19 Eylül 2007 Çarşamba

Kaç kişi cep telefonu kullanıyor ?

Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Telekomünikasyon Birliği 'nin açıkladığı rapora göre , 2000 yılından bu yana cep telefonu kullanıcı sayısı 3 kat artarak 2.6 milyara ulaştı.Verilere göre,sabit ve mobil olmak üzere dünyada toplam 4 milyar kişi telefon kullanıyor.UIT 'nin hazırladığı rapora göre,sanayileşmiş ülkelerde cep telefonu kullanma oranı yüzde 86,gelişmekte olan ülkelerde yüzde 34 ve geri kalmış ülkelerde ise yüzde 8 olarak açıklandı.Raporda ayrıca 2004 sonunda 700 milyon olan internet kullanıcısı sayısının da 2006 sonunda 1.13 milyar kişiye yükseldiği kaydedildi.

11 Eylül 2007 Salı

Kuraklığa karşı akıllı bulutlar

Hacettepe Üniversitesi Çevre mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.Dr.Cemal Saydam."Akıllı Bulut"projesiyle barajları yağmur ve kar suyuyla doldurabileceğini iddia etti.Prof.Dr Cemal Saydam,"Güney Tunus'tan getirilen sahra toprakları bulutun içine bırakıldığında yağmur ve karı tetikliyor.Biz bunu kanıtladık.Sahra tozları bulutların içine uçakla bırakıldıktan yarım saat sonra yağmur başlıyor.

Sıcaklar gidiyor

Meterolojiden gelen haberler doğrultusunda bügünden sonra sıcakların tüm yurdumuzda 6 ile 8 derece düşeceğini bildirdi.Tüm yaz sıcaklardan kavrulanlar bu haberden sonra bayram sevinci yaşadı.

Blogspot Spama Karşı

Geçenlerde biriktirdiğim birkaç yazıyı hemen ekler kurtulurum diyordum.Ancak bir müddet sonra blogspot da sözcük doğrulama kutusu çıktı.İlk önce herhalde arada sırada istiyordur diye düşündüm.Ancak daha sonra anladımki benım arka arkaya eklediğim yazıları spam olarak algıladı.Aradan birkaç gün geçmesine rağmen sözcük doğrulama kutusu geçmiş değil.

10 Eylül 2007 Pazartesi

Kekemelik

Kekemelik konuşmanın akıcılığı ile ilgili bir iletişim bozukluğudur. Ses, hece ve kelimelerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla ortaya çıkan konuşmanın akıcılığının bozulduğu durumdur. Her kekemelik bir diğerinden farklıdır:-Kelimelerin bitirilmeden bırakılması.

-Normal sayılmayacak şekilde kelime parçalarının, hecelerin, kelimelerin ve cümlelerin tekrar edilmesi
( p-p....peki, ol-ol- olmaz, ben de- ben de- ben de geleceğim.)
-Düzensiz solunumun ve kararsız konuşmaya bağlı olarak kelimelerde alışılmadık vurgulamaların ortaya çıkması.
-Seslerin olağan dışı uzatılması. (f-f-f-f- file )
Kekemeliğin nedenleri konusunda ileri sürülen görüşler oldukça değişik ve çoktur. Tek bir nedene bağlı olarak çıkmadığı görüşü hakimdir. Kimi uzmanlar, kekemeliği yapısal bir bozukluk olarak ele alırken, kimi öğrenilmiş bir davranış, bir direniş belirtisi olarak tanımlamakta, bir başkası da çevresel nedenlerin kekemelikte önemli bir rol oynadığı görüşünü savunmaktadır.
2-6 yaş arasında çocuğun düşünme hızı, kelimeleri çıkarabilme hızından fazladır. Bu nedenle çocuklukta geçici bir kekemelik görülebilir. Çocuğun çevresindekiler konuşmasını düzeltmesi için baskıda bulunmazsa, çocuğun dikkati konuşması üzerine çekilmezse bu durum kendiliğinden düzelir. Kekemelik sürekli değildir. İletişim ile ilgili kaygının olmadığı ortamlarda; şarkı söylerken, oyun oynarken, evcil hayvanlarla konuşurken v.b. normal akıcılıkta konuşabilirler.
NELER YAPILABİLİR?
1-Sınıfta “bireysel farklılıklara hoşgörüyle yaklaşma” konusunda bir tartışma düzenleyiniz.Tüm insanların güçlü ve zayıf yönleri olabileceğini açıklayınız.
2-Yaşadığı konuşma güçlüğü hakkındaki duygularını onunla konuşmaktan çekinmeyin.Onun duygularını tanıyın ve paylaşın. Onu kabul ettiğinizi hissettirin.
3-Öğrencinin hangi ortamlarda daha akıcı konuştuğunu gözlemleyerek belirleyin. Bu ortamlar onun kendini daharahat ve güvenli hissettiği ortamlar olabilir, bu ortamları arttırın.
4-Sürekli soru sormaktan vazgeçin. Sorularınızın kısa ifadelerle cevaplanabilir olmasına özen gösterin.
5-Size cevap verebileceği yeterli zamanı tanıyın, sözünü kesmeyiniz.
6-Konuşmaya başlamadan önce düşünmesini, yavaş olmasını, rahatlamasını, derin bir nefes almasını söylemeyiniz.
7-Onun yerine cevap vermeyiniz. Durup tekrar başlamasını, zorlandığı kelimeleri kullanmaktan kaçınmasını önermeyiniz.
8-İletişimde dudak ve ağız hareketlerine bakmaksızın göz kontağını sürdürün.
9-Öğrencinin nasıl söylediğinden çok ne söylediğine odaklanın ve onu sözel etkinliklere katılım konusunda yüreklendirin.
10-Öğrenci kötü bir günündeyse ( hasta, yorgun, gergin v.s. ) istemedikçe konuşmaya zorlamayınız.
11-Öğrencilerin sırasıyla konuşmalarını gerektiren etkinliklerde öncelik tanıyınız. Bekleme esnasında sıkıntılı ve gergin olacağını unutmayınız.
12-Diğer öğrencilerden farklı davranmayınız.Yapacakları sözlü anlatımın kısa olmasına dikkat ediniz. Yapacakları sözlü anlatımı evde aile bireylerinin önünde, daha sonra yakın arkadaşlarının yanında yapması yönünde destekleyiniz.
13-Grup çalışması, koro gibi sınıf etkinliklerine katılmasını sağlayın. Bu tür etkinliklerle kendisini ifade etmesine imkan tanıyın

Kişilik Eğitimi Programının Genel Hedefleri

Rehberlik saatlerinde yapılacak etkinliklerle öğrencilerde aşağıdaki davranışların (veya benzerlerinin ) geliştirilmesi amaçlanmalıdır:

1. Hangi alanlarda, ne ölçüde yetenekli olduğu konusunda doğru ve ayrıntılı bilgi sahibi olma,
2. İlgi duyduğu alanları belirleyebilme,
3. Gerçek ve sürekli ilgiyi özentiden ayırt edebilme,
4. Plan yapabilme ve bunu uygulayabilme,
5. Mesleğini ve ona götürecek adımları belirleyebilme,
6. Zevki erteleyebilme, gelecekteki sürekli doyumları elde edebilmek için şimdiki zevklerden vazgeçebilme,
7. İlgi duyulan eğitim kurumları ve meslekleri inceleme,
8. Çevredeki fırsatları araştırmaya istekli olma,
9. Kendini incelemeye istekli olma,
10. Kendinden hoşnut olma,
11. Kendini geliştirme çabası gösterme,
12. Başkalarına saygılı olma,
13. Davranışının sorumluluğunu alma,
14. Düzenli olma,
15. Başkaları ile işbirliği halinde çalışabilme,
16. Çevre sorunlarına, milli ve evrensel sorunlara duyarlı olma,
17. Başkalarından bağımsız karar verebilme,
18. Yönergeleri, başvuru formlarını dikkatli okuyabilme ve doldurabilme,
19. Dilekçe ve özgeçmiş yazabilme, form doldurabilme,
20. Bir dileği, en etkili bir biçimde bir yabancıya iletebilme

Okul Korkusu (Fobisi) Nedir?

Daha önce adı LGS (Liselere Giriş Sınavı )iken ,şimdi OKS (Orta Öğretim Kurumları Sınavı) olan 8.Sınıf öğrencilerinin katıldığı ,Mili Eğitim Bakanlığı tarafından her yıl haziran ayında yapılan liselere giriş sınavıdır.
BU SINAVLA HANGİ LİSELERE GİRİLİR?

-Fen Liseleri -Anadolu Liseleri
-Sosyal Bilimler Lisesi -Yabancı Dil Ağırlıklı Liselere(Süper Liselere)
-Anadolu Teknik Liseleri -Anadolu Meslek Liseleri
-Anadolu Öğretmen Liseleri -Anadolu İmam-Hatip Liseleri
-Sağlık Meslek Liseleri -Anadolu Sağlık Lisesi
-Kurumlara Bağlı Sağlık Meslek Liselerine girilmektedir.

BU SINAV NASIL UYGULANIR?

OKS’de öğrencilere 100 soru sorulmaktadır. Sınav süresi 120 dakikadır. Türkçe,Matematik,Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgiler derslerinden 25’er tane çoktan seçmeli soru yöneltilmektedir. Her sorunun 4 farklı seçeneği vardır.Her test için yanlış cevap sayısının üçte biri,doğru cevap sayısından çıkarılarak geçerli cevaplara karşı gelen ham puanlar bulunur.(3 yanlış bir doğruyu götürür.)

OKS’DEKİ PUAN TÜRLERİ NELERDİR?
• MFASP : Matematik-Fen Ağırlıklı Standart Puan
Fen Liselerine yerleştirmede kullanılacak olan puan türüdür. • TMASP : Türkçe-Matematik Ağırlıklı Standart Puan
Fen Liseleri dışındaki liselere yerleştirmede kullanılacak puan türüdür.

YENİ SINAV SİSTEMİNDE NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER VARDIR?

• Artık Yabancı Dil Ağırlıklı Liselere(Süper Liselere) OKS ile öğrenci alınacaktır.
• Önceki yıllarda tercihler başvuru esnasında yapılıyordu. Şimdi ise tıpkı ÖSS’de olduğu gibi, öğrenciler OKS ’ye katıldıktan sonra, sınavda aldıkları puanlara göre okul tercihleri yapılacaktır.
• 2005 OKS’de tercih yapabilmek için; OKS-TM ve OKS-MF puan türlerinden en az birinin 160 veya daha yüksek olması gerekmektedir. Örneğin; bir adayın OKS-TM puanı 158, OKS-MF puanı da 162 olsun. Bu aday OKS-MF puan türü ile öğrenci alan fen liselerini tercih edebilecek, OKS-TM ile öğrenci alan okulları tercih edemeyecektir.
• Şu ana kadar öğrenciler toplam 12 tercih yapabiliyorlardı.İl ve ilçe sınırlaması olmaksızın 20 okulu tercih edebilecekler.
• Önceki yıllarda TM (Türkçe-Matematik) ve MF (Matematik- Fen) türlerinden alınan en yüksek puan bini geçiyordu. Bu yıl yeni hesaplama ile puanlar her biri kendi içinde en küçüğü 100 ve en büyüğü 500 olacak şekle dönüştürülmüştür.
YABANCI DİL AĞIRLIKLI (SÜPER) LİSELER

• Süper liselere bu yıldan itibaren OKS ile öğrenci alınacaktır.
• Bir yılı hazırlık olmak üzere eğitim-öğretim süresi 4 yıldır.
Alanlar: 10. sınıfa geçen öğrenciler ilgi,yetenek ve derslerdeki başarı durumuna göre alanlara yönelirler. Alanla ilgili not ortalamasının en az 2.5 olması gerekmektedir.

• Fen Bilimleri Alanı • Yabancı Dil Alanı
• Sosyal Bilimler Alanı • Sanat (Resim/Müzik) Alanı
• Türkçe Matematik Alanı • Spor Alanı

FEN LİSELERİ

Fen liseleri orta öğretim düzeyinde eğitim veren ilk yılı hazırlık sınıfı olmak üzere toplam 4 yıllık okullardır. MEB Orta Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne bağlı olan bu okullar;
• Zekâ düzeyleri ile fen ve matematik alanlarındaki yetenekleri yüksek olan öğrencileri, matematik ve fen bilimleri alanında yüksek öğretime hazırlamak,
• Matematik ve fen bilimleri alanlarında gereksinim duyulan üstün nitelikli bilim adamlarının yetiştirilmesinde kaynaklık etmek,
• Öğrencileri araştırmaya yöneltmek, bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile yeni buluşlara ilgi duyanların çalışacakları ortamı ve koşulları hazırlamak, Yeni teknolojileri kullanabilen, yeni bilgiler üretebilen ve projeler hazırlayabilen bireyler yetiştirmek,
• Öğrencilerin, yabancı dili iyi öğrenerek, bilimsel araştırma yapmalarına, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri izlemelerine yardımcı olacak şekilde yetişmelerini sağlamak amacıyla açılmıştır.
Tercihlerde 6. ve 7. sınıflarda Türkçe,Matematik ve Fen Bilgisi derslerinin her birinin yıl sonu notu en az “orta” ve bu derslerin yıl sonu notlarının ağırlıklı ortalaması en az 4.00 olanlar tercih edebilirler.

SOSYAL BİLİMLER LİSESİ

Sosyal bilimler ve edebiyat alanında ihtiyaç duyulan üstün nitelikli bilim adamlarının yetiştirilmesine kaynaklık etmek; zekâ düzeyleri ile edebiyat ve sosyal bilimler alanlarındaki ilgi ve yetenekleri üst düzeyde olan öğrencileri bu alanlarda yüksek öğretime hazırlamak; öğrencilerin bilimsel, kültürel ve teknolojik gelişmeleri izleyebilecek düzeyde yabancı dil öğrenmelerini sağlamak; onları araştırmaya yönelterek sosyal bilimler alanında yeni buluşlara ilgi uyandıracak ortam ve şartları hazırlamak amacıyla açılmıştır.
İlköğretim okulu 8.sınıfta öğrenim görmekte olan öğrencilerden;6. ve 7. sınıflarda Türkçe,Matematik ve Sosyal Bilgiler derslerinin her birinin yıl sonu notu en az “orta” ve bu derslerin yıl sonu notlarının aritmetik ortalaması en az 4.00 olanlar tercih edebilirler.

ANADOLU LİSELERİ

Anadolu Liseleri, öğrencilerin; ilgi, yetenek ve başarılarına göre yüksek öğretim programlarına hazırlanmalarını, yabancı dili dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmeleri izleyebilecek düzeyde öğrenmelerini sağlamak amacıyla açılmış olan okullardır.
Anadolu liseleri merkezi sistem sınavıyla öğrenci alan, kimilerinin dört yıl, kimilerininse hazırlık artı dört yıl öğretim yaptığı orta öğretim kurumlarıdır.
Alanlar: 10. sınıfa geçen öğrenciler ilgi.yetenek ve başarılarına göre alanlara yönelirler.Bunun için 9. sınıfta okutulan ve seçmek istediği alanla ilgili ders ortalamasının en az 3,0 olması gerekmektedir.10.sınıfta alan seçiminden sonra okulların açıldığı ilk bir ay içerisinde yönelme şartlarını taşıdığı başka bir alana geçiş yapabilir. Seçilebilecek alanlar:

• Fen Bilimleri Alanı • Yabancı Dil Alanı
• Sosyal Bilimler Alanı • Sanat (Resim/Müzik) Alanı
• Türkçe Matematik Alanı • Spor Alanı




ANADOLU ÖĞRETMEN LİSELERİ

Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı okullardır. Türkiye genelinde toplam 115 (2004 sınavı başvurusu sırasında) vardır ve toplam kontenjanı 9936 dır.
Anadolu Öğretmen Liseleri genel ve öğretmen yetiştiren yüksek öğretim programlarına öğrenci hazırlar. Öğretim süresi dört yıldır.
Alanlar: Tüm sınıflarda ağırlıklı yabancı dil ve ortak genel kültür derslerinin yanı sıra meslek dersleri ve kendi bireysel ilgi alanlarına ve yeteneklerine uygun dersler okutulur. Öğretim programlarında yer alan dersler, öğrencilerin istek ve yetenekleri doğrultusunda yönelecekleri yüksek öğretim programlarına uygun olarak;

• Fen Bilimleri Alanı • Yabancı Dil Alanı
• Sosyal Bilimler Alanı • Sanat (Resim/Müzik) Alanı
• Türkçe Matematik Alanı • Spor Alanı

alanlarına göre gruplandırılır. İngilizce’nin yanı sıra ikinci yabancı dil de zorunludur.

Devlet Parasız Yatılılık Sınavına girmelerine gerek kalmaksızın, cinsiyetlerine uygun pansiyonun bulunması halinde parasız yatılı olarak okuyabilirler.
Anadolu Öğretmen Liselerine kayıt yaptırmak isteyen öğrencilerin 6., 7. ve 8. sınıfta sınıf tekrarı yapmamış olmaları gerekir. Ayrıca okumakta oldukları ilköğretim okulunun öğretmenler kurulu tarafından “öğretmen olabilir” kararının verilmiş olması gerekir. Bunun dışında 8.sınıfta Türkçe, Matematik, Fen Bilgisi ve Yabancı Dil derslerinden Şube Öğretmenler Kurulu kararı ile sınıf geçmemiş olmaları da zorunludur.
Yeterli puan almak kaydıyla öğrencilere tüm yüksek öğretim programları açıktır. Yüksek öğretime geçişte tercihlerine bağlı olarak bazı avantajları vardır. Şayet bu okulları bitiren öğrenciler üniversite tercihlerinde mezun oldukları alanlara bağlı olarak öğretmenlik ile ilgili yüksek öğretim programlarını seçerlerse ek puan elde ederler.
İlimizde iki tane Anadolu Öğretmen Lisesi vardır.Bunlardan biri Osmangazi’ de bulunan Ahmet Hamdi
Gökbayrak Anadolu Öğretmen Lisesi,diğeri ise Mustafa Kemalpaşa ilçesindeki İbrahim Önal Anadolu Öğretmen Lisesi’dir.
ANADOLU TEKNİK LİSELERİ

Milli Eğitim Bakanlığı Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü ve Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak hizmet veren okullardır.
İlköğretim okulu üzerine; birinci yılı yabancı dil hazırlık sınıfı olmak üzere öğretim süresi toplam beş yıl olan okullardır. Öğrencilere, genel bilgi dersleri ile birlikte endüstriyel teknik alanlarda mesleki formasyon verilmesini ve en az bir yabancı dil öğretilmesini amaçlayan, öğrencileri hem hayata hem de yüksek öğretime hazırlayan programların uygulandığı okullardır. İlk kez 1983-1984 öğretim yılında kurulmuştur. Anadolu Teknik Liseleri’nde İngilizce, Almanca, Fransızca ve Japonca dilleri ile eğitim öğretim yapılmaktadır. Anadolu Teknik Liselerine devam eden öğrenciler 11.sınıfı bitirdiklerinde Anadolu Meslek Lisesi diploması alarak ayrılabilmektedirler. İster 11.sınıfta Teknik Liseden ayrılmış olsunlar, ister Teknik Liseden 12.sınıfı da bitirerek mezun olmuş olsunlar, kendi alanlarında Meslek Yüksek Okullarına sınavsız geçiş yapabilmektedirler. Farklı ön lisans veya lisans programlarına devam etmek isterlerse ÖSS sınavına girebilmektedirler.
Anadolu Teknik Liseleri’nden mezun olanlar işletmelerde TEKNİSYEN ünvanı ile istihdam edilirler. Mezunlar doğrudan İŞYERİ AÇMA BELGESİ sahibi olabilirler.
Kamuya ait işyerlerinde çalışmaları durumunda genel lise mezunlarına göre bir üst derece ile işe başlarlar.

