi muhtelif neviden mefkurelere doğru sevk eden temayüllerdir. Hakikate, güzelliğe, iyiliğe ve nihayet Cenab-ı Hakka müteveccih olmak üzere gayri şahsi temayüllerimizi bazı esaslı kısımlara tefrik edebiliriz.

Tecessüs ve İlim Meyli:

Anlamak, bilmek ihtiyacı yani sevkitabii halindeki tecessüs meyli bütün hayat müddetince imtidat eder. Şu halde ilim meyli ilim aşkı; bizi eşyayı tanımaya sevkeden tecessüs meylidir. İnanmadan evvel şüphe etmek alimler için bir vazife olup bu babdaki şüphe hakikate karşı hürmet ifade eder. Avcıların birçoğu ava sahip olmaktan ziyade o yolda yaptıkları faaliyetlerden haz aldıkları gibi ilim ve marifeti araştıranlardan bir çoğuda hakikate tasarruftan ziyade hakikat uğrunda yaptıkları gayretlerden zevk alırlar.

Yalancılık

İklimin mizaç üstündeki tesirleri meyanında bazı iklimlerin yalancılığa müşabih temayülleri husule getirmesi ihtimalide vardır. Bizde İranlının mübalağası, Arabın laf rüşveti Ermeninin tefahuru, Rumun desisesi, Yahudinin hilekarlığı kabilinden bazı kıtalar ve kavimler hakkında umumi kanaatler vardır. Yalan ekseriyetle zaafın silahıdır. Çocukta hakiki manası ile yalancılık, muhiti aileyi ve arkadaşları taklit ile hasıl oluyor. Büyük bir ekseriyet itibariyle çocuğa yalanı büyükler öğretiyor. Yalan esas itibariyle kendini korumak meyli tabiisinden doğmuş olduğuna göre yalancılığın saiklerini bu meyilden müştak olan bütün hodgam temayüllerde aramalıdır. Çocuklara, hatta yalancı çocuklara bile itimat gösteriniz !. İtimatsızlığın yalancılığı telkin demek olduğunu unutmayınız.

Bedii Temayül

İnsanın güzelliğe karşı meftuniyetini ifade eder. Bedii heyecanı tatmin eden nefis sanatların başlıca menbaı olduğunu söylerler. Din ve oyun.

Ahlaki Temayül: Ahlak hissi; bir şeyi yapmak ve ya birşeyden çekilmek hususundaki vazıh, yahut müphem şuurdur. (Ribat) Bir fikir veya muhakemeye müstenid olmaya muhtaç olmayıpta adeta sevki tabi halinde bir kuvvettir.

İçtimayıtçılar: İçtimayıtçılar; ahlaki hissin menşeini içtimai muhitin fert üzerinde mütevali tesirlerine atfederler.

Adalet Hissi: İtikatler, ananeler adetler sarsıldıkça ve ferdin içinde bulunduğu ahlaki amiller kudretlerini kaybettikçe onların yerine kaim olmağa başlayan fikri bir amil hasıl oluyor ki buda adalet mefhumudur. Adalet hissi insanda başlangıçta müdafaa meyli tabiisinden ibarettir. Hulasa adalet ve ahlak temayülü başlangıçta hislerde, sonraları fikirlerde teessüs ediyor.

24.FASIL

İHTİRASLAR

Bir temayül fazla bir şiddetle ve mütemadi bir şekilde tezahür ederek ferdin tekmil fikirlerini ve hareketlerini aynı noktaya tevcih edecek bir tarzda bulunursa ihtiras ismini alır. Temayüllerden biri ifrat kesbeder ve diğerlerinin zararına inkişaf ederse ihtiras meydana geliyor. İhtirasların

1- Husulünde herhalde verasetin bir hissesi vardır. İhtirasın husulüne

2- Bir sebep olarak ilk heyecanın şiddeti zikrolunabilir.