ANADOLU MESLEK LİSELERİ
İlköğretim okulu üzerine, birinci yılı yabancı dil hazırlık sınıfı olmak üzere, öğretim süresi toplam 4 yıl olan okullardır. Öğrencilere, orta öğretim düzeyinde ortak bir genel kültür kazandırılması amacıyla okutulan genel bilgi dersleri ile meslek alanlarının gerektirdiği seviyede mesleki formasyon verilmesini ve en az bir yabancı dil öğretilmesini amaçlayan, öğrencileri, hayata, iş alanlarına ve yüksek öğretime hazırlayan programların uygulandığı okullardır. Anadolu Meslek Liseleri’nde İngilizce ve Almanca dilleri ile eğitim öğretim yapılmaktadır. Bu okullardan mezun olanlar kendi alanlarında Meslek Yüksek Okullarına sınavsız geçiş yapabilmektedirler. Farklı ön lisans veya lisans programlarına devam etmek isterlerse ÖSS sınavına girebilirler. Bu okullardan mezun olanlar, kendilerine ait işyeri açabilmek için ilgili kanun gereğince ustalık sınavına girerek “USTALIK” belgesi almak zorundadırlar.
Anadolu Teknik Liseleri’nde ve Anadolu Meslek Liseleri’nde eğitim görmekte olan öğrenciler işletmelerde de meslek eğitimi almaktadırlar. İşletmelerde meslek eğitimi süresince asgari ücretin %30’undan az olmamak üzere ücret alırlar. İşletmenin sağladığı diğer sosyal imkânlardan yararlanmaktadırlar. Hastalık, iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı sigorta edilmektedirler. Eğitimleri süresince muayene ve tedavi masrafları Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmaktadır. Mesleki bilgi ve becerilerini işyerlerinde gerçek iş şartlarında geliştirirler.
ANADOLU TİCARET MESLEK LİSELERİ
Milli Eğitim Bakanlığı Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı okullardır.Alanında yabancı dil bilir nitelikli elemanları yetiştiren, öğrencileri hem mesleğe hem de yüksek öğrenime hazırlayan, bir yılı hazırlık sınıfı olmak üzere ilköğretim okulu üzerine dört yıl eğitim süreli meslek liseleridir. Hazırlık sınıfını bitiren öğrenciler 9.sınıfta bir kısmı yabancı dille olmak üzere genel bilgi dersleri ve bununla birlikte mesleğe geçiş ve mesleğe yönlendirme eğitimi almaktadırlar. 10.sınıftan itibaren ihtisas eğitimi
başlamakta ve öğrenciler; dış ticaret, bilgi işlem, mahalli idareler, sekreterlik ve turizm alanlarından birine yönlendirilmektedirler. Mezunlar alanlarında bir meslek yüksek okuluna sınavsız geçebilmektedirler. Yüksek okuldaki başarıları doğrultusunda lisans eğitimine dikey geçişle kabul edilmektedirler.
ANADOLU KIZ MESLEK LİSELERİ
İlköğretim okulu üzerine öğrenim veren Anadolu meslek liselerinin öğretim süresi 4 yıldır.Bu okullarda,orta öğretim düzeyinde ortak bir genel kültür kazandırmayı amaçlayan genel kültür dersleriyle birlikte,öğrencileri iş alanlarına ve yüksek öğretime hazırlayan programlar uygulanmakta,meslek alanlarının gerektirdiği seviyede yabancı dil ve mesleki formasyon verilmektedir.
Anadolu meslek liselerinde İngilizce ve Almanca yabancı dillerinin öğretimi yapılmaktadır.Anadolu meslek liselerine OKS ile öğrenci alınmaktadır.
ANADOLU İLETİŞİM MESLEK LİSELERİ
Milli Eğitim Bakanlığı Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı okullardır.Alanlarında yabancı dil bilir nitelikli insan gücünü yetiştiren, öğrencileri hem mesleğe hem de yüksek öğretime hazırlayan, ilköğretim okulu üzerine ilk yılı hazırlık sınıfı olmak üzere dört yıl eğitim süreli meslek liseleridir. Hazırlık sınıfından sonra öğrenciler aşağıdaki bölümlerden birini seçmektedirler:
• Gazetecilik • Radyo-Televizyon • Halkla İlişkiler ve Tanıtım
Öğrenciler son sınıftan itibaren haftada iki gün teorik eğitimlerini okulda, haftada üç gün uygulamalı eğitimlerini seçtikleri bölüm programlarına göre alanlarında faaliyette bulunan işyerlerinde yapmaktadırlar.İşyerlerindeki beceri eğitimi sırasında asgari ücretin %30’undan az olmamak üzere ücret almakta ve Bakanlık imkânlarıyla sigortaları yapılmaktadır.Mezunlar, alanlarında bir meslek yüksek okuluna sınavsız geçebilmektedirler. Yüksek okuldaki başarıları doğrultusunda lisans eğitimine dikey geçişle kabul edilmektedirler.

ANADOLU OTELCİLİK VE TURİZM MESLEK LİSELERİ
Milli Eğitim Bakanlığı Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı okullardır.Ülke ekonomisi için en gerekli kaynaklardan biri olan turizm ve bunun temel alt yapısını oluşturan konaklama sektörünün ihtiyaç duyduğu yabancı dil bilir nitelikli eleman yetiştiren kurumlardır. Öğrencileri hem mesleğe hem de yüksek öğrenime hazırlayan bir yılı hazırlık sınıfı olmak üzere ilköğretim okulu üzerine dört yıl eğitim süreli meslek liseleridir. Hazırlık sınıfından sonra, diğer sınıflarda da bazı dersler yabancı dille okutulmaktadır. 9.sınıfta tüm öğrenciler ortak mesleğe geçiş ve mesleğe yönlendirme dersleri görmektedirler. 10.sınıfta ihtisaslaşma eğitimine geçilmektedir ve öğrenciler aşağıdaki bölümlerden birini seçmektedirler:

• Resepsiyon
• Servis
• Mutfak
• Kat Hizmetleri
• Seyahat Acenteciliği

Bu okullarda eğitim faaliyetleri turizm mevsimi ile paralel olarak sürdürülmektedir. Bu okullarda öğrenim gören öğrenciler her yıl Ekim-Mart ayları arasında teorik ve uygulamalı eğitimlerini okulda, Nisan-Eylül ayları arasında beceri eğitimlerini bu alanda faaliyet gösteren otellerde veya turistik tesislerde yapmaktadırlar. Uygulamalı eğitim süresince öğrencilere işyerlerince asgari ücretin en az %60’ı oranında ücret ödenmesinin yanı sıra, sigortaları Bakanlık tarafından yapılmaktadır.
Mezunlar alanlarında bir meslek yüksek okuluna sınavsız geçebilmektedirler. Yüksek okuldaki başarıları doğrultusunda lisans eğitimine dikey geçişle kabul edilmektedirler.

POLİS KOLEJLERİ
Emniyet güçlerine “komiser” ve “emniyet müdürü” yetiştiren okullardır.
Başvuru şartları:
-T.C. vatandaşı olmak -Sağlık koşulları yönetmelikte aranan koşullara uygun olmak -16 yaşından gün almamış olmak -Boy ve kilosu belirtilen şartlara uygun olmak
-Öğrenimine hiç ara vermemiş olmak -Evli olmamak
Aranan şartları taşıyan adaylar, Polis Koleji Müdürlüğü’nce duyurulan tarihlerde, İl Emniyet Müdürlüklerinin, Eğitim Şube Müdürlüklerine şahsen müracaat ederler.
Adaylar sırası ile:
Mülakat
Beden Eğitimi
Yazılı sınava alınırlar.
Başarılı olan adaylar Polis Kolejinde 20 gün süreyle intibak eğitimine alınır. Bu süre içerisinde öğrenciler sağlık kurulundan geçirilir. Rapor sonucu, aranılan sağlık şartlarını taşıyan öğrencilerin kesin kaydı yapılır.


GENEL LİSELER:
Hazırlık sınıfı olmayan bu liseler öğrencilerini ilgi, yetenek ve başarılarına göre yüksek öğretim programına hazırlarlar. İlköğretim okulundan mezun olan her öğrenci, ikametgahına uygun olan genel liselere kayıt yaptırabilir.

Okul Fobisi

Okul Korkusu (Fobisi) Nedir?
Çocuklarda okula gitmek istememe ve gitmeme durumu, bazı yazarlar tarafından okul reddi, bazıları tarafından okul korkusu olarak isimlendirilmektedir.
Çocuk bir gün birdenbire okula gitmek istemez; zorlamalar karşısında endişe duyar; panik içine girer, midesi bulanır, kusar, başı döner, ağlar gitmemekte direnir. Bazıları zorlamalara dayanamayıp yola çıkar, ya yarı yoldan döner, ya sınıftan çıkar eve gelir. Başlangıç bazen sinsidir. Ön belirtiler günlerce sürebilir. Çocuk neşesizdir, uykuya dalmakta güçlük çeker. İştahı kesilir, ödevlere karşı ilgisi azalır. Her sabah bedensel bir yakınmayla uyanır. Başı, karnı ağrır, midesi bulanır ve sonunda bir gün okula gitmeyeceğini söyleyiverir. Neden olarak, öğretmenden korktuğunu ya da arkadaşının kendisini rahatsız ettiğini söyleyebilir. Bazı çocuklar ise tanımlayamadıkları bir korkudan söz ederler. Çoğu zaman evde rahattırlar. Şiddetli vakalarda çocuklar evde de huzursuzdurlar. Bağlı ve bağımlı oldukları aile bireyini(bu genellikle annedir) BİR yere bırakmaz, peşinde dolaşırlar. Kronik anksiyete (sürekli kaygı) içindedirler, hiçbir şeyle oyalanamazlar. Belirtiler genellikle okula gitme vaktinde yoğunlaşır, okuldan ayrılma vaktinde azalır ve daha çok Eylül, Ekim aylarında ortaya çıkar.
Yapılan çalışmalar, özellikle ilkokul döneminde olan çocukların yüzde beşinin okul korkusu yüzünden okuldan geri kalmakta olduğunu göstermektedir. İlköğretim ikinci devrede ve lisede de görülebilen okul korkusunun tedavisi yaşı küçük olan çocuklarda daha kolay olmaktadır.

Okul Korkusunun Nedenleri
Okul korkusu ne şekilde ortaya çıkmış olursa olsun, kaynağı genellikle anneden ya da anne yerine geçen kişiden ayrılma korkusudur. Bu hastalık aslında bir aile nevrozudur. Okul korkusu olan çocukların bulunduğu ailelerde genellikle aile bireyleri birbirine çok bağlı ya da bağımlıdırlar. Sürekli biri öbürüne bir şey olacağı korkusunu yaşar.
En sık görülen nedenler olarak şunlar söylenebilir:
1. Anne ya da baba sürekli anksiyeteden (kaygıdan) yakınmakta ve kendilerine bir şey olacağından korkmaktadırlar.
2. Anne-baba çocuğa okulda, yolda bir şey olacağından korkmaktadırlar.
3. Çocuk kendi yokluğunda anne ya da babasına bir şey olmasından korkmakta ya da kendisini terk edip gideceklerinden korkmaktadır.
4. Çocuk anne ve babasının yokluğunda kendisine bir şey olacağından korkmaktadır.
Okul korkusu geliştiren çocuklar genellikle başarı kaygısı olan, uslu, uyumlu, aşırı onay bekleyen çocuklardır. Bu kişilik özelliklerine sahip çocuklarda tetiği çeken bir etken hastalığı başlatır (ailede hastalık, ailede sosyoekonomik bir kriz, kardeş doğuşu, göç, bir kayıp, okul veya öğretmen değişikliği, okulda onurunu, bedeninin tehdit eden bir durum gibi).

Neler Yapılmalı
Okul korkusu mutlaka bir çocuk psikiyatristi ya da psikolog tarafından değerlendirilmelidir. Bu hastalığın tedavisinde, çocuğun bireysel tedavisi yanında aile tedavisi de gerekebilir. Bu nedenle, okul korkusu olan bir çocuğunuz varsa öncelikle hastanelerin Çocuk Ruh Sağlığı Bölümlerinden yardım almanız önerilir.

Okul Korkusunu Yenmesi İçin Çocuğunuza Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz ?
1. Çocuğunuzun okula dönmesi konusunda ısrar edin:
Okul korkusunda yapılacak en iyi şey, çocuğunuzu mümkün olduğunca çabuk okula geri götürmenizdir. Okula devam çocuğunuzun okul korkusunda yaşadığı fizyolojik belirtilerin azalmasına yardımcı olur ve sonunda çocuğunuz okula gitmekten yeniden zevk almaya başlar. Bu nedenle çocuğunuzu okula gitmeye devam ettiği sürece kendini daha iyi hissedeceği konusunda ikna edin.

2. Okula Gitme Zamanlarında Eskisinden Daha Kararlı Olun:
Önceleri okul sabahları güç olabilir. Çocuğunuza kendisini nasıl hissettiğini sormayın bu durum çocuğunuza şikayet etmek için fırsat ve cesaret verecektir. Çocuğunuzu gözleyin, eğer ev içinde dolaşabiliyor ve çok rahatsız görünmüyorsa okula da gidebilecektir. Eğer çocuğunuzun fiziksel yakınmaları varsa ve genel yakınmalarına benziyorsa, çok fazla tartışmadan onu hemen okula hazırlayın ve gönderin. Eğer çocuğunuzun sağlığı konusunda endişeli iseniz doktor kontrolü yararlı olacaktır. Aksi halde okula gönderin ve öğretmeni durumdan haberdar edin, çocuğunuz ciddi bir şekilde hastalanırsa sizi arayıp haber vermelerini isteyin.
Çocuğunuz okula geç kaldığında, servisi kaçırdığında, mutlaka onu okula göndermek için başka çözümler geliştirin ve en kısa zamanda okula gönderin. Bazen çocuğunuz kendiliğinden eve dönebilir, bu durumda da yapmanız gereken onu okula geri göndermektir.

3. Okul Çalışanlarının Yardımını isteyin:
Çocuğunuzun öğretmenini konu hakkında bilgilendirmeniz, öğretmenin çocuğunuzu anlaması konusunda yardımcı olur. Öğretmenin bilgilendirilmesi, öğretmenin çocuğunuzun bazı davranışlarını daha toleranslı olmasını sağlayabilecektir.
Eğer okulda bir hemşire varsa, hemşirenin de aydınlatılması yerinde olacaktır. Okul hemşiresine, çocuğunuz fiziksel yakınmalarla gelirse onu eve göndermek yerine, 10-15 dakika dinlenmesine izin verdikten sonra çocuğunuzu sınıfına geri göndermesini söyleyebilirsiniz.

4. Çocuğunuzla Okul Korkusu Hakkında Konuşun:
Okula gitme vakti dışında bir zamanda çocuğunuzla okul korkusu hakkında konuşun. Okul korkusu hakkında çocuğunuzu suçlamayın ya da küçümsemeyin. Bu durumun bir çok çocuk tarafından yaşanabildiğini ve zaman için kendisini mutlaka daha iyi hissedeceğini anlatın. Çocuğunuzu tam olarak neyin mutsuz ettiğini öğrenmeye çalışın. Çocuğunuza, olabilecek en kötü şeyin ne olabileceğini sorun. Eğer sizin bu konu hakkında yapabilecekleriniz varsa söylemesini ve elinizden geleni yapacağınızı söyleyin. Eğer çocuğunuz okulda fiziksel belirtilerin çok artmasından korkuyorsa, öğretmene ya da okul hemşiresine söyleyip, uygun bir yerde 10-15 dakika dinlenebileceğini söyleyin.

5. Çocuğunuzun Akranları İle Zaman Geçirmesine Yardımcı olun:
Okul korkusu olan çocuklar, okul dışında daha çok aileleri ile zaman geçirmek, evde oynamak, odalarında yalnız olmak ya da televizyon seyretmek vs. isterler. Bir çoğu geceleri arkadaşlarının evinde kalamaz, hemen eve dönmek isterler. Böyle durumlarda çocuğunuzu akranları ile vakit geçirmesi için teşvik edin. Çocuğunuzu çeşitli aktivitelere göndermek, arkadaşlarını evinizde geceleri kalmaları için davet etmek, çocuğunuza yardımcı olacaktır.

Okullarda Psikolojik Danışmanlık Mülakat – Görüşme

Öğrenci tanıma tekniklerinin en yaygın olanlarından biridir. Görüşme, ya problemli kişi ile ya da onun bir yakını ile, bu konuda deneyimi olan bir yetişkinin amaçlı, planlı, hazırlıklı bir şekilde görüşüp konuşmasıdır.

1- Bilgi toplama veya bilgi verme, 2- Teşhis ve tedavi amacıyla yapılır.



İYİ BİR GÖRÜŞMECİNİN ÖZELLİKLERİ:

1- Görüşmeci kişilik sahibi ve sıcak kanlı olmalıdır.

2- Görüşme yaptığı kişiye karşı saygılı ve güven verici olmalıdır.

3- Aceleci ve telaşlı olmamalıdır.

4- Anlayış ve sezgi gücüne sahip olmalıdır.

5- Sabırlı ve bu göreve gönüllü olmalıdır.

6- Aşrı derecede otoriter ve büyüklük duygusu içinde olmamalıdır.

7- Özür arama ve acıma duygusu içinde olmamalıdır.

8- Problemli, kompleksli ve peşin hükümlü olmamalıdır.

9- Peşin hükümle birlikte görüştüğü kişiye vaadlerde bulunmamalıdır.

10- Alanda yetişmiş uzman bir niteliğe sahip olmalıdır.



GÖRÜŞMENİN YARARLARI:

1- Fazla araç-gereç gerektirmez.

2- Uygulaması kolaydır.

3- Özel yer gerektirmez (Rahatsız edilmeyecek herhangi bir oda yeterlidir)

4- Psikoterapi için uygun bir yöntemdir.

5- Çabuk bilgi toplamayı sağlar.



GÖRÜŞMEDE İZLENECEK YOLLAR:

1-Görüşme yapılacak yer aydınlık ve rahat olmalıdır.

2-Görüşmeden önce öğrenci hakkında gerekli bilgiler toplanmalıdır. (Öğretmenler ve veli den bilgi alınmalı,uygulanan test,anket,ölçek,envanter vb. tekniklerin sonuçları incelenmeli ve not alınmalıdır.)

3-Öğrenciye neler sorulacağı önceden tespit edilmelidir.

4-Öğrenci güven içinde olmalı,dışarıdan dinleniyor intibaı uyandırılmamalı, kayıt veya not tutmak için gerekli araçlar hazırlanmalıdır.,



GÖRÜŞMENİN YAPILMASI:

1-Öğrenci görüşme odasına güler yüzle alınmalı ve bir süre sohbet edilerek heyecanı yatıştırılmalıdır.

2-Görüşme sırasında görüşmeci az konuşmaya özen göstermeli.

3-Öğrenci konuşurken onu dikkatle dinlemeli, o konuşurken görüşmeci başka şeylerle meşgul olmamalıdır.

4-Öğrenciye öğüt vermekten onu yalanlamaktan, yargılamaktan kaçınılmalıdır.

5-Öğrenci, bazı sorulara cevap vermek istemiyorsa zorlanmamalıdır.

6-Cevaplar not edilmeli ve öğrenciye başka anlatacağı bir şeyin olup olmadığı sorulmalıdır.



Görüşme bittikten sonra konuşma rapor edilir. Görüşme yeterli bulunuyorsa yorum yapılır. Yorum sonuçları başka araştırmaların sonuç-

larıyla karşılaştırılarak öğrenciye ya da veliye gerekli rehberlik yapılır.

GÖRÜŞMEDE EDİNİLECEK BİLGİLER:

1-Öğrencinin probleminin farkında olup olmadığı öğrenilmelidir.

2-Çevresi ile ilişkileri (Aile içinde, oyunda, okuldaki davranışları)

3-Bedensel (fiziksel), ruhsal ve zihinsel görünümü.

a)-Muhakeme ve belleği, hayalleri, gece rüyaları, korkuları, endişeleri,

b)-Geleceğe yönelik planları,

c)-Bedenine karşı tutumu, kendini kime benzettiği, bedeni kusurları,

d)-Zeka durumu ve ilgileri.



PSİKOLOJİK DANIŞMA


Psikolojik danışma olgusu; kişilerin kendilerin kendilerini tanıma, anlama, karşılaştıkları problem ve güçlükleri ifade etme, çözme, kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarına cevap veren bir olgudur. Psikolojik danışma, her kesimden bireyleri kapsadığı gibi, okullarda öğrencileri de kapsar.



Toplumumuzda her kesimden bireylerin psikolojik danışmaya ihtiyacı vardır. Ancak pek çok nedenden dolayı bireyler bu hizmetten yararlanamamaktadır. Bu nedenler kısaca şöyle özetlenebilir: Yeterli sayıda uzmanın olmaması, rehber öğretmenlerin danışma konusunda yetersiz olmaları veya konuya fazla önem vermeyerek okullarda sadece rehberlik ( grup rehberliği) faaliyetlerini yürütmeleri, gerekli ortamın sağlanamaması, psikolojik danışma olgusunun yeterince tanıtılamaması, ihtiyaç olarak belirtilememesi gibi nedenlerdir.



Psikolojik danışma hizmetleri “ normal “ ölçütlerdeki kişilere verilmesi gereken hizmetlerdir. Bu kesim de yaklaşık % 85’ i kapsar. Nevrotik veya psikotik kişilere danışma yapılamaz. Bu gruba giren kişilerin “ terapi “ ve “psikiyatrik tedavi” görmeleri gerekir.