3 - Sebep ihtiyattır. Mesela; kumarbazlık ihtirası oyunun tekerrüründen ve kumarın bir itiyad haline gelmesinden tevellüt ediyor.

4 - Sebep gayrettir. Çünkü bir meylin tatmini için sarfedilen gayret o meylin şiddetini artırıyor.

İhtirasların şekilleri

Şahsi ihtiraslar: Oburluk, şehvetperestlik, sarhoşluk, tembellik.
Diğerkam ihtiraslar: Ecnebi düşmanlığ.
Gayrişahsi ihtiraslar: İlim, sanat, taassup
İhtirasın Mahiyeti

Kudretli ihtirasla yaşayan adamlarda daima bir mefkure yaratıcılığına tesadüf edilir. İhtirasa uğradığımız zaman şeniyeti değil başka bir şeyi görüyoruz demektir. İhtiraslıların umumi bir vasıflarıda bütün ruhi faaliyetlere hakim olması ve bir sabit fikir teşkil etmesidir. İhtirasın sabit fikir vücuda getirmesi netice olarak ruhta sebat ve devamını intac eder. Bir noktaya ait olan ihtiras diğer temayülleri ya büsbütün boğmada yahut tali derecede bırakmaktadır. Hassasiyeti çok adamların ihtiras kabiliyetleride çoktur. Harici tesirlerde ihtirasların husulune yardım edebilirler.

İhtirasın Rolü

İhtiras ferdin bütün kudretlerini tek bir maksat için temerküz ettirir. Faaliyette vahdet vücuda getirir. İhtirasın kıymeti gayeye göre değişir. Ekseriyetle ihtiras akıl ve zekaya yol açar. Aklın yalnız başına bulmakta teahhur edeceği keşifler ihtiras delil olur. İhtirasın fikri terakkiye ve makul faaliyete olması mümkündür.

25. FASIL

FİLİMÜNAKİSLER VE SEVKİTABİLER

Tavi olan, yani kendiliğinde irade ve intihabımızın tesiri olmaksızın vücuda gelen faaliyetlerin en iptidaisi fiil münakisler onlardan daha mudilide sevkitabiilerdir.,

Sevkitabii

Hayvanın mensup olduğu neve şamil olan fıtri ve mudri bir faaliyet temayülüdür. Sevkitabiiye müstenit faaliyetlerden daha mürekkep daha mudil. Fiili münakisler daima değilse de büyük bir ekseriyet itibariyle şuursuzdurlar. Fiili münakis harici bir tenbihin vücuduna mütavakkiftir. Halbuki sevki tabii dahili bir tenbihe merbut bulunur. Fiili münakis her zaman tezahür edebilir. Fakat sevki tabiiye müstenit fiiller kesik ve nöbetlidir. Fiili münakiseler bütün hayat müddetince bakidirler. Münakiseleri vesile ve vaziyet ne olursa olsun yek diğerine müşabih olarak tezahür ederler. Sevkitabii ilk tezahüründe bile mükemmelidir. Yani tecrübeye muhtaç değildir. Sevkitabiinin tezahür şekli umumi surette değişmez. Sevkitabiye müstenit faaliyetler ırsi ve nevidir .

Sevkitabii faaliyetleri ancak taalbak ettikleri sahalar için mükemmel olup başka sahalarda müfit olmazlar. Sevkitabii faaliyetleri kesiktir.

Münakislerle Sevkitabilerin Rolü: Fiili münakıs gayet çabuk ve maksada en munafık bir faaliyeti tarzı olduğu için çok defa mahlükun muvaffakiyeti ve tehlikeden halası için en musip ve en kestirme faaliyeti vücuda getirir. Sevkitabiiler heyecanların başlıca muharrikleridir. En heyecanlı insanlar en ziyade sevkitabiilerile yaşıyanlardır.