Okullarda, psikolojik danışma hizmetleri yeterince verilememektedir. Oysa, danışma yapılmadan rehberlik hizmetlerinden söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle okullarda psikolojik danışma hizmetlerinin yaygınlaştırılması zorunludur. Öğrencilerin, yani genç kuşakların psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinden yararlanmaları hem bireylerin hem de toplumun sağlığı için çok önemli bir olgudur; bu nedenle yaygın ve işler hale getirilmelidir.



Okullarda öğrencilere psikolojik danışma hizmetlerinin verilebilmesi için rehber öğretmenin her şeyden önce mesleki yeterliliğe sahip olması gerekir. Bunun yanında tecrübe de önemli bir etkendir. Aynı zamanda istekli ve inançlı da olması gerekir. Bunların dışında, bir danışmanın sahip olması gereken kişilik özelliklerini de bulundurması gerekmektedir. Rehber öğretmen mesleğinin özelliklerini çok iyi bilmeli ve psikolojik danışmanın etik (ahlak) kurallarını benimseyerek uygulamalıdır. Tabii ki tüm bunlar için rehber öğretmenin kendisini çok iyi yetiştirmesi ve sürekli olarak bilgilerini yenilemesi gereklidir.



PSİKOLOJİK DANIŞMANIN İLKELERİ

Bireysel ve grupla psikolojik danışmanın yedi temel ilkesi vardır.

Bunlar:

1- Şartsız kabul

2- Saygı

3- Empatik anlayış

4- Saydamlık

5- Bağdaşım

6- Güven

7- Tümünün bir arada oluşu



Şartsız kabul: Danışman, kendisine gelen bir danışanı hiçbir

Şart koşmadan olduğu gibi kabul eder.

Saygı: Danışman, danışana kim ya da nasıl birisi olursa olsun

Saygı duyar ve bu saygıyı danışma süresince

Gösterir.

Empatik anlayış: Danışma süresi boyunca danışman, danı-

Şanla empati kurmalıdır.

Saydamlık:Danışma süresi buyunca hem danışman, hem de
Danışan saydam (açık, yalın) olmalıdır.

Bağdaşım: Danışma süreci, danışman ile danışan ve aşama-

lar bağdaşım içinde olmalıdır. Devamlılık esas

kılınmalıdır.

Güven: Danışma süreci boyunca karşılıklı güven olmalıdır.



Tümünün bir arada oluşu: Diğer bütün altı ilkenin bir arada

Olması gerekir. Danışma ilkeleri bir bütün olarak ele alınıp uygulanmazsa, süreç de danışma olmaktan çıkar.



BİREYSEL PSİKOLOJİK DANIŞMA



Bireysel Psikolojik Danışma modelinde en yaygın ve kullanışlı olan Hümanist Ekol’ ün temsilcileri Maslow – Rogers’ ın danışma modeli kabul görmektedir.



1- Danışmaya gelen kişinin ismi sorulur, isim söylenir. (Ben danışman......)

2- Danışmaya gelme sebebi sorulur. (Sizi buraya getiren şey nedir?)

3- Danışmanın kuralları açıklanır. (Bizim bir takım kurallarımız vardır.)

Bunlar:

a- Gizlilik ilkesi; burada konuştuğumuz her şey gizli kalacak, hiç kimsenin bilgisi olmayacak.

b- Teyp ve kasetle çalışmanın yapılması; “Bunun nedeni, bir sonraki danışma için gerekli olması. Kaset gizli kalacaktır.

c- Zaman ve süre; “Danışma süresi 45 – 50 dakika ile sınırlıdır. Bunları kabul ediyor musunuz?” diye sorulur.

4- Danışan danışma kurallarını olduğu gibi kabul etmesi durumunda; “ Ben de sizi olduğunuz gibi tüm güzelliğiniz, çirkinliğiniz, olumsuzluklarınızla kabul ediyorum” denir.

5- Danışana kendinden söz etmesi istenir. “Biraz kendini anlatır mısın? Özgeçmişini, hobilerini, varsa fobilerini anlatır mısın.”

6- Danışanı rahatsız eden hususun (problemin) anlatılması istenir. Arkasından yansıtma yapılır. (Yansıtma: Danışanın anlattıkları danışman tarafından tekrar edilir.)

7- Rahatlama durumu gerçekleştirilir. (Danışanın rahat olması istenir, heyecanlı ise heyecanı yatıştırılır.) “Rahat olun, kendinizi rahat hissedin.”

8- Danışanı çözücü sorular sorulur. “Şu anda kendinizi nasıl algılıyor ve hissediyorsunuz?” diye sorulur.

9- Danışana sıkıntılarıyla ilgili olarak neler anlatmak istediği sorulur.

10- Arada bir danışman, danışana olayı anladığını belirten kısa konuşmalar yapar. Olayları danışanın ağzından anlatır.

11- Problem, derinlemesine inen sorularla ortaya çıkartılır.

12- Problem anlatımı bitince, olayın danışman tarafından bir özeti yapılır. Ardından yine çözücü ve anlatıcı sorular sorulur.

13- Danışana, gerçekleştirmek istediği şeylerin, gerçekleştirme şekli anlattırılır.

14- Özdeşim kurulur ve danışman kurduğu özdeşimi gösterir.

15- Danışanın yapmayı isteyip de yapamadığı şey, olay canlandırılır. Bu oyun şeklinde oynanır. Bu aşamada boş sandalye metodu (davranışçı ekol kullanılabilir) uygulanır.

16- Yapmayı isteyip de yapamadığı olay istediği şekilde anlattırılır.

17- Danışman, arada yansıtmalarla olayı anlayıp anlamadığını kontrol eder.

18- Danışanın anlattığı ve verdiği örneklerden sonra “Şu anda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” diye sorulur.

19- Danışman, danışanın anlattığı olayla özdeşim kurar; anlattığı olay veya örneklere varsa kendisinden örnek verir.

20- “Her hafta danışma yapıyoruz. Haftaya gelmek ister misiniz?” diye sorulur.

Rehberliğe Dayalı Sistemle Okullarda Verimliliği Arttırmak

I. GİRİŞ


Verimlilik sözcüğünü gittikçe daha sık duyar hale geldik.

Ülkemizin kurumsal ve bireysel verimlilik çalışmalarına ihtiyacı var.

Verimlilik çeşitli kaynaklarda bir mal ya da hizmeti elde etmek için katlanılan maliyetlerle, sonunda elde edile çıktının oranı ya da çıktı/girdi olarak tanımlanmaktadır.

Verimliliğe en çok ihtiyacı duyulan alanlardan biri de eğitimdir. Eğitimde verimliliği arttırmak için çeşitli çalışmalar yapılmaktadır.bu çalışmada ise rehberliğin eğitimde verimi arttırma aracı olarak uygulanabilirliği üzerinde durulmuştur.



II GENEL BAKIŞ


Günümüzde eğitimden beklentiler yavaş yavaş değişiyor. Artık eğitimli insanların akademik becerilerine yani bilgi ve yeteneklere sahip, bunun yanında insanlarla rahat iletişim kuran, bağımsız ve grupla iş yapma becerisine sahip, analiz eden üretici değişik sosyal etkinliklerde de bulunan kişiler olması bekleniyor. Bunun gerçekleşebilmesi için öğrenciye, veliye, öğretmene ve okul yönetimine düşen görevler ver.

İnsanın gelişme süreci vardır. Bu sadece bedensel gelişme değildir. Çocuk sahibi olmanın ağır sorumlulukları vardır. Anne babalar kendilerini bilinçlendirmelidirler. Bir insanın bebeklik döneminden itibaren her yaşta belli davranışları kazanmış olması beklenir, ama yetişkinlik çağına girmesine rağmen güvensiz, bağımsız iş yapma becerisine sahip olmayan kişilere rastlayabiliyoruz.

İnsanı ilişkilerde kişilikleri değil davranışları yargılamak gerekir. “Sen çok kötü bir çocuksun” yerine “bu yaptığın doğru bir davranış değil.” Veya “bu yapmış olduğun davranış beni üzüyor,” gibi ifadelerin kullanılması uzmanlarca tavsiye ediliyor.

Sorunlar ne olursa olsun aileler çocukların/gençlerin aşağılık duygusuna kapılmalarına, özgüvenlerini yitirmelerine sebep olacak söz ve davranışlardan sakınmalıdır.. Bütün bunların yapılmasının sebebi yetişkinlik dönemlerinde değişik sorunlar çıkmaması.

Okulda yetişkinlik döneminde olması beklenen davranışları (Katılımcılık, kendine güven hissi, sorumluluk bilinci, örnek davranışlar kazanma, iş başarma becerisi, sosyalleşme, vb.)kazandırmada üzerine düşen rolü yerine getirmelidir.

İnsanın temel gereksinimleri vardır, bu gereksinimleri karşıladıkça kendilerini daha iyi hissedecek sonucunda var olan potansiyellerini açığa çıkararak ve kendisini gerçekleştirecektir. Bir kişinin beslenme, barınma, giyinme gibi fizyolojik ve bedensel ihtiyaçları vardır. Bazı veliler çocuklarının bu ihtiyaçlarının karşılanmasını yeterli görüyor

Ama bunun yanında çocukların, gençlerin hatta yetişkinlerin kendini güvende hissetme bir gruba ait olma ,diğer insanlarca sevilme , diğer insanlarla iyi ilişki kurma, statü kazanma yani kendine saygı duyma ve yetenekleri ve nitelikleri ile takdir edilme gibi ihtiyaçları vardır.

Özellikle ergenlik döneminin başlarında çevresinde güvendiği ve onlarında ona güvenildiğini hissettiği , sevdiği, kendisini yargılamadığına, olduğu gibi kabul ettiğine inandığı onu destekleyen yetişkinler arzu eder. Bu tip yetişkinlerin onların olumlu davranış özellikleri kazanmasında katkısı büyüktür.

Diğer yandan anne, baba, öğretmen gibi yetişkinlerce sürekli eleştirilen, küçümsenen kişiler yetişkinlerin onu anlamadığı düşüncesine kapılarak onlardan uzaklaşmaya başlar, kendini rahat hissedebileceği bir gruba yönelebilir, sanırım çetelere katılan kişiler bu yüzden yanlış yola sapmış olabilirler.

Öğrenciler çevresel etkilerle doğuştan gelen güven duygularını kaybedebilirler, ama öğretmenler ve aileler biraz çaba sarfederek bunu tekrar kazanmasına yardımcı olabilir. Öğrenciler de şunu bilmeli, herkeste başarmak potansiyeli mevcuttur. Önemli olan onu geliştirebilmek, yaşanan olumsuzluklar hep olacak demek değildir, olumsuz bir şeye karşılık pek çok olumlu olay ve durum olduğu hatırlanmalı.

Yetişkinlerin bir model oluşturma görevinin yanısıra danışmanlık görevi de vardır. Öğrencilerin sorunlarını velisini ve öğretmenine götürdükleri zaman aldıkları tepkiler aynı zamanda danışma ihtiyacı ve isteğini de belirler, sorunun çözümünü bulmasına katkıda bulunmaktan çok öğrenciye karşı yargılayıcı davranan veli ve öğretmen danışmanlık hakkını kaybeder böylece meseleler zamanında iletilmez, istenmeyen sonuçlar ortaya çıktığı zaman veli ve öğretmen haberdar olur.

Okulun amacı hayata hazırlamaktır, burada temel bilgiler verilir, istendik davranışlar kazandırılır, öğrenci zamanını nasıl kullanacağını öğrenir, okul öğrencinin sosyal ve kültürel yönden gelişimine katkıda bulunur, öğrencinin yukarıda belirttiğimiz yorumlama, muhakeme yapma, üretici olma karşılaştırma, yapabilme vb. Yetenekleri geliştirmesine katkıda bulunur.

Öğrenme ortamları öğrencinin sorumluluk aldığı, katılımcı olduğu, yeni fikir ürettiği hayatta kazanması istenen özellikleri kazandığı mikro düzeyde bir hayat ortamı olmalıdır. Okulun amacı hayata hazırlamaktır. Yapılacak bir organizasyon da öğrencilere görev vermiştim. Bu başarısız oldu ama ikinci denememizde başarılı oldu. Ondan sonrakiler de öğrenciler ben bunu yapayım, öbürü ben de şunu yaparım diyerek görevleri paylaşmaya başladılar. Belki yaptığı şey basit gelebilir ama hayatta ondan birşey yapması istenildiğinde eli ayağına karışmayacaktır

.

III. . REHBERLİĞE DAYALI SİSTEM



1999-2000 Eğitim yılında Bursa Özel Nilüfer Lisesi 7. sınıflarda 2000-2001 eğitim yılında 9. sınıflarda rehberliğe dayalı sistem adı verilen bir model geliştirildi. Dönem sonlarında deney yapılan şube öğrencilerinin diğer şubelerdeki öğrencilere göre daha başarılı oldukları tespit edildi.

Genel olarak öğrenciler öğrenmeye karşı isteksizdir, ayrıca araba kullanmak için ehliyete ihtiyaç vardır., mühendislik yapmak için diplomaya ihtiyaç vardır. Ancak anne-baba olmak için ciddi eğitim çalışması yapılmamaktadır. Öğrencilerin çoğu özgüvenlerini yitirmiş ve sınıfta kendini kabul ettirme çabası içerisindedir.

Bir de bunun yanında derslerinde başarılı, sosyal faaliyetlerde etkin, insani ilişkileri iyi öğrenciler vardır. Bunlar her ortamda başarılı olurlar.

Ama bir ortam oluşturup yeterince başarılı olamayan öğrenciler de daha başarılı hale getirilebilir.

Dönem başında öğretmen öğrencilerle iyi bir iletişim kurdu. Öğretmen öğrencilerine güvendiğini ve değer verdiğini hissettirdi. Bu dönem yaklaşık iki ay kadar sürdü. Bu süre içerisinde öğretme ders sırasında fırsat eğitimini kullanarak çeşitli hikayelerle, güzel sözlerle, çeşitli kişisel gelişim kitaplarından alıntılar anlattı. İlk bakışta İngilizce Dersinde süre çalınıyor gibi gözükse de öğrenciler öğrenmeye karşı yeterince istekli değil. Derste 5-6 dakika bu konulardan bahsedilince öğrenciler zamanla istekli hale geldiler, İngilizce dersine karşı olan ilgi arttı. Çünkü bilinçaltlarına bunlar kaydediliyordu.

İki aylık bir sürenin sonunda velilerle bir toplantı düzenlendi. Burada öğrencilere etkili ders çalışma yolarının öğretileceği belirtildi. Velilerin tutumunun nasıl olması gerektiği konusunda bilgi verildi. Daha sonra her hafta öğrenciler vasıtasıyla öğrencilere bir yazı gönderildi. Bu yazıda o hafta yapılan etkinlikler, bir sonraki hafta yapılacak etkinlikler ve etkili iletişim, gelişim psikoloji vb. konular yer aldı.

Toplantı sonrası her veliye ve öğrenciye randevu verildi. Burada öğretmen, öğrenci ve veli beraber görüşerek bazı kararlar aldı. Son kararı öğrencinin vermesine dikkat edildi.

Tabii daha önce o öğrencinin öğrenme tarzı tespit edilmeye çalışıldı. Öğrenme tarzları bir öğrencinin bir konuyu verirken, bir sorunu çözerken kullandığı yaklaşımlardır.(oxford, 1992) Kişinin öğrenme yöntemi tercihleridir.(Reynolds Grestein,,1992)

Bu arada ders işlenişinde çeşitli yöntem ve tekniklerden faydalanıldı. Rita Dunn 1990 yılında Educational Leadership dergisine verdiği bir mülakatta, öğrencilerin hemen hemen her konuyu onların öğrenme tarzına uygun yöntem ve tekniklerle verildiği takdirde öğrenebileceklerini belirtmiştir. Rita Dunn öğrencilerin bir yöntemde yeterice öğrenemiyorsa, öğrencilerin öğrendikleri yöntemde öğretmeliyiz demiştir.

Motivasyon sağlanmış, öğrenciler verimli ders çalışma yöntemlerini öğrenmiş, zamanlarını planlamıştı. Giderek öğrencilerin hem davranışlarındaki hem de derslerindeki olumlu değişim fark edilir hale gelmişti.

Tekdüzelikten kurtulmak için çeşitli etkinlikler düzenlendi. Gezi, piknik, yemek vb. Veliler bu etkinlikler sonrası öğrencilerin veriminin arttığını belirttiler.

Bu organizasyonlarda öğrencilerin aktif rol alarak sorululuk bilincinin gelişmesi sağlanmaya çalışıldı. İlk seferinde yeterince başarılı olamadılar. Diğerlerinde başardılar. Okulun birinci amacı öğrencileri hayata hazırlamaktır. Belki de dersler bunun için bir araçtır.

Öğrencilere kitap okuma alışkanlığı kazandırılmaya çalışıldı. Özellikle kişisel gelişim, verimli ders çalışma vb. alanlarda kitaplar dağıtılarak öğrencilerin okuması teşvik edildi.

Öğle tatillerinde sınıf gruplara bölünerek gruplarla ayrı ayrı görüşmeler yapıldı.O hafta kazandırılmak istenen hedef davranış velilere de bildirilerek evde de gündem oluşturuldu.Ayrıca ders öğretmenlerinden biri de fırsat eğitimini kullanarak o davranışın pekiştirilmesine katkıda bulundu.

Dönem sonuna gelindiğinde, bazı derslerde çok başarısız olan öğrencilerin çok iyi notlar aldığı görüldü. Sınıfta bir takım ruhu oluşmuş ve herkes istekliydi. Velilerle yapılan görüşmelerde sağlanan motivasyon sonucu öğrencilerin uyarıya gerek kalmadan derslerini çalıştığını ve anlatılan zaman planlaması ve ders çalışma tekniklerini kullandıklarını belirttiler.

Bu teknik doğru bir şekilde uygulandığında öğrencilerde gözle görülür bir fark meydana gelmektedir. Sistematize edilip ülke genelindeki bütün eğitim kurumlarında uygulanabilir.



IV: .SONUÇ



Motivasyon ve iletişime önem veren ‘rehberliğe dayalı okul verimliliğini arttırma sistemi’ uygulandığı 20 yedinci sınıf ve 24 dokuzuncu sınıf öğrencisinde olumlu sonuçlar verdi.Bundan sonra yapılacak araştırmalarla ve örnek uygulamalarla yöntem geliştirilip liselerde eğitimin kalitenin artmasına katkıda bulunabilecektir.



YARARLANILAN KAYNAKLAR


BROWN H.Douglos, 1984, Principles of Language Learning and Teaching New Jersey, Printice Hall Inc.

BİLİKTÜ Derya, 2000, Motivasyon, Bursa Hakimiyet İnsan Kaynakları 02.07.2000.

DUNN Rita, 1990, Rita Dunn Answers Questions on Learning Styles Educaitonal Leadership 48

ERDEN Münire, Y.AKMAN, 1997. Eğitim Psikolojisi, Ankara, Arkadaş Yayınevi

OXFORD Rebecca L., 1990, Languege Learning Strategtes: What Every Teacher Should Know Massachusetts Heinle & Heinle Publishers.

REYNOLDS Jim, Martin GERSTEIN , 1992, Learning Style Charecteristics: An Introduotory Workshop The Clearing House 66.

. SEKMAN M.Mümin, O. SAYGIN, A.MAVİŞ 1999, Başarı Üniversitesi Tüm Öğrenciler İçin Metodik Çalışma Teknikleri İstanbul, Arıtan Yayınevi

ZİGLAR Zig, 1999, Zirvede Görüşürüz, İstanbul Beyaz Yayınları

Öğrenmeyi Kolaylaştıran 24 Kural

1. Planlarınızı Paylaşın:
Düzenli olarak yaptığınız aile toplantılarında, çocuğunuza model rolünde bir ebeveyn olarak kendi planlarınızdan bahsedin. Planlı olunduğu aktiviteler planlaması için yardımcı olun ve ders çalışma programının aralarına aile toplantıları koyun.
2. Kitap Okuma Saatlerinin Kaydını Tutun:
Yatay eksende haftanın günlerinin yazılı olduğu bur grafik tutarak çocuğumuzu okuma konusunda motive edebilirsiniz. Çocuğunuzun en sevdiği kitaptan her akşam kaç sayfa okuyacağı konusunda hedef belirlenmesini sağlayın ve grafiği nasıl işaretlemesinin gerektiğini öğretin. Bu şekilde her gün okuduğu sayfa sayısının arttığın göreceksiniz ve daha da önemlisi çocuğunuza bu ilerlemesinden dolayı övdüğünüz zaman yüzündeki ışıltıyı sizde fark edeceksiniz.
3. Problemlerine Yardımcı Olun (Sorunlarıyla İlgilenin):
Çocuğunuzun okulda sürekli tekrar eden bir problemi olduğunda, çocuğunuzun öğretmeniyle konuşun ve problemi çözmek için planlar yapın. Buna rağmen sorun hâlâ devam ediyorsa, çözülmemişse ilerlemesine engel olan belirli bir öğrenme problemi olup olmadığını anlamak için bir test uygulayın.
4. Dinlenme Metodlarını Öğretin:
Eğer çocuğunuz sınav olurken panikliyorsa, ona küçük bir dinlenme, rahatlama tekniği öğretin. Önce, karnından yavaş ve rahat nefes almasını söyleyin. Daha sonra, nefesini verirken fısıltıyla D-İ-N-L-E-N demesini söyleyin. Çocuğunuza gerginliği ve vesveseleri arttığında bu yeni metodu uygulaması için cesaretlendirin. Bunu aynı zamanda siz de uygulayabilirsiniz.
5. Sınavlarda Kendime Güvenmesi Gerektiğinin Tahşidatını Yapın:
Bazı çocuklar herhangi bir sınava tam olarak hazır olduklarını hissetmek için aşırı çalışma ihtiyacı duyarlar. Eğer sizin çocuğunuzda bu kategorideki çocuklardan biriyse, sınav gününden günlerce önce tekrar etmesini sağlayan, makul bir ders planı hazırlamasına yardımcı olun. Çocuğunuzun kendine güvenini kuvvetlendirecek uygulama sınavlarına girmesini sağlayın.
6. "Araştır, Sor, Oku, Anlat, Tekrar et" Metodunu Çalışma Aracı Olarak Kullanın:
Sayısal sözel veya herhangi bir ders ile alakalı bir konuya çalışmaya başlamadan önce, çocuğunuza önce o konunun genel olarak ne hakkında olduğunu anlaması için araştırması gerektiğini, daha sonra konudaki başlıklar hakkında kendi kendine sorular üretmesi gerektiğini, bir sonraki aşmada bu sorunlara verilen cevapları okumasını, daha sonra verilen bu cevapları kendi kendine anlatmasını ve en son olarak da bütün öğrendiklerini tekrar etmesi gerektiğini öğretin veya sağlayın.
7. Televizyon İzleme Vaktini Sınırlayın:
Çocuğunuzun her hafta kaç saatini TV önünde geçireceğine karar verin. TV rehberinden, programları ve showları çocuğunuzun önceden seçmesini sağlayın. Uygun zamanlarda tekrar izletmek için özel programlar kaydedin.
8. Aile Olarak Yılda TV'den Uzak Kalmayı Planlayınız:
Yılda bir hafta TV izlemeyin. Bu süre daha zevkli işlerin yapılmasına ve yeni şeylerin öğrenilmesine vesile olabilir.
9. Çocuğunuzla Beraber TV İzleyin:
Programın içeriğini çocuğunuza açıklayın. Çocukların gerçek ve hayali ayırt etmelerine yardımcı olun. Reklamları tartışın ki çocuğunuz bilinçli bir tüketici olabilsin.
10. Beraber Okuyun:
Bütün ailenin aynı anda katılabileceği bir okuma saati ayarlayın. Çocuklar, anne-babalarını okurken görmeye ihtiyaç duyarlar. "Söylediğimi yap", ifadesinin "Yaptığımı yap" kadar etkili olmadığını unutmayın. Okuma kelime dağarcını arttıracaktır ve sohbetleri zevkli hale getirecektir.
11. Öğretici Oyunlar Oynayın:
Bekleme zamanlarında ve diğer boş vakitlerde, çocuğunuzun düşünmesini harekete geçirmek için aklınızda bir oyun hazır olsun. Twenty Question (20 soru), Categories (sınıflar) ve I Spy (casusluk yaparım) sınıflandırma becerilerini ve yöntemini öğretir. En erken yaşlardan başlayarak, çocuğunuzun aletlerin çalışma şeklini, kavramları ve çevresindeki nesnelerin özelliklerini anlamasının nasıl geliştiğini gözlemleyin.
12. Mantıklı Hedefler Belirleyin:
Bir çocuk için C'den A'ya derece atlamak imkansız gibi görünür. Her seferinde çocuğunuzun her gece çalışması için destekleyin ve gösterdiği çaba için her gün onu tebrik edin. Gelişmeyi göreceksiniz.
13. Soruları Cevaplayın:
Öğrenme, saat 3'te bitmez. Soruları öğrenme deneyimine çevirin. Eğer çocuğunuzun sorunlarının cevabını bilmiyorsanız bir kaynak kitaba baş vurun. Bir gezi planladığınızda önce biraz ev ödevi yapın. Beraber gideceğiniz yerin tarihini araştırın. Görülmeye değer yerlerin listesini yapın ve bu yerin neden önemli olduğunu bulun.
14. Matematiği Gerçekçi Yapın:
Çocuğunuz, gerçek yaşam durumları yansıtan kelime problemine sahip olduğunda, gerçek araçları kullanın. Oturma odanızı adımla ölçün. Belli bir hızla gidilirse, büyükannenin odasına gitmenin ne kadar süreceğini hesaplayın. Matematiği gerçek hayatta ilişkilendirmek, çocuğunuzun öğrenme için ilkeleri ve sebepleri anlamasını kolaylaştırır.
15. İyi Bir Dinleyici Olun:
Çocuğunuzun, size her gün okumasını sağlayın. Onu sadece yanlış okuduğu kelimeleri düzeltmek için dinlemeyin. Biriyle bağlantılı kavramlar hakkında o durumda karakterlerin başka neler yapmış olabileceği hakkında, daha sonra ne olabileceği hakkında konuşun. Çocuğunuzun, benzer temalarda okumuş olduğu hikayeleri hatırlamasını ve onları karşılaştırmasını sağlayın.
16. Birlikte Sesli Okuyun:
Çocuğunuz okumaya başladıktan sonra ona kitap okumayı sürdürün. Şiir ve klasiklere de yer verin ve çocuğunuza okutturun. Sizin çocuğunuza okuduğunuz kitapların çoğu daha sonraları en sevilen ve tekrar tekrar okunan kitaplar arasında yer alır.
17. Okul İşlerinde İstekli Olun:
Çocuğunun gittiği okulun faaliyetlerini destekleyen velilerden olun. Özel durumlarda okulda bulunacak telefon konuşmalarında bulunarak okula yardımcı olun. Çocuklar anne ve babalarını okulda görmekten çok hoşlanır. Ayrıca okulun sizin yardımınıza ihtiyacı var.
18. Öğretmenlerle Konuşun:
Çocuğunuzun öğretmeniyle görüşmek için bir sorun çıkmasını beklemeyin. Diyalogu ilk günlerden başlatın ve devam ettirin. Okulun ve öğretmenlerin yaptığını takdir etmek, bunu onlara hissettirmek çok önemlidir. Ufak bir teşekkür pek çok yol aldırır. Öğretmenlerin de olumlu tepkilere ihtiyacı vardır.
19. Konuşmayı Genişletin:
Küçük çocuklar konuşmaya başladığı zaman onlara baş sallayarak yada tek kelimelik cevap vermeyin. Çocuğunuzun kelime dağarcığını genişletin ve onları düşünmeye sevk edecek cevaplar verin. Sonraları, çocuğunuzun uzun cümleler kurmasına ve düşüncelerini detaylarıyla açıklamasına yardımcı olun.
20. Çok Pratik Yaptırın:
Mükemmellik amaç değildir. Büyüklerle kurulan en küçük bir diyalog, oyunlarda rol alma gibi faaliyetlere çocuğunuzun pratik yapmasını sağlayacaktır.
21. Her gün Matematikle Uğraşın:
Çatalları saydırarak, kurabiyeleri toplatarak, malzemelerin ölçülerini verdirerek, termostatı ayarlayarak vb. çocuğunuza matematiğin önemini sezdirin.
22. Okul Takip Çizelgesi Tutun:
Çocuğunuzun her yıl çalışmasını gösteren bir çizelge belirleyin ve böylece onun neleri öğretmekte olduğunu anlayabilirsiniz. Bu şekilde sık sık tekrarladığı hataları ya da dikkatsizlikleri saptayarak gerektiği zaman bu çizelgenin size yardımcı olmasını sağlayabilirsiniz.
23. Okul Çalışmalarını Sağlayın:
Çocuğunuz okulda olamadığında ev ödevlerini gözardı etmeyin. Çocuğunuzun ödevlerini düzenlemesinin önemli bir yeri vardır. Bu çocuğunuzun çalışmalarını saklı tutmasına ve hergün sınıfta olanların önemli olduğunun sizin tarafınızdan bilinmesine yardımcı olacaktır.
24. Ev Ödevi Planı Yapın:
Çocuğunuza ödevlerini yapması için iyi bir ışık ve aydınlatma mümkün olduğunca sağlayın. Düzenli bir zaman ayarlayın. Çocuğunuzun yaptığı ödevleri zamanında ve doğru biçimde övün ve yadırgamayın.

Serbest Zamanları Değerlendirme

Başarıyı etkileyen çevresel ve bireysel bir çok etmenin yanı sıra öğrencilerin verimli ders çalışma yöntemlerini bilmemeleri önemli yer tutar.Bir çok öğrenci zamanının çoğunu çalışmaya ayırmasına karşın başarılı olamamaktan yakınmaktadır.Bu nedenle öğretmenler, öğrencilere verimli ders çalışma yöntemleri konusunda uygulamalı çalışmalar yaptırmalıdır. Öğrenciye zamanı nasıl planlayacağını öğretmek, daha hızlı ve etkin okumasını sağlamak, ders çalışma yöntemlerini öğretmek, okuduğunu özetlemeyi ve gerekli tekrarları yapmayı alışkanlık haline getirmelerini sağlamak öğrencinin başarısını ve kendine güvenini artıracak tır.O halde öğrencilerin verimli çalışma yollarını bilmesi ve programlı yaşamaya alışması başarılı bir insan olmanın anahtarı olacaktır.Böylece hem istenilen verim elde edilecek hem de istenilen dinlenmeye, eğlenmeye, sevdiklerine ve kendisine zaman ayırmaya,boş zaman uğraşlarına yer kalacaktır.

Çaba, enerji ve zamanı en ekonomik şekilde kullanmak istiyorsak bir programa bağ lanmalıyız.Zamanı boşa geçirmek,yaşamı boşa geçirmektir.Boşa geçen zaman asla telafi edilemez.

Bu düşünce ile çocuk,planlı ve programlı bir yaşam içindeki boş zamanlarında;

1-Kendini tanıma:
Önce kendi kendilerini tanımaya yönlendirilmeli, bilgi ve beceri yönlerini tanımalı çocuğun bedensel, duygusal, düşünsel ve sosyal yeteneklerini kendisi ve toplum için en uygun şekilde geliştirmesi, kendisi için gerekli ve yararlı donanımları kazanması,bireysel farklılıklarını görmesi, güçlü, sınırlı yönlerini anlaması lazımdır. Bu da ancak çeşitli aktiviteler ve yaşantılar içinde kendini keşfetmesiyle olur. Başta ana okulu öğretmenlerine öğretmenlere,rehber öğretmenlere çok görev düşmektedir.

2-Çevreyi tanıma:
Çocuk kendine yararlı ve gerekli donanımları kazanabilmesi için faydalanacağı araç kişi ve kuruluşları tanımalı.

3-Okul ve meslek seçimi:
Çocuklar birbirlerinden farklı özelliklere sahiptir.Meslekler de çeşitli niteliklere sahip olmayı gerektirir.Çocuk kendisine açık olan meslekleri çeşitli yönleri ile değerlendirip kendi ihtiyaçları ve beklentileri açısından değerlendirmeli.
Çocuklukta çevresindeki insanların farklı uğraşları olduğunu,çeşitli meslekler olduğunu görmeye ve anlamaya başlar.Beşinci sınıfta;kendisi ve diğer insanlar arasında ilgiler,yetenekler, amaçlar ve motivasyon yönünde farklılıkların ve benzerliklerin farkına varmaya başlar.Sekizinci sınıfta;bu farklı niteliklerin üzerinde daha çok bilgi sahibi olmaya, yeni yönleri keşfetmeye ve anlamaya başlar.meslekleri keşfetme, inceleme ve araştırma dönemi bir bakıma çocuğumuz için ömür boyu sürer.

4-Kitap okuma:
Kitap okuma alışkanlığının kazanmanın sonrasında yoğun olarak çeşitli türde kitaplar okumak(roman,şiir, macera, bilimsel, deneme, makale,öykü vs.)zamanı en iyi değerlendirmenin yolu olduğunu bilmeli.

5-Gazete okuma:
Düzenli olarak fanatizme kaçmayan gazeteleri (gazetelerin sadece beğendiği değil gelişimini sağlayabilecek diğer köşelerini de okuyabilmek)okuma alışkanlığı edinmeli.

6-Bulmaca çözmek:
Kelime bilgisi ve hazinesinin gelişimine yarar sağlar. Entelektüel bilginin temeli atılır.Kendi bulmacalarını yapması tavsiye edilmeli.

7-Televizyon izleme:
Televizyonda izlenebilecek programı seçmek ve izleme zamanını tayin etmek kişisel gelişimin olması noktasında çok önemlidir.Eğitime dönük yayınları izlemek ve ayrıca tv haberlerini takip etme alışkanlığı kazanmalı.

8-Sinema ve tiyatroya gitme:
Sanatsal mesajları olan yaşına uygun oyun ve filmlerin izlenilmesi de kişisel bir kazançtır.

9-Müzik dileme:
Çocuk ve gençlerimizin akıl sağlığını olumsuz yönde etkilemeyecek,hayata daha iyimser gözle bakılması konusunda mesajları olan konusu ahlaki prensiplere duyarlı müzik türlerini dinlemeli.

10-Koleksiyon yapma:
Çeşitli türde kolleksiyonlar(pul,kelebek,atasözü,vecize,kartpostal,kitap,para vs.) yapmak araştırmacı bir kişilik kazanımına yardım eder ve alınan bilginin hazzı koleksiyon yapan kişiyi mutlu eder.Çocuğa bu yönde teşvik ve yardım etmeli

11-Bir işte çalışmak:
Sevebileceği ve yapmasında hiçbir sakıncanın olmadığı bir işte çalışmak hem mesleksel yetenekler kazanmasına hem maddi doyumu gerçekleştirmesine hem de dinamik bir kişiliğin yerleşmesini sağlar.Ancak yoğun emek ya da aşırı yüklenme gerektiren işlerden korunması önemlidir.

12-Sanatsal çalışmalar yapma:
Plastik,seramik,heykel, yontma işleri,vs.sanatlarla yoğunlaşmak amatör olarak yazarlık çalışmaları gibi etkinlikler de zamanın en iyi şekilde değerlendirilmesini sağlar.Özllikle günlük tutma alışkanlığı kazandırılmalı.

13-Spor yapmak:
Hoşlandığımızı düşündüğümüz bireysel ya da toplu olarak yapabileceğimiz sportif faaliyetlerimizin olması fiziksel,ruhsal ve düşünsel gelişime ve sosyal kaynaşıma yardım eder.

14-Ev işlerine yardım etmek:
Anne ve babaya ev işlerinde yardım etmesi paylaşım ve sorumluluk alma yetilerinin gelişimini sağlar.

Çocuk ve gençlerimizin boş zamanlarını en iyi şekilde değerlendirdiği gelecekleri için önemli bir konudur.Derslerinden ve ev işlerinden arta kalan zamanlarda duyusal ve düşünsel gelişimlerini ve hatta bedensel beceri gelişimini sağlayacak uygun faaliyetlerin seçimi, olumlu yeni özellikler edinmeleri sağlayacaktır.

Bu anlamda tavsiye edebileceğimiz etkinliklerle zamanın en iyi değerlendirimi onlar açısından daha verimli olacaktır.

Sınav Kaygısı Nasıl Yokedilir?

Kaygı öğrencilerin başarısını olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri. Ailenin beklentisinden hedefi abartmaya kadar gençleri kaygı duymaya iten pek çok sebep bulunuyor. Peki sınav kaygısının sebepleri neler, kaygı vücutta ne gibi değişikliklere sebep oluyor? Ekol Dershanesi Rehberlik Koordinatörü Elif Durmuş'la sınav kaygısını konuştuk. Altı soru ve cevapla sınav kaygısını yenmenin yolları:

1- Sınav kaygısı nedir?
Kaygı, kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren bir uyarılmışlık durumu. Sınav kaygısı ise; sınav öncesi öğrenilen bilginin sınav sırasında kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun duygu halidir.

2- Öğrencinin sınav kaygısı yaşamasının sebepleri nelerdir?
Aile ve çevrenin yüksek beklenti düzeyi, hedefi gözünde büyütme, başarısızlık ve sınav sonuçları hakkında saplantılı düşünceler, çalışma zamanını dağınık ve plansız kullanma, verimsiz çalışma alışkanlıkları, sınavın kötü geçeceğine inanma, sınav esnasında yanlış kodlama ve hata yapma düşüncesi, sorumlulukları erteleme, başarısız değerlendirilme korkusu, dikkati toplayamama ve aşırı heyecanlı olma korkusu.

3- Sınav kaygısının fiziksel ve duygusal belirtileri neler?
Fiziksel belirtileri: Karın ağrısı, bağırsak hareketlerinde değişme (ishal-kabızlık), mide şikâyetleri, kalp çarpıntısı, nefes darlığı, hızlı nefes alıp-verme, terleme, titreme, baş ağrısı, baş dönmesi, huzursuz uyku, kâbus görme, aşırı uyku veya uykusuzluk, yorgunluk belirtileri, yeme alışkanlıklarında değişme(iştahsızlık veya çok yeme), organize olamama, konsantrasyon bozuklukları. Duygusal belirtileri: Sinirlilik, karamsarlık, hayal kırıklığı, korku, mutsuzluk, tedirginlik, endişe, beklentilere cevap verememeden kaynaklanan huzursuzluk.

4- Sınav kaygısıyla başa çıkmanın yolları nelerdir?
Bununla başa çıkmanın iki aşaması vardır. Birincisi sınavdan önce, sınava iyi hazırlanmış olarak girilmeli, uykusuz ve aç olunmamalı, (kolalı içecekler, çikolata, kırmızı et, baharatlı yiyecekler stresi artırdığı için bu yiyeceklerden kaçınılmalı. Bunların yerine stresi azaltan meyve, taze sebze yenilmeli.) Sınav yerine zamanından biraz önce gidilmeli, acele edilmemeli, son ana kadar ders çalışılmamalı, sınavdan önce gevşemeye çalışılmalıdır.

İkincisi sınav sırasında; kendi kendinize başaramayacağım, sorular zor olacak, bilmediğim konular çıkacak gibi iç konuşmaları asla yapmayın. Bu var olan kaygınızı paniğe dönüştürecektir. Eğer aşırı bir kaygıya kapılmışsanız bir iki dakika sınavı bırakıp düzgün nefesler alıp vererek, sınavdaki diğer insanlara bakarak yalnız olmadığınızı, herkesin heyecanlı olduğunu düşünün. Sınav başladığı an soruları dikkatlice okuyun, zamanınızı doğru ayarlayın. Rahatlamak için arada bir oturma pozisyonunuzu değiştirin, heyecanlanıp soruyu çözemediğiniz an sorunun yanına işaret koyarak o soruyu geçin. Sınavdan sizden önce çıkanları gördüğünüzde endişelenmeyin son dakikaya kadar zamanınızı kullanın.

5- Doğru nefes almak kaygının azalmasını sağlar mı ?
Evet, kaygıları azaltma yolunda en önemli adım doğru ve derin nefes almayı öğrenmektir. Aşırı kaygıdan dolayı panik yaşandığı zamanlarda kan çekilir ve vücut sıcaklığı düşer. Doğru ve derin nefes alınırsa kan, vücudun tüm noktalarına yayılır ve bu sayede kaygının şiddeti azalır.

6- Aileler sınav kaygısı yaşayan çocuklarına nasıl yardımcı olmalı?
Öncelikle öğrencinin 'Başarısız olursam aileme ne derim? Tanıdıklarım benim hakkımda ne düşünür?' gibi sorulardan arındırılması gerekir. Aileler çocuklarına sadece başarılı olduğunda değil, her zaman yanında olacağını hissettirmeli. Anne baba meslek seçiminde kendi isteğinden ziyade çocuğunun ilgi alanlarını düşünmeli.