26. FASIL

İTİYAT

İtiyat şahsi bir temayüldür. Evvelce yapılmış bir faaliyetin tekrarı temayülüdür. Ruhi hayatın teferruatından değil, belki büyük bir kanundur.

İtiyadın Şekilleri: Faal ve münfeil ihtiyatlar vardır. Faal itiyatlar aynı hareketlerin tekrarı ile mümkündür. Müktesep ve imtidatlı kaabiliyetlerdir. Münfeil ihtiyatlar ise aynı tesirlere tahammülden ibarettir. İtiyadın asıl sebebi faaliyetlerdir. İlk hareket tarzıda önemlidir.

İtiyadın Neticeleri: Hareketlere çabukluk kolaylık ve mükemmellik verir. Netice olarak emniyeti artırır, yorgunluğu azaltır. Ayrıca çoğu faaliyetlerimizde şuurun kaybına sebeb olur ve insiyakı meydana getirir.

27 . FASIL

İRADE

İrade: İptidai ve salim bir fikir edinmek için onun itiyat ile tamamen zıt olduğunu düşünmelidir. İrade bilakis bir teceddüt faaliyetini yani evvelkilerin tekerrüründen ibaret olmayan yeni bir faaliyet şeklidir. Fiili münakisi sevkitabiinin ve itiyadın bulunmadığı ve yardım etmediği mevkilerde, bunlardan mahrumiyetimizin derecesine göre iradeye muhtaç oluşumuz tav’i ile şuurlu faaliyetler arasındaki farkı gösterir. İradi faaliyet; benliğimizin sebep olduğuna kani olduğumuz faaliyetlerdir.

İradi Faaliyetlerin Şekilleri: İradi faaliyet 2 şekil iktisap eder: 1)Harici muhitte bir tahavvül vücuda getirmek üzere tezahür eder. 2)Hareket mevcut olmakla beraber bu hareket bütün ruhi kabiyetlerin bir noktaya tevcihini, şuurun teksifi suretindedir.

İrade ve Seciye: İrade fiilinin zuhuru için birtakım fikir ve hislerin tesadüm ve mücadelesi vakidir. Onda şahsi mizan, seciyenin mühim bir hissesi vardır. Fikir ve hayallerin kudreti ve vuzuhu iradenin tecellisi üzerinde çok müessir olabilir

İradi Fiilin 4 Anı: Klasik ruhiyat kitaplarının bir iradi fiili 4 ana safhaya ayırabiliriz. Bu tefrika göre evvel emirde bir meseleye ait muhtelif fikirlerin telakkisi mevzu bahistir. Bunu fikirlerin ve temayüllerin teemmül ve muvazenesi takip eder. Üçüncü olarak bir cihetteki sebep ve amiller tercih olunarak karar verilmiş olur. Dördüncü derecede icra gelir .

NEFSE HAKİMİYET

Nefsimize tam bir hakimiyet temin edebilmek için hareketlerimize, hislerimize, fikirlerimize hakim olabilmeliyiz. Hareketlerine sahip olan bir şahıs kısmen hissiyatına hakim olmağa başlamış demektir. Muvaffakiyetle takip edilen her cehd-ü gayret nefse hakimiyeti inkişaf ettirir. İrade dahi şuurlu ruh hayıtımızın terkibi ve tam bir şuura mukarin olan şahsiyetimizin ifadesidir. Her iradi fiilde tefekkür ve teemmülün bir hissi vardır. Tahlil edildiği zaman görülür ki bir iradi fiil yine insiyaklardan doğar. İradi faaliyet her an fertte hürriyet, ceht ve mesuliyet hislerini uyandırır ve insiyaki olarak yaptığı faaliyetler hakkında teemmülünü davet etmek suretiyle onlardaki hataları bulmağa ve tashih etmeğe imkan hazırlar. İrade fiilin esaslı şartları vardır ki teemmül ve hürriyettir.

kurtlar vadisi pusu