Nefes alma tekniği
1- Sağ avucunu göbeğin hemen altına, sol elini göğsünün üstüne koy.
2- Göğsünün şiştiğini ve havayla dolduğunu hissedinceye kadar burnundan nefes al.
3- İçindeki havayı burnundan aldığın süreden iki kat daha yavaş bir şekilde ağzından dışarı ver.
Yeni bir nefes almadan iki saniye bekle ikinci ve üçüncü maddelerde yazılanları tekrarlayarak bir nefes daha alınıp verilmeli.

Verimli Çalışma Yöntemleri

Başarılı olabilmek, çalışmanın, emeğin karşılığını en iyi düzeyde alabilmek, verimli çalışma yollarını iyi bilmek, uygulamak ve proğramlı çalışma alışkanlığı geliştirmkle mümkündür.
Başarısını arttırmak, iyi çalışma alışkanlıklarını edinmek isteyen öğrenci,öğrendiği konuları uygular ve sonra eski alışkanlıkları ileyeni alışkanlıklarının sonucunuda değerlendirir.
Etkili bir şekilde öğrenmek için aşağıdakileri uygulanır hale getirmeniz sizin için başarınıza katkısı olacaktır.
1- Çalışmalarınızı planlayınız

a) Ne zaman ve nasıl çalışacağınızı belirleyiniz. Plansız çalışılan bir işten verim alamazsınız.
b) Her çalışma dersinizin süresini, çalışılacak konunun tipine ve zorluğuna göre ayarlayınız.
c)Her çalışma bölümünü, mümkün olduğu kadar sınıfta anlatacağınız zaman oranında ayarlayın.
d)Bir ders çalıştıktan sonra hemen bir benzer ders çalışmayınız.
e)Size güç gelen dersleri, günün en verimli olarak çalıştığınız saatlerine koyunuz.En kalıcı ve etkili öğrenme gece yatmadan önce yapılan öğrenme olduğunu unutmayınız.

2- Okuma tekniğini arttırınız:

a)Mırıldanarak ve dudak hareketleri ile okumaktan vazgeçiniz. Aksi taktirde yüksek sesle okuyormuş gibi zaman kaybedebilirsiniz. Sesli okuma sessiz okumanın üç katı zaman alır.
b)Sözcükler için değil de fikirler için okuyunuz.
c)Her parağraftaki anlatılmak istenen fikri kavramaya çalışınız.
d)Dikkatinizi yalnız anlamaya toplayınız.Dikkatiniz diğer konulara kaydığı taktirde, konunun bittiğini ve hiçbirşey anlamadığınızı görürsünüz.
e)Daha çabuk okumayı deneyiniz.

3- Ders kitabınızdaki ödevleri yaparken göz gezdirme metodu ile çalışınız.


a)Esas fikri bulmak için konuyu çabucak gözden geçiriniz.

b)Birinci başlığı soru şekline sokunuz.

c)Sorunuzu cevaplamak için okuyunuz.

d)Birinci bölümü okuduktan sonra başınızı kitaptan kaldırınız.Sorunuzun cevabını vermeye çalışınız.

Psikolojide yapılan incelemeler, her devresinden hemen sonra yapılan tekrarlamaların veya gözden geçirmenin okunan şeyin akılda kalma verimini hemen hemen %50 kadar arttırdığını göstermektedir.


4- Belleğinizi güçlendirin:


a)Hatırlamak istediğiniz konuyu anladığınızdan emin olunuz.Bir problemin çözümünü değil, çözüm prensibini öğreniniz.

b)Hatırlamak amacı ile öğreniniz.Araştırmalar, hatırlamak amacı güdülmediği zamanlar çok okumaya rağmen az ilerleme olduğunu göstermektedir.

c)Hatırlanacak maddeleri gösteren, anahtar kelimeleri seçin, ya da yaratın.

d)Bellek tipinizden yararlanın.Bazı bireylerin göz belleği, bazı kişilerin kulaktan alışı daha kuvvetlidir.

e)Kısa çalışma sürelerini kullanın.Kısa dinlenme süreleri, sizin eski öğrendiğiniz konular ile yeni öğreneceğiniz konuların karışmasını engeller.

Velilere Tavsiyeler

Sayın Veli; çocuğunuzun derslerdeki başarısı için aşağıdaki hususlara önem veriniz.

1. Çocuğunuzun sağlık durumu ile yakından ilgileniniz. Hastalıklardan bir kısmı, çocuğun hayat enerjisini önemli ölçüde azaltarak onu dermansız bırakır. Bir kısmı ise; doğurdukları devamlı acı ve ağrılar yüzünden çocuğun ilgi ve dikkatini ders konuları üzerinde toplamasına engel olur. Sağlık durumu çocuğun okul başarısına etki ettiği gibi bazı rahatsızlıkların bilinmemesi veya tedavi ettirilmemesi birtakım uyumsuz davranışların da sebebi olacaktır.

2. Çocuğunuzu kahvaltı ettirmeden veya yemek yedirmeden kesinlikle okula göndermeyiniz. İlköğretimdeki çocuk hızlı bir büyüme ve gelişme dönemindedir. Bu konuda titiz olunuz. Yemeklerini zamanında yediriniz.

3. Çocuğunuzun kılık- kıyafetine özen gösteriniz. Kıyafetlerinin okul kurallarına uymasına ve temizliğine dikkat ediniz.

4. Çocuğunuzun derslerinin ve davranışlarının daha iyiye yönelmesi için, öğretmenlerle sıkı bir işbirliği kurunuz. Veli toplantılarına mutlaka katılınız.

5. Çocuğunuzun yaşamındaki en etkili çevre aile çevresidir. Çocuk yaşamında en çok etkili örnekleri ailesinden alır. Anne-baba olarak tüm davranışlarınızla çocuklarınıza örnek olunuz.

6. Çocuğunuzu iyi tanıyınız. Çocuklardan yapamayacağı şeyleri istemeyiniz. Onları yeteneklerinin ötesinde başarı göstermeye zorlamayınız.

7. Çocuğun tüm arzularının yerine getirilmesi ona her istediği şeyi yapabileceği, elde edilebileceği kanısının verilmesi veya tam tersi isteklerinin çok sınırlandırılması, hiç yerine getirilmemesi çeşitli uyumsuz davranışlar geliştirmelerine neden olacaktır. Bu konuda titiz olunuz.

8. Çocuğunuza yeteri kadar harçlık veriniz. Harçlığını mümkünse aylık veya haftalık olarak toptan veriniz. Böylelikle kendisini yönetmesini öğrenecek ve sorumluluk kazanacaktır.

9. Çocuklarınızı başka çocuklarla veya kardeşleri ile mukayese etmeyiniz. Her insanın sahip olduğu nitelikler farklıdır. Onları olduğu gibi kabul ediniz.

10. Çocuklarınızı korkutmayınız. Fazla baskılardan, bedeni cezalardan, olmayacak sınırlamalar koymaktan kaçınınız.

11. Çocuklarınızın belli davranışları için anne-baba olarak değişik davranış göstermeyiniz, aynı şekilde davranınız.

12. Çocuklarınızla iyi notların yanında zayıf not almasının da normal olduğunu ve çalışmakla durumunu düzeltebileceğini telkin ediniz.

13. Çocuğunuzun okul yaşantısı ile ilgileniniz. Anlattıklarını dinleyiniz.

14. Çocuğunuzun okul dışındaki arkadaşlarının kontrol ediniz.

15. Çocuğunuzun okul ve öğretmenler hakkında şikayetleri olursa onu dinledikten sonra okul yönetimi ve öğretmenler ile görüşünüz.

16. Öğretmenler öğrencisinden makul olan ders araç ve gereçlerini almasını istemişlerse, bunları zamanında ve yeterince temin ediniz.

17. Ders çalışırken, çocuğunuzu ev işi, çarşı, Pazar işi için kaldırmayınız.

18. Çocuğunuzun mümkün olduğu kadar sosyal yaşantılar içinde, sosyal olmasını sağlayınız. Okul ve çevresindeki sosyal faaliyetlere katılmasına izin veriniz.

19. Çocuğunuzu sık sık eleştirmeyiniz. Hele bunu başkalarının yanında asla yapmayınız. Onun aşağılık duygusuna kapılmasını önleyiniz.

20. Beğendiğiniz takdir ettiğiniz taraflarını söyleyiniz. Onun kendine güven duymasını sağlayınız. Çocuklarınız arasında ayrım yapmayınız. Çocukları kıskandırmayınız. Hepsine sevgi ve ilgi gösteriniz.

21. İçinde bulundukları yaşlarda arkadaş çocuğunuz için çok önemlidir. Arkadaşı olmasına, iyi arkadaş seçmesine yardımcı olunuz.

22.Tv izlemede çocuğunuza iyi alışkanlıklar kazandırınız. Sürekli TV izlemek çocuğunuzun başarısını olumsuz yönde etkiler. Ancak bunu zor kullanarak değil ikna ederek gerçekleştiriniz.

23. Çocuğunuzun okuluna ve eve zamanında gelişini sağlayınız, varsa geç kalma alışkanlığını önleyiniz.

24. Evde çocuğunuza rahat bir çalışma ortamı hazırlayınız. Çocuklarınızın zararlı alışkanlıklar edinmesine engel olunuz. Onları zararlı alışkanlıklara karşı duyarlı hale getiriniz.

25. Çocuklar önünde yapılan tartışmalar, kavgalar onları mutsuz, güvensiz ve endişeli olmalarına neden olur. Sorunlarınızın yanında konuşmayınız, münakaşa etmeyiniz.

26. Çocuğunuzun çeşitli sorunları için sınıf öğretmenine baş vurunuz.

27. Çocuğunuzun evde ders çalışmasını kontrol ediniz. Ancak sürekli şekilde “dersine çalış” ikazı olumsuz etki yapmaktadır. Ona güvendiğinizi belli ederek uyarınız.

28. Çocuğunuzun okula devam durumunu yakından izleyiniz.

29. Çocuğunuzun yanında ona uygulanan eğitimin tartışmasını yapmayınız. Okul ve öğretmenler ile ilgili görüşlerinizi çocuğun yanında açığa vurmayınız. Çocuğunuzun çalışma programı yapmasına, uygulamasına yardımcı olunuz. Planlı çalışma üzerinde durunuz.

30. Çocuklarınıza karşı sabırlı, soğuk kanlı ve anlayışlı olunuz. Doğal olarak onlar hata yapacaklardır. Kusurları ve kötü hareketleri olacaktır. Çocuklar düşündüğünüz, istediğiniz gibi tavır ve davranışlar göstermiş olsalardı ailede ve okulda eğitim denilen şeye gerek kalmazdı.

Sınavlarda Başarılı Olmanın Yolları

Sınavlara uygulanabilecek bazı hücum metotları vardır. Bunları uygulamanız başarınızı artıracaktır.

1-Bir bölüme başlamadan önce, o bölümü hızla gözden geçirin.
Başlayacağınız bölümü cevaplamadan önce 10 saniyenizi 0 bölümün yer aldığı sayfaları hızla gözden geçirmeye ayırın. Böyle bir işlem testin yapısındaki ve soru sayısındaki değişikliğe karşı uyanık olmanızı ve kendinizi değişikliklere karşı yeniden düzenlemenizi sağlayacaktır.
Hiçbir sınav tekniği bir sınavdaki tempo kadar önemli değildir. Sınavınızı değerlendiren bilgisayar son derece duyarsız bir araçtır. Sadece şu basit formülü algılamaya göre programlanmıştır.Yani;
Puan = Doğru Cevap Sayısı- Her 1 yanlış için 1/4 puan

2-Hız ve isabet arasında uygun bir denge kurun.
Çok hızlı çalışıp hata yapmak uygun değildir. Çünkü yanlış cevaplardan puan alamaz, tam tersine puan kaybedersiniz. Diğer taraftan, aşırı dikkatli olarak her soru üzerinde fazla zaman harcamak da yeterli puanı toplamanızı engelleyecektir.

3-Bir soruda belirli bir süre geçtiği halde çözüme ulaşamazsanız soruyu bırakın.
Sınavlarda soruların ağırlık derecesi farklı ancak bütün soruların puan değeri aynıdır. Zor sorulara ek Puan verilmez. Bu sebeple bir soru üzerinde makul bir zaman harcadığınız ve doğru olduğuna inandığınız bir çözüme ulaşamadığınız takdirde, bu soru üzerinde çalışmaya devam etmek yerinde değildir .Uygun olan bu soruyu bırakıp, bölümdeki diğer sorulara geçmektir.

4-Herhangi bir soruyu Üzerinde zaman harcamak gerektiği ve karışık gözüktüğü için otomatik olarak atlamayın.
Sınavda karşılaşacağınız soruların büyük çoğunluğu analize ihtiyaç gösterir Eğer üzerinde zaman harcanması gerektiğini düşündüğünüz her soruyu atlarsanız, kısa bir süre sonra çok az soruyu cevaplandırmış olarak, bölüm sonuna varırsınız.

5-Yanınızda bir saat bulundurun ve bunu test süresine göre ayarlayın.
Zamanı kullanmak geçen her dakikanın farkında olmak ve her dakikadan en üst düzeyde yararlanmak demektir.

6-Zihninizin dağılmasını önleyin. Eğer bölümler arasında kısa bir dinlenme aralığı vermenize imkan varsa zihninizi programlı bir şekilde dinlendirin ve bu süreyi aşmayın.
Zaman hem dostunuz, hem düşmanınızdır. Eğer zamanı bilinçli ve planlı bir şekilde kullanırsanız başarınızı yükselir ve bilinçsiz kullanırsanız kaybedersiniz.
Sınavda başarılı olmak için saate 5 veya 10 saniyede bir bakarak sadece zamanın farkında olmanız yetmez, esas olarak zamanı kendi amacınız ve planınız doğrultusunda kullanabilmeniz gerekir.

7-Geçen zamanla aşırı ilgilenmeyin.
Her bölüm içinde zamanı kontrol etmemizin mümkün olduğu elverişli noktalar vardır. Örneğin bir bölümdeki çalışma hızınızı her beş soruda bir kontrol edebilirsiniz.

8-Sorulan soruya cevap olamayacak seçenekleri eleyin.
Unutmayın ki, doğru cevap birbirine benzeyen ve doğru olmayan bir grup seçenek arasında gizlenmiştir.

9-Tahmin etmeniz gerekirse, hızlı tahminde bulunun ve fikrinizi değiştirmeyin.
Bu anahtar iki temele dayanır. Eğer tahminde bulunmak gerekiyorsa, bunu yapmak gerekir. Sürekli düşünmekten yorgun düştüyseniz ve iki seçenek arasında doğru cevap olması yönünden bir fark göremiyorsanız o zaman tahminde bulunacaksınız.Yapılan araştırmalar ilk tahminlerin, ikinci tahminlerden daha isabetli olduğunu ortaya koymuştur. Bunun sebebi muhtemelen tahmin noktasına varılıncaya kadar yapılan analitik akıl yürütmedir.

10-Üçlü bir zincir kurulabilir, ancak dörtlü zincirin bir yerinden kırılması gerekir.
Test sınavlarında, cevap kağıtlarıyla ilgili gerçeklere dayanan tek bir teori vardır. Sınava girmiş herkes bir sırada 5 tane A cevabının alt alta gelmesinden oluşan zincirlerden kaçınır. Her ne kadar dörtlü veya beşli bir zincir teorik olarak mümkünse de, böyle bir zincire şimdiye kadar hiç rastlamadığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz.
Eğer cevap kağıdınızda dört veya daha fazla cevabın aynı seçenekte toplandığını görürseniz, o diziyle ilgili çalışmanızı gözden geçirin, çok büyük bir ihtimalle en az birinin yanlış olduğunu bulacaksınız.

11-Cevap kağıdında cevapları bütünüyle doldurarak, uygun boşlukları taşırmadan ve koyu olarak işaretleyin.
Cevap kağıdında makinenin yanlış okumasına sebep olacak her türlü işaretten kaçının. Her soru için sadece bir tek cevap işaretleyin.Cevap kağıdını atlayarak kodlamak sık rastlanan hatalardan biridir. Sıralamadaki bir atlama veya bir soruya iki cevap işaretlenmesi soru kitapçığı ile cevap kağıdındaki sayıların birbirini tutmamasına ve sınavda mutlak bir başarısızlığa sebep olur.

12-Cevaplarınızı, cevap kağıdına gruplar halinde kodlayın.
Soru kitapçığından her sorunun ayrı ayrı okunup, doğru cevabının bulunduktan sonra, cevap kağıdına kodlanması hemen hemen bütün sınava girenlerin yaptığı ortak hatadır. Her soru için soru kitapçığından cevap kağıdına, cevap kağıdından soru kitapçığına gidip gelmek hem ciddi bir zaman kaybıdır, daha da önemlisi hem de dikkat yoğunlaşmasını kesen ve kopartan önemli bir engeldir Grup halinde kodlama yapmak için mutlaka beş soruyu cevaplandırmak gerekmez, sayfa sonları da uygun bir cevaplama aralığıdır.
Kodlama süreleri zihninizi dinlendirmek için kullanacağınız bir dinlenme aralığı olarak da kullanılabilir.

13-özel bir kodlama sistemi geliştirerek soru kitapçığı üzerinde işaretleyin.
Böyle bir sistem geliştirmenin birinci yararı doğru cevapları belirlemektir. Değiştirdiğiniz cevaplar, atladığınız sorular ve tekrar gözden geçirmek istediğiniz cevap ve sorular için de farklı kodlarınız olmalıdır. Böyle bir sistem geliştirmek; neyi yapıp, geride neyi, hangi durumda bıraktığınızı kolayca görmenizi sağlayacaktır. Ayrıca cevap kağıdı üzerinde herhangi bir hata yaptığınızı fark ederseniz, geriye dönüp bu hatayı kolayca telafi etmenize imkan verecektir.


14-Giriş sınavlarında bazı çok güç sorular vardır.
Bütün soruları doğru cevaplama beklentisi içinde olmayın.Gerek kolejlere, gerekse üniversitelere giriş sınavları öğrencilerin başarı düzeyini ölçmeyi değil, onlar arasında bir sıralama yapmayı amaçlamaktadır. Bu sebeple giriş sınavlarındaki bütün soruları cevaplamayı beklemek doğru değildir.

15-Muhtemelen sınavda büyük bir zaman baskısı ile karşılaşacaksınız. Buna hazırlıklı olun.
Okulda daha önce cevaplandırdığınız sınavlarda büyük bir ihtimalle soruların bütününü veya büyük bir bölümünü cevaplama imkanına sahip olmuş olabilirsiniz. Giriş sınavlarında ise zamana karşı yarışacaksınız. Zaman baskısı soruların güçlük derecesini yükseltecektir.

Hayatınızın başarılarla dolu olması dileğiyle…

Verimli Ders Çalışma Programı

ÇALIŞMAYA BAŞLAMAK
“Çalışma Ortamına İlişkin Düzenlemeler”
Amaç: Bu bölümde ders başında geçirmeyi planladığınız zamandan en iyi biçimde yararlanmayı sağlamak için çalışma odasının ve ma­sasının organize edilmesi, çalışmayı kolaylaştıracak çevre şartları ve çalışmaya başlayamama sebepleri anlatılacaktır.

SORULAR
Bu bölümü okuduktan sonra şu soruların cevaplarını verebileceksiniz:

1) Çalışma masası çalışma davranışını hangi yönlerden etkiler?

2) Çalışma odasının duvarlarında posterlerin bulunması dikkati dağıtır mı?

3) Çalışma odası olmayanların, çalışma köşeleri nasıl düzenlenmelidir?

4) Çalışma masasında “sadece çalışmak” nasıl bir sonuç verir?

5) Çalışmak için gerekli her türlü malzemenin el altında bulundurulması­nın yararı nedir?



Çalışmak için oturan bir insanın dikkatini dağıtan faktörler ya çevreden gelir veya kişinin kendi zihninden kaynaklanır. Bu sebep­le çalışma ortamının belirli özelliklere sahip olması öğrenmeyi ko­laylaştırır ve çalışmak için ayrılan zamandan en üst düzeyde yarar sağlanmasına imkan verir.

Her ne kadar herkese tam anlamıyla uyan bir çalışma ortamı mo­deli ortaya konamazsa da, çalışma odasının döşenme biçiminin ve içindeki eşyaların ilgi ve dikkati etkilediği bilinir: Aynı şekilde ses, başka insanların varlığı, radyo, televizyon ve el altında gazetelerin bulunmasının çalışmayı engellediği araştırmalarla ortaya konmuştur.





Çalışma Odası ve Masası

• Eğer mümkünse çalışma odası özel olarak döşenmelidir. Çalışma masası camın

hemen yanında olmamalı, böylece çalışan kişinin yazın sıcaktan, kışın soğuktan etkilenmesi önlenmelidir.

• Gün ışığı tercihen karşıdan gelmeli, böylece çalışan kişinin göl­gesi çalışma

malzemesinin üstüne düşmemelidir.

• Çalışma odası iyi havalanmalıdır. Çünkü havadaki oksijenin azalması, gerginliğe yol

açar ve bu durum da baş ağrısı gibi öğ­renmeyi güçleştiren birçok etkinin doğmasına sebep olur.





Sandalye

• Bazı insanların çalışmaktan özellikle hoşlandıkları bir masaları ve sandalyeleri veya

koltukları vardır. Sandalye veya koltuğun çok rahat olmaması daha yerindedir. Sandalye, çalışma odası için kol­tuktan daha uygun bir eşyadır. Çünkü koltuk fazla gevşemeye yol açarak öğrenmeyi güçleştirebilir. Sandalye seçiminde standart öl­çülerin dışına çıkılabilir ve uygun yükseklik öğrencinin boyuna göre ayarlanabilir. Bu özellikle ilkokul çocukları için önem taşır.



Sessizlik

• Çalışma odası sessiz olmalıdır. Gençler arasında yaygın tutum, “ders çalışırken müzik

dinlemek”tir. Kendilerine sorulduğunda müzik dinlemelerinin çalışmalarına engel olmadığını, tam tersine daha kolay öğrendiklerini söylemektedirler. (Bu konuya Zihnin Dağılmasını Önlemek bölümünde değinilmiştir.)



Posterler

• Öğrenciye ait oda, onun egemenlik alanıdır. Oraya kimsenin ka­rışmaması, çocuğun

veya gencin bu odada bağımsızlığını rahat rahat yaşaması yerindedir. Bunun için de genç odasını istediği gi­bi düzenler, duvarlara istediği resim, afiş ve posterleri yapıştırır. Bu onun en doğal hakkıdır. Ancak bu durumun doğurduğu en önemli sakınca aynı ortamda ders çalışırken ortaya çıkmaktadır. Çünkü özellikle duvarlara asılı olan poster, afiş, resim gibi gencin zevkini, özlemlerini ve iç dünyasını yansıtan ögeler öğrenci kafa­sını kaldırdığı anda onu alıp hayal dünyasına götürür, dersten kop­masına sebep olur ve değerli zamanının ziyan olmasına yol açar.

Bu sebeple ders çalışılan ortamın, insana mümkün olduğu ka­dar az çağrışım yaptı-

racak şekilde düzenlenmesinde yarar vardır.

Bunun için de, gencin egemenlik alanı içindeki düzenlenmeyi kendisinin gönüllü

olarak yapması, yoğun çalışma dönemi geride kaldıktan sonra poster ve afişlerini dilediği gibi sergilemesi ya­rarlıdır.



Çalışma Köşesi

· · Herkes bağımsız bir çalışma odasına sahip olacak kadar şanslı ol­mayabilir. 0 zaman da

bir çalışma köşesi düzenlemek çok yerin­dedir. Çalışma köşesinin sahip olması gereken sıcaklık, ses, ışık gibi özellikler daha önce belirtilmişti. Burada üzerinde durulacak olan bir çalışma köşesinin sahip olması gereken asgari nitelikler­dir.

· · Bir çalışma köşesi en az üzerinde yazı yazılabilecek bir masa ve yanında çalışma

sırasında el altında bulunması gerekli olan kitap­ların, notların, kağıtların, kalemlerin vb. malzemenin konabilece­ği bir ilave alandan oluşur.

· · Bu konuda en önemli nokta çalışma köşesinde — daha farklı işler­de de kullanılıyorsa —

çalışmaya başlarken mutlaka temel bir de­ğişiklik yapılması gereğidir. Örneğin yemek masası çalışma ma­sası olarak kullanılıyorsa, mutlaka örtüsü değiştirilmelidir. Müm­künse masanın yeri de değiştirilebilir ve üzerine bir çiçek koyula­bilir; masanın örtüsünün değişmesiyle beraber bir de lamba ek­lenmesi de masanın artık farklı bir amaçla kullanılacağı konusun­da “uyarıcı” rolü oynar.



Çalışma Masası Sadece Çalışmak İçindir

· · Çalışmayı, çalışma için ayrılmış alanın dışına kaydırmamak ya­rarlıdır. Bir başka odada

çalışmak, koltuğa geçerek “tekrar yap­mak” yerine, bütün bu faaliyetleri çalışma masasında ve sandalye üzerinde yapmakta yarar vardır.

· · Eğer çalışma sırasında dikkatiniz dağılır, hayale dalarsanız yapı­lacak şey derhal

çalışma masasını terk etmektir.

· · Çalışma ortamına ait düzenlemelerin can alıcı noktası, belirli bir çalışma alanı ile

çalışma davranışı arasında şartlı refleks türün­den bir ilişki kurmaktır.

Genç bir insan hayal de kurar, çalışırken yorulur ve uykuya da dalar. Ancak bunları yatak, koltuk gibi ait oldukları yerlerde yap­mak, sonra da tekrar çalışma ortamına dönmek, daha sonraki uy­gulamalarda çalışmak için ayrılan zamandan en iyi biçimde yararlanmayı mümkün kılar. Çünkü böyle bir alışkanlık kazanıldığı takdirde çalışma ortamına dönmek kendiliğinden çalışma davra­nışını başlatır. Bu durumda çalışma masasına oturmak, çalışmaya başlamak için “uyarıcı” görevi görür ve çalışmayı başlatır.

· · Çalışma masasının her çalışmadan sonra düzenlenmesi, bir son­raki çalışmaya

başlamayı kolaylaştırır. Dağınık bir masada çalış­maya başlamak zordur ve çalışma için ayrılmış değerli zamanın bir önceki çalışmadan kalan malzemeyle ilgili gereksiz ayrıntıla­ra harcanmasına yol açar.

· · Çalışmaya başlamadan önce, çalışma sırasında gerekecek her türlü malzemenin el

altında bulundurulması son derece yararlıdır. Böylece çalışma başladıktan sonra ders başından kalkmayı ge­rektirecek kopmalar önlenmiş olur. Çalışmayı bıraktıktan sonra aynı noktadan çalışmaya başlamak mümkün değildir. Mutlaka zihnin uyumu için bir süreye ihtiyaç vardır. Bu sebeple kopmala­rı önleyecek tedbirleri önceden almak verimi yükseltir



ÖZET

• Çalışma odası mümkün olduğu kadar fazla sıcak veya soğuk olmamalı, iyi

havalandırılmalı ve sessiz olmalıdır.

• Çalışma masası ve yüksekliği kişinin boyuna göre ayarlanmalıdır.

• Ders çalışırken müzik dinlemek dikkati dağıtır.

• Ders çalışma ortamındaki poster, afiş ve resimler de dikkatin dağılma­sına, öğrencinin

hayal dünyasına kaymasına yardımcı olur.

• Çalışma köşesi en az yazı yazılacak bir masa ve çalışma için el altında bulunması

gerekenleri koyabilecek ilave bir üniteden oluşur.

• Çalışma masasını, çalışma faaliyeti dışında işler için kullanmamak; ha­yal kurmak,

mektup yazmak, yemek yemek gibi her türlü faaliyeti ait ol­dukları yerde yapmak gerekir.

• Yemek masası çalışma masası olarak kullanılıyorsa, hiç olmazsa örtü­sünü değiştirerek,

üzerine bir lamba ekleyerek yeni amacına hazır et­mek yerinde olur.

• Belirli bir çalışma alanı ile çalışma davranışı arasında şartlı refleks tü­ründen ilişki

kurabilmek büyük önem taşır. Böylece çalışma masasına oturmak, çalışmaya başlamak

için “uyarıcı” rolü oynar ve çalışmayı başlatır.

• Çalışmaya başlamadan önce çalışma sırasında gerekli olacak bütün malzemenin el

altında bulunması, dikkatte kopmalara yol açacak kesin­tileri Önlemek açısından yararlıdır.



ÇALIŞMAYI SÜRDÜRMEK

“Zihnin Dağılmasını Önlemek”



Amaç: Bu bölümde, çalışmaya başladıktan sonra çalışmayı sürdür­meyi engelleyen zihin dağılmasının içten ve dıştan kaynaklanan se­bepleri anlatılmış ve bunlarla başa çıkacak yollar önerilmiştir.

SORULAR

Bu bölümü okuduktan sonra şu soruların cevaplarını verebileceksiniz:

1) Zihnin dağılmasına yol açan sebepler nelerdir?

2) Zihnin dağılmasına yol açan ve içten kaynaklanan sebeplerle nasıl mü­cadele edilir?

3) Zihnin dağılmasına yol açan ve dıştan kaynaklanan sebepler nelerdir?

4) Yatarak çalışmak, müzik dinleyerek çalışmak, çalışma verimini nasıl etkiler?

5) 5) Televizyonun ve telefonun çalışmayı engellememesi için neler yapmak gerekir?



Dikkatin dağılması sebebiyle çalışma veriminin düşmesi; hem ders başında geçen sürenin uzamasına hem de zevk veren etkinlik­lere daha az zaman ayırmaya yol açar. Diğer taraftan başarının düş­mesi ve zevk veren etkinliklere zaman ayıramamak okuldan ve eği­timden uzaklaşmaya sebep olur.

Zihnin dağılmasına yol açan sebepler içten ve dıştan kaynakla­nabilir.



ZİHNİN DAĞILMASINA YOL AÇAN İÇ SEBEPLER

Zihnin dağılmasına yol açan iç sebepler;

• Hayal kurmak ve

• Endişelere kapılmaktır.

Hayal kurmak çalışmaya başlayan bir öğrencinin çalışmasını en­gelleyen ve en sık karşılaşılan durumdur.

Çalışmaya başladığınızda hayalleriniz sizi içine alıyor ve çalış­manızı engelliyorsa size iki farklı yol önereceğiz;

• Birincisi böyle bir durumla karşılaştığınızda kurmak istediğiniz hayali kendinize bir ödül

olarak verin. “Bu ders çalışma seansı­mı tamamladığım zaman, 10 dk. hayal kuracağım”

deyin. Eğer iç disiplini kuvvetli bir öğrenciyseniz, çalışma motivasyonunuz artacaktır. Bu

takdirde seansın sonunda kendinize tak ettiğiniz ödülünüzü zevkle verin ve hayalinizi

zevkle kurun.

• Ders çalışırken hayale dalarsanız ve bunu kendinize ödül olarak verecek şekilde erteleyemiyorsanız, ikinci önerimiz kurduğunuz hayale devam etmeniz ve bitirmenizdir. Hayalinizi bitirip doyu­ma ulaşın ve tekrar dersinize dönün. Bu hayallerin geri gelmesi­ni önlemenin bir yoludur. Hayallerinizi birdenbire keserseniz, bir süre sonra onları düşünmeye başlamanız kaçınılmazdır. Bir­çok kişi hayal kurma isteği ve hayal kurmanın pişmanlık arasın­daki ikilemden kendini kurtaramaz ve verimli çalışamaz. Siz öy­le yapmayın. Hayalinizi tamamlayın ve dersinize dönün.

Bazı öğrenciler hayallerini sürdürdükleri ve hayallerine gö­müldükleri zaman, bundan çıkamadıklarını ve dolayısıyla derse dönemediklerini söylemektedirler. Böyle durumlar için önerece­ğimiz yol şudur:

• Beş-on dakika gibi makul bir süre sonra derse dönemediğinizi fark ederseniz,

yeniden kalkın yürüyün, hafif fizik egzersiz hare­ketleri yapın, kendinizi, zihninizi ve

havanızı değiştirin.



ENDİŞELER

Zihnin dağılmasına yol açan bir başka sebep endişelerdir. “Bu sınavda başarılı

olabilecek miyim?”

“Ya başaramazsam, annemin-babamın yüzüne nasıl bakaca­ğım?”

“Arkadaşlarım benden çok çalıştı, ben tam hazırlanamadım...”

“Bu iş olmayacak galiba...”

“Çalışacak bunca konu var, hiç zaman kalmadı. Mahvoldum, ha­pı yuttum”

Bunlar ve buna benzer düşünceler önemli bir sınava hazırlanan her öğrencinin zihnini meşgul eder. Bu tür endişelerle başa çıkma yolları dördüncü bölümde çeşitli yönleriyle ele alınıp incelenmekte ve çok yönlü başa çıkma yolları anlatılmaktadır.

Ancak bu noktada basite indirgenmiş bir formül olarak kendi kendinize şu soruları sormanızı öneririz:

“Bu düşünceler benim çalışmamı kolaylaştırıyor mu?”

“Bu düşünceler amacıma hizmet ediyor mu?”



“Bu düşünceler bana yardımcı oluyor mu?”

Bu sorulara verilecek cevap “Hayır” olduğuna göre, yapılacak olan bu düşüncelerden uzaklaşıp çalışmaya yönelmektir.



YATILI OKULLARDA EĞİTİM BAŞARISI

DAHA YÜKSEKTİR

Yatılı okullarda başarı oranı gündüzlü okullardan daha yüksektir.

Bunun üç sebebi vardır:

• Düzenli ve programlı çalışma saatleri.

• Etüd odalarının zihnin dağılmasına sebep olacak ve çalışmayı engelleyecek

uyaranlardan arındırılmış olması.

• Sabah etüdleriyle sağlanan tekrar imkanı.

Okulda başarıyı yükseltmek için yapılacak olanların başında kendi çalışma şartlarınızı, yatılı okulların çalışma şartlarına yaklaş­tırmak gelir. Bu konuda atılacak birinci adım çalışma odanızı zih­nin dağılmasına sebep olacak ve çalışmayı engelleyecek uyaranlar­dan arındırmaktır.

Nedir bunlar?

POSTERLER

• Zihnin dağılmasına yol açarak ders çalışmayı engelleyen dış se­beplerin başında

posterler gelir.

Bir erkek öğrenci düşünün. Odasında sevdiği takımın posteri asılı. Bu öğrencinin o postere bakıp, takımının bir önceki hafta yaptığı maçı, bir sonraki hafta yapacağı maçı düşünmemesi mümkün müdür? Aynı şekilde takımının puan cetvelindeki yeri­ni düşünmemesi, boşu boşuna kaçırdığı puanlar olmasa, şu anda çok daha iyi bir yerde olacağını düşünmemesi mümkün müdür?

Bu konuda bilgilendirdiğimiz gençlerin büyük çoğunluğu, bir haftalık uygulamadan sonra bize izlenimlerini bildirdiklerinde, bu görüşe katıldıklarını söylemişlerdir.

ÖĞRENMENİN ÖNŞARTLARI

Öğrenmenin ön şartlarını bir kere daha tekrarlayalım.

• Uyanıklık ve dikkat

• Motivasyon

• Aktif katılım

• Geri bildirim (mümkün olan en kısa zamanda sonuçlardan haberdar olmak)

YATARAK ÇALIŞMAK

• Zihnin dağılmasına yol açan faktörlerden bir tanesi de yatarak ders çalışmaktır. Ne

kadar iyi niyetle olursa olsun, “ders kitabını eline alıp şöyle uzanarak” çalışmak istemenin

doğurduğu bir tek sonuç vardır. Uykuya dalmak veya çalışamayacak kadar gevşe­mek. Çünkü:

Uyku ve uyumaktan sorumlu anatomik yapılar beyin sapın­dadır. Kas geriliminin belirli bir düzeyde olması ve kaslardan bu yapılara mesajların gitmesi uyanıklığı sağlar. Eğer kas gerimi belirli bir düzeyin altına düşerse, beyin sapma gönderilen mesaj­lar bu defa uykuyu başlatan maddelerin salgılanmasına yol açar. Böylece öğrenmek için gerekli dikkatin ön şartı olan “uyanıklık” bozulmuş olur.

• Ders çalışmak için en uygun durum, çok yumuşak olmayan bir sandalyede dik olarak

oturmak ve kolları bir masa veya sıraya yaslamaktır.

• Yatarak ders çalışmak gibi, kaykılarak, sıranın üzerine uzanarak ders dinlemek de

öğrenmeyi engelleyecek düzeyde gevşemeye yol açar.

MUZİK DİNLEYEREK ÇALIŞMAK

• Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, insan beyni aynı anda birçok uyaranı alabilir

ancak dikkatini bir tek noktaya odaklaya­bilir. Bir başka ifadeyle, öğrenmek için gerekli olan

düzeyde dikkat ancak bir tek noktada toplanabilir. Bu sebeple insanın hem müzik dinleyip,

hem de ders çalışması mümkün değildir. İnsan ya müzik dinler ya ders çalışır.

Ders çalışmaya çalışırken müzik dinlemek, zevkle müzik din­lemenizi engeller. Gerçekte müzik dinlemek isteyip bu arada da “ders çalışmaya çalışmak,” müziğe ayırdığımız değerli vaktin zi­yan olmasına yol açar. Bunun tersi de doğrudur. Ders çalışmaya ayırdığınız vakit içinde müzik dinlemek isterseniz, derse ayırdı­ğınız değerli zamanı ziyan etmiş olursunuz.

Birçok öğrenci, “Ben çalışmaya koyulduğum zaman müziği duymuyorum” demektedir. Bu ifade yukarda anlatılanın doğru­luğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca kişi dinlemediği halde geri planda devam eden müzik gerginlik ve yorgunluk yaratır, çalış­ma veriminin düşmesine yol açar.

• Bu sebeple öğrencinin karar vermesi gerekir. Müzik mi dinle­mek istiyorum, ders mi

çalışmak istiyorum?

• Bizim önerimiz ders çalışırken müzik dinlememek, müziği bir ödül olarak kullanmaktır.

• Grafik veya harita çizerken veya rutin bir ödev hazırlarken mü­zik dinlemekte bir sakınca

yoktur.

TELEVİZYON

• Yukarda müzik için anlatılanların hepsi televizyon için de geçer­lidir. Hem ders çalışmak.

hem de arada bir televizyona kulak ka­bartmak mümkün değildir.

• Sınava hazırlanan öğrenciler arasında en çok zaman kaybına ne­yin sebep olduğunu

araştırdığında, listenin en başında rakipsiz olarak televizyon bulunduğunu görülmüştür.

Televizyonun düğmesine basıncaya veya televizyonun bulun­duğu odaya gidinceye kadar kontrol sizin elinizdedir. Televizyo­nun düğmesine bastığınız veya televizyonun açık bulunduğu odaya girdiğiniz andan itibaren kontrol sizin elinizden çıkar ve ekrandaki yakışıklı erkeğin, çekici ve güzel kadının, olayın akı­şındaki heyecanın kontrolüne girer.

• Bu sebeple sınavda başarılı olmak istiyorsanız, ders çalışmak için programladığınız

süre içinde televizyondan uzak durun. Te­levizyonda mutlaka seyretmek istediğiniz bir

program varsa, bu­nu günlük programınızın içine alın. Ancak hiçbir zaman televiz­yon ve

ders çalışmayı bir araya getirmeyin.

• Çalışma sırasında verdiğiniz aralar sırasında zamanınızı istedi­ğiniz gibi

değerlendirebilir, kendinize çeşitli ödüller verebilirsi­niz. Ancak yukarda anlatılan

sebeplerden ötürü 10 dakika için televizyon seyretmek hiçbir zaman bu ödüllerden biri

olmamalı­dır.

TELEFON

• Ders çalışmayı engelleyen dış sebeplerden biri de telefondur. Çalışırken aklına gelen

bir şeyi söylemek veya dersle ilgili bir soruyu yöneltmek için telefon başına gitmek çok sık

rastlanan bir durumdur.

• Ders çalışma seansınızı tamamlamadan hiçbir şekilde kimseyi aramayın. Ders için bir

şey soracak dahi olsanız bunu dinlenme aranıza erteleyin. Telefonla konuşmayı kendinize

ödül olarak koyun. Eğer bir arkadaşınız sizi ararsa, o takdirde ona kendisini dinlenme

aralığınızda arayacağınızı söyleyin.

• Biraz katı gibi gözükmesine rağmen bu yaklaşımın arkasındaki mantık şudur: Beni

günlük programımı uygulamaktan hiçbir se­bep alıkoyamaz. Günlük programımı uygulama

sorumluluğu ba­na aittir.

Ders çalışırken en sık karşılaşılan isteklerden ikisi de bir şey­ler yeme-içme ve gezinme isteğidir. Bu isteklerin hepsi aynı ih­tiyaçtan doğar. Oturmak veya çalışmaktan kaynaklanan iç ger­ginliğini hafifletmek. Oysa yiyerek-içerek ve gezinerek sağlanan rahatlık, daha sonra günlük programı uygulayamamaktan kay­naklanan rahatsızlık altında kaybolup gidecektir.

• Bu isteklerinizi erteleyin ve kendinize ödül olarak bunları verin.

• Çünkü ders çalışmanıza ara vermenize sebep olan her durum ve davranış çalışma

programınızı uygulama kararınızla çelişiyor ve çalışmanın engelliyor demektir.



HAYATINIZ KİMİN ELİNDE?

Çalışmaya başlamak ve sürdürmek konusunda temel faktörlerden bir tanesi kişinin hayatıyla ilgili sorumluluk ve kararları almak ko­nusundaki istekliliğidir.

Eğer hayatınızla ilgili sorumluluğu dış dünya ve olaylara bıra­kırsanız, çalışmanızı ve başarınızı her zaman engelleyecek birçok sebebiniz olacaktır.

Bir gün anneniz veya babanız size duymak istemediğiniz bir söz söylemiş olduğu için çalışmak istemeyeceksiniz, bir başka gün öğ­retmeninizle aranızda istenmeyen bir diyalog olduğu için çalışmaya isteksiz olacaksınız, bir başka gün canınız sıkkın olduğu için, bir diğer gün hava içinizi kararttığı için, bir başka gün arkadaşlar size

bir yere gitmeyi önerdiği için vb. vb.. Bu listeyi her gün için birden çok sebeple doldurmak mümkündür.

Eğer hayatınızla ilgili sorumluluğun bütünüyle size ait olduğunu kabul ederseniz, o takdirde yukarda sıralanan sebeplerin hiçbiri sizi günlük programınızı uygulamaktan alıkoyamaz.

Günlük programınızı engelleyecek sebepleri, aileden birinin cid­di ve ağır hastalığı, bir trafik kazası gibi çok istisna sayılacak du­rumlarla sınırlarsanız, her gün amacınıza doğru bir adım daha atma­nın rahatlığını yaşarsınız.



ÖZET

• Zihnin dağılması herkesin karşılaştığı bir durumdur ve buna yol açan sebepler içten ve

dıştan kaynaklanır.

• Zihnin dağılmasına yol açan iç sebepler hayal kurmak ve endişelere kapılmaktır.

• Hayal kurmaya başladığınızı fark ederseniz ya hayal kurmayı kendini­ze ödül olarak

vererek bunu dinlenme aralığınıza erteleyin veya hayali­nizi kurmaya devam edin ve

tamamlayınca derslerinize dönün.

• Hayalinizi bir türlü bitiremiyorsanız, kalkıp dolaşın veya hafif fizik eg­zersiz hareketleri

yapın.

• Zihninizi sınavla veya gelecekle ilgili endişeler kaplarsa “Bu düşünce­ler benim

çalışmamı kolaylaştıracak mı, bana yardımcı oluyor mu, amacıma hizmet ediyor mu?” diye

sorun. “Hayır” diye cevap verirse­niz, bunları bir yana bırakın ve çalışmaya koyulun.

• Zihnin dağılmasına yol açan dış sebepler odada asılı posterler, yata­rak çalışmak,

müzik dinlemek, televizyon, telefon konuşmaları, bir şeyler yemek-içmek ihtiyacı ve

gezinmektir.

• Ders çalışmanıza ara vermenize sebep olan her durum ve davranış ça­lışma

programınızı uygulamanızla çelişip çalışmanızı engelliyor ve ba­şarınızı tehdit ediyor

demektir.



DİNLEMEK VE NOT TUTMANIN ÖNEMİ

W. Shakespeare, IV. Henri adlı eserinde, “Dinlememek ve not al­mamak hastalığı yüzünden başım dertte” der. Shakespeare dönemi için doğru olan bugün için de geçerlidir.

İyi dinlemek ve not almak sadece eğitimin değil, hayat başarısı­nın da temel taşıdır. Neden iyi dinlemek zordur ve not almak bu ka­dar büyük önem taşır?



SİNİR SİSTEMİNİN ÖZELLİĞİ

İnsanın sinir sistemi dakikada 200-250 kelimelik bir konuşma hızı­nı anlama kapasitesine sahip olmasına rağmen, normal bir konuş­manın hızı dakikada 40-70 kelime arasındadır. Bu da insanın sinir sisteminin sahip olduğu kapasitenin ancak dörtte biri veya altıda bi­rini kullandığını gösterir. Böylece insanın dinlemede olduğu her da­kika içinde kafası 1160-180 kelimelik bir süre boş kalır ve bu süre dikkatin dağılmasını son derece kolaylaştırarak adeta teşvik eder.

Kontrolün kişinin kendi elinde olduğu okuma, yazma ve düşün­me faaliyetlerinin aksine; dinleme başka bir insanın varlığını ve onunla karşılıklı etkileşimi içine alır. Kendilerini eğiterek dinleme becerilerini geliştiren kimseler, boş kalan zamanlarını konuşanın ne demek istediğini düşünerek, anlattıklarının arkasındaki anlamı kav­ramaya çalışarak ve not tutarak kullanırlar.









NOT TUTMANIN YARARLARI

Not almanın sağladığı iki büyük yarar vardır. Birincisi, not alma eğitimin temel şartı olan “aktif katılım”ı sağlar. Böylece uyanık kalmak, dikkati öğrenilen konuda yoğunlaştırmak mümkün olur. İkincisi, not alma ve alınan notları yeniden düzenleme, eğitimin en büyük düşmanı olan unutmayı önler. Yöntem bölümünde “Hafıza­nın Özellikleri” başlığı altında ayrıntılı olarak anlatıldığı gibi öğ­rendiğimiz malzemenin yaklaşık % 70’ini bir saat içinde, % 80’ini bir gün içinde unuturuz. Unutma eğrisini bizim avantajımıza çevi­recek en önemli girişim not tutmaktır. Tutulan notlar bir daha okun­masa bile ders dinlerken uyanıklığı sağladığı için yine de önem ta­şır.

İyi bir dinleyici olmanın temel kuralı iyi not tutmak, iyi not tutmanın yolu da iyi bir dinleyici olmaktır. Başka bir ifadeyle iyi not tutmak ve iyi bir dinleyici olmak el ele gider.

Başka bir şey yaparken veya düşünürken iyi dinlemek mümkün değildir. Ancak iyi dinlemenin ve not al­manın en önemli şartı insanın dinlemek için iyi bir sebebi olmasıdır.



İYİ BİR DİNLEYİCİ OLMAK İÇİN

Dinleme kısa süreli yoğunlaşmalar şeklinde olur. İnsan 30 saniye kadar bilinçli olarak dinler, sonra bir veya iki saniyelik bir kopuk­luk olur. Önemli olan, zorunlu olarak meydana gelen bu kopmalar­dan sonra tekrar konuya dönebilmedir.

Öğrenci eğer dersi sevmezse, dersi vereni sevmezse dikkati daha kolay dağılır. Bu durumlarda dikkati toplayamamak, sınıftaki bir ses veya diğer öğrencilerle ilgili bir ayrıntıya takılmak, dersten ve konudan uzaklaşmayı kolaylaştırır.

Bu sebeple ön sıraya oturmak, hazırlanmış olan ödevi veya bir önceki derste tutulmuş olan notları gözden geçirmek iyi bir başlan­gıç sayılabilir. Ancak iyi bir dinleyici olabilmek için daha çok şeye ihtiyaç vardır. İnsan iyi bir dinleyici olmayı kendi kendine öğrenir. Çünkü klasik eğitim sistemi hiçbir aşamasında bu beceriyi geliştire­cek sistemli bir girişimde bulunmaz.

İyi ders dinleme alışkanlığına sahip bir öğrenci derslere devam konusunda elinden geldiğince titiz davranır. Çünkü böyle bir öğren­ci sınıfta anlatılan dersi öğrenmenin en kolay ve biricik yolunun der­si dinlemek olduğunu bilir. İnsan kitabı istediği zaman okur, istediği zaman tekrar edebilir. Ancak okumak ve tekrarlamak ilave bir za­man, yeni bir düzenleme ve zevk alınan kişisel faaliyetlerden zaman verilmesini gerektirir. Oysa dersi derste öğrenebilmek için öğrenci­nin elinde tek bir fırsat vardır: Söyleneni iyi dinlemek ve not tutmak.

BÜTÜN DUYUMLARDAN YARARLANIN

Derste anlatılanları iyi anlamak ve not etmek için bütün duyumlar­dan faydalanmak öğrenciyi amacına yaklaştırır. Gözler tahtaya, öğ­retmene ve not defterine yönelir; kulaklar öğretmenin ağzından çı­kanlara odaklanır; el, dersin önemli noktalarını not eder; zihin bü­tün ders süresince durmadan çalışır, malzemeyi anlamlandırmaya ve anlatılanları sentez etmeye gayret eder. Kısacası bütün beden, sürekli olarak sınıfta ortaya konan fikirlerdeki her nüansı anlayabil­mek için çaba içinde olur. Derste anlatılan konuyla böylesine bü­tünleşen bir, öğrencinin dikkati de, tahmin edileceği gibi, kolay ko­lay dağılmaz.



İYİ NOT TUTMANIN ONŞARTLARI

İFİKAN yöntemiyle iyi not almanın sistematiği açık ve anlaşılır bir şekilde anlatılmaktadır. Ancak ön şartları burada belirtmekte yarar görüyoruz: İyi not almaya uygun bir malzemeyle sınıfa gelmek ve kısaltmalar kullanmak.

Derslere düzenli devam eden, iyi bir dinleyici olan ve not tutan bir öğrenci, muhtemel sınav sorularının neler olacağı konusunda son derece uyanıktır. Bazı öğretmenler derslerini tekdüze anlatırlar. Ancak birçok öğretmen ses tonunda veya vurgulamasında değişik­lik yaparak önemli fikir ve prensipleri ortaya koyar ve bunlar sınav sorularıdır. Dikkatli bir öğrenci için bu muhtemel sınav sorularını kestirmek hiç de zor değildir.

Öğretmenlerin verdikleri ipuçları, bu ipuçlarına karşı duyarlı öğ­renciler tarafından kolayca değerlendirilir. Zaten öğretmenler de bu ipuçlarını büyük çoğunlukla bu sebeple ve bu tür öğrenciler için ve­rirler.

Eğer bir öğrencinin bedeni ve zihni dersin her saniyesinde yukar­da anlatılan şekilde çalışırsa, ders malzemesini anlamlandırmaya, sentez etmeye ve özümlemeye gayret ederse, zaman o öğrenci için hızla geçer ve “sıkılmak” gibi bir duyguyu yaşamasına fırsat kalma­dan ders biter. Hepsinden önemlisi bu öğrenci o dersi çalışmak için, çok daha az zaman harcar ve zamanını daha keyifli ve kendisine zevk verecek ders dışı konularla ilgilenerek geçirme şansı artar.

Bazı öğrenciler derste not tutmak yerine, dersi teybe almayı ter­cih ederler. Ancak hemen belirtmeliyiz ki. derste not tutmak ile dersi teybe kaydetmek aynı şey değildir.

Bu konuyu buraya kadar dikkatle okuyan bir kişi, derste not tut­mak ile dersi teybe kaydetmenin neden aynı şey olmadığını kolayca tahmin edebilir. Not tutmak, derse aktif katılımı sağlayan, uyanıklı­ğı ve dikkati artıran, motivasyonu yükselten önemli bir faaliyettir. Dersi teybe kaydeden öğrenci, hiçbir zaman dersi not tutan bir öğ­renci kadar dikkatli dinleyemez. Ayrıca dersi teypten dinlemek zaman açısından hiç de ekonomik olmayan bir yoldur. Bütün bunlar­dan başka, öğretmenin tahtada veya projeksiyonda gösterdiği bir şe­yi teypten izlemek de mümkün değildir. En önemlisi, bir şeyi duy­duktan hemen sonra yazmak anlamayı ve malzemeyi akılda tutmayı kalaylaştırır.



“İKİNCİ DÜŞÜNCELER DAHA İYİDİR”

Euripides “ikinci düşünceler daha iyidir” demiştir. Bu, üzerinde dü­şünülen ve geliştirilen fikirlerin daha iyi olduğunu anlatmak için söylenmiştir. Aynı sebeple derste alınmış notların bir sonraki dersten önce yeniden yazılmasının birçok yararı vardır.

Notların yeniden yazılması, sınıfta anlatılan konunun yeniden düşünülmesine imkan verir ve böylece öğrenci ayrıntılar ile önemli noktaları birbirinden ayırma fırsatını bulur.

Notların yeniden yazılması mükemmel bir tekrardır ve böylece öğrenilecek malzemenin kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya geçmesi için son derece önemli bir adım atılmış olur.

Notların yeniden yazılması sırasında çözülemeyen noktalar olur­sa, bunun uygun bir zamanda öğretmene sorulmasında büyük yararlar vardır. Bu tür bir geri-bildirim sadece öğretmenle aynı frekansta olmayı sağlamaz, aynı zamanda da öğretmene öğrencinin aktif bir şekilde dersle ilgilendiğini anlatır ve öğrenciyle ilgili görüşlerini olumlu yönde etkiler.

Notların yeniden yazılması hafızayı tazelediği için, yeniden ya­zılmış notları çalışmak çok kolay olur.



NOTLARIN TEMİZE ÇEKİLMESİ

Notların bir sonraki dersten önce değil de, uzun bir zaman aralığın­dan sonra, örneğin büyük sınavdan önce yazılması halinde, öğret­menin anlattığı birçok şeyin kopuk olduğu görülür. Böyle bir malze­meyi bir bütün haline getirmek çok zor olur. Oysa dersin verildiği gece veya bir sonraki dersten önce yazılarak tekrarlanmış malzeme, zihinde çok daha büyük bir tortu bırakır. Bu da eğitim ve başarı açı­sından çok önemli bir kazançtır. Eğitim konusunda en yaygın ta­nımlardan biri “insanın bütün öğrendiklerini unuttuktan sonra geriye kalan” olduğudur. Derste not tutulması ve tutulan notların bir sonraki dersten önce tekrar yazılması, geriye çok daha fazla şeyin kalmasına imkan sağlar. Birçok öğrenci derste not tutmanın yeterli olduğu bunları tekrar yazmanın zaman açısından kayba sebep ol­duğunu bunun ağır, sıkıcı ve gereksiz bir iş olduğunu düşünür. An­cak notları yeniden yazmak daha sonra çalışmaya kolaylık getirir. Böyle bir öğrenci sınava daha az çalışarak, daha güvenli ve kendi boş zaman etkinliklerine daha çok zaman ayırmış olarak girer.



ÖNEMLİ BİR ARAŞTIRMA



öğrenme konusunda yapılan bir araştırma, ortalama bir öğrencinin okuduğunun ancak yaklaşık % 20’sini hatırlayabildiğini ortaya koymuştur. Eğer malzeme önce okunur, sonra da dinlenirse hatırla­ma düzeyi yaklaşık % 40’a çıkmaktadır. Okuduktan sonra dinleni­len malzeme, aynı zamanda yazıldığı takdirde hatırlama oranı % 6O’a çıkmaktadır.

Eğer öğrenci okuma ödevlerini düzenli yapar, derslere düzenli olarak girer, dikkatle dinler ve not tutarsa, sınıfını geçmeyi garanti­ler. Notların yeniden yazılması ise başarıyı % 60 düzeyine çıkar­maktadır.

ÖZET

• insan sinir sisteminin özelliği gereği, dinlediğinden çok daha hızlı dü­şünür ve bu sebeple de dinlerken dikkati çok kolay dağılır.

• Not tutmak aktif katılımı sağlayarak dikkati sürdürmeyi sağlar ve unut­mayı ön ter.

• iyi bir dinleyici olmak için ön şart, ön sıralara oturmak, bir önceki dersin notlarını gözden geçirmek ve derslere düzenli olarak devam etmektir.

• Dersi derste öğrenmek, boş zaman etkinliklerine zaman ve imkan sağlar,

• İyi not tutmanın ön şartları, iyi not almaya uygun malzemeyle sınıfa gelmek ve kısaltmalar kullanmaktır.

• İyi not tutan öğrenci, sınavlarda çıkacak soruların neler olacağını önceden bilir.

• Notların yeniden yazılması zaman kaybı değildir. Bu işlem bilginin ha­fızada pekişmesi açısından yararlıdır ve unutmayı engeller.

• Okunanın %20’si, okunup sonra dinlenenin %40’ı; okunup, dinlendik­ten sonra yazılanın %60’ı hatırda kalır.





ETKİLİ TEKRAR İÇİN

Etkili bir tekrar için en önemli şart; zihni, tekrar yapılacak olan malzemeye bağlı tutabilmektir. Çünkü önemli bir sınavdan önce in­san zihni kolayca endişe ve kuruntulara kayma eğilimindedir. Böyle bir durum hem dikkati dağıtır, hem de çok değerli bir zaman dilimi­nin kaybına yol açar. Bunun için kendi kendinize yüksek sesle:

“Şimdi çalışma zamanı, endişelere ve kuruntulara yer yok” deyin. Bunu yüksek sesle söylemekten çekinmeyin.

Çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra yine zihninizi endişe­lerin işgal ettiğini, kuruntulara veya hayallere daldığınızı fark eder­siniz, çalışmayı durdurun ve oda içinde birkaç tur atın. Bu arada ağır ağır, sessiz ve derin bir nefes alın, kısa bir süre tutun ve yavaş yavaş boşaltırken “Bu sınavı başaracağım” deyin. Bu faaliyet biyokimyasal olarak öğrenmeyi zorlaş­tıran maddelerin azalmasına yol açacaktır.

Bundan sonra bir kağıda veya kartona, biraz önce içinizden tek­rarladığınız “BU SINAVI BAŞARACAĞIM” cümlesini büyük harfler­le yazın ve çalışma masanızın karşısına asın.

Tekrar yorulduğunuzu hissettiğiniz zaman büyük aralar vermek yerine, oda veya ev içinde kısa yürüyüşler yaparak, derin nefes ala­rak dinlenin ve sonra tekrar çalışma masanızın başına dönün. Tele­vizyon kesinlikle uzak durun.

Tekrar sırasında sadece esas noktalar ve ana faktörler üzerinde durun, ayrıntılar ve önem derecesi düşük noktalar üzerinde geçirecek zamanınızın olmadığını unutmayın. Böyle bir tekrarda zamanı­nızı özellikle notlarınızdaki temel fikirlerin ve muhtemel sınav so­rularının üzerinde durarak kullanın.

Böyle hızlı bir tekrarda bile ana fikri ve temel konulan çok kısa notlar halinde yazın. Zaman kaybına yol açacak biçimde yapılma­mak şartıyla, not almak ve yazmak hem zihnin dağılmasını önler, hem de sağladığı hareket imkanıyla endişeyi (birikmiş olan sinirsel enerjiyi) azaltarak rahatlamaya yol açar.



Eğer tekrarı notlarınız üzerinden değil de kitabınızdan yapıyorsanız, kitabın bütünü değil en önemli noktaları, ana fikri içeren bö­lümleri okuyun. Kitapta eğer özet varsa mutlaka gözden geçirin. Çok önem verdiğiniz bölümlerin dışında kalan yerlerde “hızlı oku­ma” tekniğini kullanın. Çünkü kelime kelime okumak büyük bir za­man kaybıdır ve çok kere daha iyi öğrenmek ve anlamak yönündeki ,amaca da hizmet etmez.

Eğer, fizik, kimya gibi fen bilimleri veya matematik gibi dersler­den, bir sınava hazırlanıyorsanız da yukarda yazılanlar geçerlidir. Önemli olan ilkeler, bu ilkelerin dayandığı temeller ve bu ilkelere dayandırılan faktörleri doğru kavramaktır. Bundan sonra bunlarla ilgili problemleri çözebilmek önem taşır. Daha sonra da yeterince egzersiz yapmak.



BEDENİNİZE ÖZEN GÖSTERİN

Çalışma sürenizin uzadığı ya da zamanın daraldığı durumlarda çay ve kahve gibi uyarıcı maddelerden veya ilaç kullanmaktan kaçının. Unutmayın ki önemli bir sınav öncesinde sinir sisteminiz zaten en üst düzeyde uyarılmıştır. En son ihtiyaç duyulacak olan, sistemi da­ha fazla uyarmaktır. Kahve gibi masum uyarıcılar bile, el titremesi, dikkat azalması, huzursuzluk ve yerinde davranamamak, sık tuvale­te çıkmak gibi sonuçlar verir.

Uyku

• Uyku alışkanlığınızı bilmeniz büyük önem taşır. Ortalama uyku sü­resi 11 yaşındakiler için 9,5 saat, 17 yaşındakiler için 8-8,5 saattir. Uykunun birinci yarısı bedensel, ikinci yarısı ruhsal dinlenme açı­sından önem taşır. Bu sebeple sadece bir gecelik 3-5 saatlik kısa bir uykunun zihinsel faaliyet üzerinde olumsuz etkileri yoktur. Ancak uykusuzlukların arka arkaya birkaç gece devam etmesi, akıl yürüt­me, öğrenme, dikkat gibi yüksek beyin faaliyetlerini olumsuz yön­de etkiler.

Hiç uyumadan sınava girmek ise yapılabilecek en büyük hatadır. Bedensel dinlenmeye imkan veren en az 3 saatlik bir uykunun de­ğeri hiçbir şeyle ölçülemez. “Şurada kaç saat kaldı, uyumasam da olur. Birkaç saatlik uyku insanı daha fazla sersem eder” şeklindeki söylenti ve düşünceler bütünüyle hatalıdır.

Ertesi gün öğrencinin veya yakınlarının bir önceki gecenin az uykusundan söz etmesi ve bu sözlerin tekrarlanması uykusuzluğun doğurduğu rahatsızlığı artırır ve başarıyı olumsuz yönde etkiler.

Eğer öğrenci uykusunu, kendisini amacına yaklaştıracak önemli bir engeli aşmak için kullandığına ve bunu da başardığına inanırsa, kısa uyuduğu için duyacağı rahatsızlığı bütünüyle ortadan kaldır­mak yolunda önemli bir adım atmış olur.



Sınavlarda Başarılı Olmak Konusunda İpuçları



Gerek kolejlere ve Anadolu liselerine giriş, gerekse üniversite bir ve ikinci basamak sınavlarında farklı sorular olsa bile, bir bütün olarak bu sınavlara uygulanabilecek bazı hücum metotları vardır Aşağıda çeşitli araştırmalar, uygulamalar ve analizler sonucunda el­de edilmiş sonuçlardan yola çıkarak geliştirilmiş ipuçlarını ve hü­cum stratejilerini bulacaksınız. Bunları uygulamanız başarınızı bir­kaç puan yukarı çekecektir.



ÖN OKUMA

Hangi tür sınav olursa olsun ve siz bunu önceden ne kadar iyi ince­lemiş olursanız olun, sınavın şeklinde ve soru sayısında bazı deği­şiklikler olması mümkündür.



1-Bir bölüme başlamadan önce, o bölümü hızla gözden geçirin.



Başlayacağınız bölümü cevaplamadan önce 10 saniyenizi 0 bölü­mün yer aldığı sayfaları hızla gözden geçirmeye ayırın. Böyle bir iş­lem testin yapısındaki ve soru sayısındaki değişikliğe karşı uyanık olmanızı ve kendinizi değişikliklere karşı yeniden düzenlemenizi sağlayacaktır. Bu gözden geçirme işlemi sırasında, bölüm için önemli olan anahtar noktaları hatırlamanız mümkün olacaktır. Örne­ğin, tanıdığınız bir geometri şekliyle veya bildiğiniz bir soru köküyle karşılaşabilirsiniz. Bu takdirde nereden başlayacağınızı bilirsiniz.



HIZ (TEMPO)

Hiçbir sınav tekniği bir sınavdaki tempo kadar önemli değildir. Sı­navınızı değerlendiren bilgisayar son derece duyarsız bir araçtır. Sadece şu basit formülü algılamaya göre programlanmıştır.



Hani Puan = Doğru Cevap Sayısı- Her 1 yanlış için 1/4 puan

Yakın tahminlere puan verilmediği gibi, kesin isabetlere de ek puan verilmez.



1-Hız ve isabet arasında uygun bir denge kurun.



Çok hızlı çalışıp hata yapmak uygun değildir. Çünkü yanlış ce­vaplardan puan alamaz, tam tersine puan kaybedersiniz. Diğer ta­raftan, aşırı dikkatli olarak her soru üzerinde fazla zaman harcamak da yeterli puanı toplam anızı engelleyecektir.

Hayali üç öğrencinin durumu bu konuda bir örnek olabilir. Ah­met TİTİZ, Mehmet DİKKATSİZ ve Ayşe AKILLI. Bir üniversite gi­riş Sınavında 60 matematik sorusundan Ahmet 27 soruyla uğraşmış, çok dikkatli çalışmış ve sadece 2 tanesinde yanılmıştır. Mehmet çok hızlı çalışmış, soruların hepsini yapmış ancak 40 tanesinde ya­nılmıştır. Ayşe 45 soru yapmış ve 10 tanesinde yanılmıştır.

Ahmet: 25—0,5 = 24,5

Mehmet: 20—10=10

Ayşe: 35~ 2,5 = 32,5



3-Bir soruda belirli bir süre geçtiği halde çözüme ulaşamazsanız soruyu bırakın.

Kolejlere ve üniversitelere giriş sınavlarında soruların ağırlık derecesi farklı ancak bütün soruların puan değeri aynıdır. Zor soru­lara ek Puan verilmez. Bu sebeple bir soru üzerinde makul bir za­man harcadığınız ve doğru olduğuna inandığınız bir çözüme ulaşamadığınız takdirde, bu soru üzerinde çalışmaya devam etmek yerin­de değildir Uygun olan bu soruyu bırakıp, bölümdeki diğer sorula­ra geçmektir.

Ancak unutmamak gerekir ki 4. anahtar, soruyu çözmek için ma­kul bir süre çaba harcadığınız durumlarda geçerlidir. Bu anahtar,



“Soru size ilk bakışta zor geldiği takdirde bırakın” anlamına gelmemektedir.

4-Herhangi bir soruyu Üzerinde zaman harcamak gerektiği ve karışık gözüktüğü için otomatik olarak atlamayın.

Sınavda karşılaşacağınız soruların büyük çoğunluğu analize ihti­yaç gösterir Eğer üzerinde zaman harcanması gerektiğini düşündüğünüz her soruyu atlarsanız, kısa bir süre sonra çok az soruyu ce­vaplandırmış olarak, bölüm sonuna varırsınız.

Bazı matematik problemleri, kesirli ifadeler ve büyük sayılarla çok karmaşık gibi gözükebilir. Ancak kavramların doğru olarak yerli yerine oturtulması durumunda problem kolayca çözülebilir. Böyle bir soruyu anlamak ve kavramları doğru olarak kullanmak için gayretinizi esirgemeyin.

ZAMANI KULLANMAK

Zamanı kullanmak tempoya bağlı olmakla beraber, her ikisi aynı şey değildir. Zamanı kullanmak geçen her dakikanın farkında ol­mak ve her dakikadan en üst düzeyde yararlanmak demektir.

5-Yanınızda bir saat bulundurun ve bunu test süresine göre ayarlayın.

Bir test sınavının en önemli yönü zamanlama olduğu için, yanı­nızda bir saat getirmeyi unutmayın. Sınav sorumlusu sınav başlar­ken saati tahtaya yazar Ve sınav sonunda da zamanın bittiğini haber verir. Ancak hiç şüphesiz sınav sorumlusu zamanın geçişine sizin kadar duyarlı değildir. Tahtaya 10 dakika kaldığının yazılması veya bunun söylenmesi de sizi zamandan ancak genel çerçeve içinde ha­berdar etmek amacını taşır.

Kendi saatinizle zamanın geçişi ve temponuz konusunda çok da­ha gerçekçi bir fikre sahip olabilirsiniz. Eğer saatinizin kronometre özelliği varsa bunu da kullanmakta tereddüt etmeyin. 45 dakikalık bir bölüme başlamadan önce saati algılamayı kolaylaştırmak için 11.15’e ayarlarsanız, bölümün 12’de biteceğini hesaplamak ve gör­mek daha kolay olur. Sınavda başarılı olmak için sadece zamanın farkında olmak değil, bu zamandan en iyi biçimde yararlanmak zo­rundasınız.

6-Zihninizin dağılmasını önleyin. Eğer bölümler arasında kısa bir dinlenme aralığı vermenize imkan varsa zihninizi programlı bir şekilde dinlendirin ve bu süreyi aşmayın.



Zaman hem dostunuz, hem düşmanınızdır. Eğer zamanı bilinçli ve planlı bir şekilde kullanırsanız başarınızı yükselir ve bilinçsiz kullanırsanız kaybedersiniz.

Dikkati kesintisiz ve yoğun olarak sürdürmek için otuz dakika oldukça uzun bir süredir. Kolejlere giriş sınavlarındaki yaklaşık 120 dk. ve üniversite giriş sınavlarındaki 210 dk. zihni bir nokta et­rafında sürekli ve yoğun biçimde odaklaştırmanın mümkün olama­yacağı kadar uzundur. Eğer bu gerçeğe hazırlıklı olmazsanız, dö­nem dönem dikkatinizin dağıldığını, veriminizin düştüğünü göre­ceksiniz.

Zihninizi toplamakta güçlük çektiğiniz üç dakikalık bir süre içinde iki veya üç soruda hata yapabilirsiniz. Bu durumun toplam puanınız üzerinde yaratacağı etki seçmeyi düşündüğünüz yükseköğ­renim programına girmenizi engelleyebilir.

Bütün bir sınav süresince dikkatinizin hiç kesilmeden devam et­mesi mümkün olmadığına göre, zihin yorgunluğunun belirtilerini tanımanızda ve gerekli olduğu noktalarda zihninizi dinlendirmek için bir plan yapmanızda büyük yarar vardır. Eğer zihninizin sınav­dan koptuğunu hissederseniz, camdan dışarı bakmakta veya salo­nun içine göz gezdirmekte olduğunuzu fark edersiniz, aynı satırı veya soruyu anlamadan tekrar tekrar okursanız birkaç saniye için zihninizi dinlendirmeye ihtiyacınız var demektir. Böyle bir dinlen­me aralığına ihtiyacınız olduğunu fark ettiğinizde, kaleminizi bıra­kın, gözlerini kapatın ve alnınızı ve şakaklarınızı ovarak veya sizi rahatlatacak başka bir dinlenme egzersizi yaparak 15 saniye gibi bir süreyi bu amaçla kullanın.

Sınavda başarılı olmak için saate 5 veya 10 saniyede bir bakarak sadece zamanın farkında olmanız yetmez, esas olarak zamanı kendi amacınız ve planınız doğrultusunda kullanabilmeniz gerekir.



7-Geçen zamanla aşırı ilgilenmeyin.

Her bölüm içinde zamanı kontrol etmemizin mümkün olduğu el­verişli noktalar vardır. Örneğin bir bölümdeki çalışma hızınızı her beş soruda bir kontrol edebilirsiniz. Böylece 10 veya 15 soru so­nunda hızının ve temponuzu yavaşlatmak veya hızlandırmak yö­nünde ayarlamanız gerektiği konusunda gerçekçi bir fikre sahip olabilirsiniz.



TESTİN YAPISINDAN YARARLANIN

Unutmayın ki, doğru cevap birbirine benzeyen ve doğru olmayan bir grup seçenek arasında gizlenmiştir.



8-Sorulan soruya cevap olamayacak seçenekleri eleyin. Aşağıdaki gibi okuduğunu anlamayı ölçen bir soruyu ele alalım.

“Montaigne, ‘Avrupa’ya serbest düşünmesini öğretmiş olan adamdır.’ de­mek, fazla büyük söylemektir; ama, böyle bir söz de olsa olsa Montaigne için söylenebilir.”

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılabilir?

A) Montaigne, Avrupa’da serbest düşüncenin en önde gelen kişisidir.

E) Montaigne bir serbest düşünce adamıdır; ancak, bu yolla Avrupa’yı et­kileyememiştir.

C) Montaigne’in Avrupa serbest düşüncesindeki yeri, herhangi bir düşünür ölücüsündedir.

D) Montaigne’in Avrupa’ya serbest düşünmesini öğretmiş olması, ancak sözde kalmıştır.

E) Avrupa’da serbest düşüncenin Montaigne’le ilgisi yoktur.

Bu noktada “tahminde bulunmak” konusunu tartışmak gerek­mektedir.

9-Tahmin etmeniz gerekirse, hızlı tahminde bulunun ve fikrinizi değiştirmeyin.

Bu anahtar iki temele dayanır. Eğer tahminde bulunmak gereki­yorsa, bunu yapmak gerekir. (Özellikle Açık Öğretim Fakültesi sı­navlarında olduğu gibi yanlışlar için bir ceza puanı uygulaması yoksa.) Sürekli düşünmekten yorgun düştüyseniz ve iki seçenek arasında doğru cevap olması yönünden bir fark göremiyorsanız o zaman tahminde bulunacaksınız. Sınavla İlgili Düzenlemeler bölü­münde de belirtildiği gibi yapılan araştırmalar ilk tahminlerin, ikin­ci tahminlerden daha isabetli olduğunu ortaya koymuştur. Bunun sebebi muhtemelen tahmin noktasına varılıncaya kadar yapılan ana­litik akıl yürütmedir. Bu durumda tahmin, “tahmin” kelimesinin ifa­de ettiğinden daha fazla anlam taşımaktadır. Eğer bu açıklama aklı­nıza yatıyorsa, ilk tahmini değiştirmemek daha yerinde olur. Eğer bu açıklama aklınıza yatmıyorsa ve ilk tahmininiz ikincisinden da­ha iyi değilse bile, tahminlerinizi ‘değiştirerek zaman kaybetmekte olduğunuzu unutmayın. Bütün bu sebeplerden ötürü tahminlerinizi değiştirmeyin. Fakat, sorunun çözümü ile ilgili farklı analitik bir yaklaşıma sahip olursanız tabii ki cevabınızda değişiklik yapacaksı­nız. Ancak bu hiç şüphesiz, bizim “tahmin” kelimesiyle ifade etme­ye çalıştığımızdan bütünüyle farklı bir durumdur.

10-Üçlü bir zincir kurulabilir, ancak dörtlü zincirin bir yerinden kırılması gerekir.



Test sınavlarında, cevap kağıtlarıyla ilgili gerçeklere dayanan tek bir teori vardır. Sınava girmiş herkes bir sırada 5 tane A ceva­bının alt alta gelmesinden oluşan zincirlerden kaçınır. Her ne kadar dörtlü veya beşli bir zincir teorik olarak mümkünse de, böyle bir zincire şimdiye kadar hiç rastlamadığımızı rahatlıkla söyleyebili­riz.

Bir testte iki veya üç doğru cevabın aynı seçeneği temsil eden harfte toplandığı görülebilir. Ancak yukarda belirttiğimiz gibi dört­lü veya daha fazla halkalı bir zincir görülmemiştir. Eğer cevap kağıdınızda dört veya daha fazla cevabın aynı seçenekte toplandığını görürseniz, o diziyle ilgili çalışmanızı gözden geçirin, çok büyük bir ihtimalle en az birinin yanlış olduğunu bulacaksınız.



CEVAP KAĞIDININ DÜZENLENMESİ



Giriş sınavları veya büyük sınavlarda test malzemesi “soru kitapçığı” ve “cevap kağıdı” olmak üzere iki ayrı parçadan meydana gelir. Cevap kağıdında kişisel bilgilerin yazılması gereken bir bölüm var­dır ve bu bölümün sınav başlamadan doldurulması gerekir. Cevap kağıdında ayrıca soru kitapçığında bulunan sorulara ve seçeneklere uygun sayılar ve harfler bulunur.

Cevap kağıtları makineyle okunduğu için, cevap kağıdında işa­retlenmemiş ve yanlış işaretlenmiş cevaplar için puan alamazsınız.

11-Cevap kağıdında cevapları bütünüyle doldurarak, uygun boşlukları taşırmadan ve koyu olarak işaretleyin. Cevap kağıdında makinenin yanlış okumasına sebep olacak her türlü işaretten kaçının. Her soru için sadece bir tek cevap işaretleyin.



Cevap kağıdını atlayarak kodlamak sık rastlanan hatalardan biri­dir. Sıralamadaki bir atlama veya bir soruya iki cevap işaretlenmesi soru kitapçığı ile cevap kağıdındaki sayıların birbirini tutmamasına ve sınavda mutlak bir başarısızlığa sebep olur. Ne yazık ki makineler doğru cevap dizisini yanlış boşluklara doldurduğunuzu anlayıp düzeltecek şekilde programlanmamışlardır. Böyle bir hatayı ortadan kaldırma yollarından biri bundan sonraki anahtarda verilmiştir.

12-Cevaplarınızı, cevap kağıdına gruplar halinde kodlayın.

Soru kitapçığından her sorunun ayrı ayrı okunup, doğru cevabının bulunduktan sonra, cevap kağıdına kodlanması hemen hemen bütün sınava girenlerin yaptığı ortak hatadır. Her soru için soru ki­tapçığından cevap kağıdına, cevap kağıdından soru kitapçığına gi­dip gelmek hem ciddi bir zaman kaybıdır, daha da önemlisi hem de dikkat yoğunlaşmasını kesen ve kopartan önemli bir engeldir. üni­versite giriş sınavlarının cevap kağıtlarında cevap numaraları blok­lar halinde dizilmiştir. Bu sebeple soru kitapçığında bu soruyu arka arkaya cevaplamak, cevapları soru kitapçığının yanına yazmak, sonra bunları “bir kerede” cevap kağıdına geçirmek hem zamandan büyük tasarruf sağlar, hem dikkat kopmalarını önler, hem de bütün dikkat soru ve cevap numaralarına verileceği için kodlama hatası olma ihtimalini ortadan kaldırır.

Grup halinde kodlama yapmak için mutlaka beş soruyu cevaplan­dırmak gerekmez, sayfa sonları da uygun bir cevaplama aralığıdır.

Kodlama süreleri zihninizi dinlendirmek için kullanacağınız bir dinlenme aralığı olarak da kullanılabilir.



13-özel bir kodlama sistemi geliştirerek soru kitapçığı üzerinde işaretleyin.

Böyle bir sistem geliştirmenin birinci yararı doğru cevapları be­lirlemektir. Değiştirdiğiniz cevaplar, atladığınız sorular ve tekrar gözden geçirmek istediğiniz cevap ve sorular için de farklı kodları­nız olmalıdır. Örneğin şöyle:



· · Doğru cevap: Harfi daire içine alın.

1. A B C D E

· · Kesinlikle doğru olamayacak seçe-

2. A B C D E

nek: Harf üzerine X işareti koyun.

· · Değiştirilen cevap: Daha önceki ce­-

vabın çevresindeki dairenin içini dol­- .

3. A B C D E
durun, yeni harfi daire içine alın.

· · Atılan soru: Sorunun sayısının ya-

? 4. A B C D E

nına ? işareti koyun.

· · Tekrar gözden geçirilecek soru: So-

5. A B C D E

runun sayısını daire içine alın.
Böyle bir sistem geliştirmek; neyi yapıp, geride neyi, hangi durumda bıraktığınızı kolayca görmenizi sağlayacaktır. Ayrıca cevap kağıdı üzerinde herhangi bir hata yaptığınızı fark ederseniz, geriye dönüp bu hatayı kolayca telafi etmenize imkan verecektir.



BAŞARI BEKLENTİLERİ

Kolej ve üniversite giriş sınavları birçok açıdan okulda öğretmenle­rinizin hazırladığı sınavlardan farklıdır.



14-Giriş sınavlarında bazı çok güç sorular vardır.

Bütün soruları doğru cevaplama beklentisi içinde olmayın.

Gerek kolejlere, gerekse üniversitelere giriş sınavları öğrencile­rin başarı düzeyini ölçmeyi değil, onlar arasında bir sıralama yap­mayı amaçlamaktadır. Bu sınava giren bütün öğrenciler, ilkokul ve­ya lise düzeyinde başarılı olmuş ve kendilerini bir üst düzeyde ve kaliteli eğitim görmeye aday görmektedirler. Bunun sonucu olarak kolejlere ve üniversitelere giriş sınavları en iyi öğrencileri, iyiler­den ayırmayı amaçlamaktadır. Bu sebeple giriş sınavlarındaki bü­tün soruları cevaplamayı beklemek doğru değildir.



15-Muhtemelen sınavda büyük bir zaman baskısı ile karşılaşacaksınız. Buna hazırlıklı olun.

Okulda daha önce cevaplandırdığınız sınavlarda büyük bir ihti­malle soruların bütününü veya büyük bir bölümünü cevaplama im­kanına sahip olmuş olabilirsiniz. Giriş sınavlarında ise zamana kar­şı yarışacaksınız. Zaman baskısı soruların güçlük derecesini yüksel­tecektir.

Giriş sınavlarının puanlama sistemi, okul başarısı sınavlarından farklıdır. Okulda girdiğiniz başarı sınavlarında 86-100 puan alanlar pekiyi, 66 - 84 puan alanlar iyi vb. şekilde not alırlar. Oysa giriş sı­navlarında aldığınız puanlar yaptığınız tercihler doğrultusunda önem ve anlam kazanacaktır. Buna hazırlıklı olun.



ÖZET

Bu bölümde kolejlere, Anadolu liselerine giriş ve üniversite bir ve ikinci basamak sınavlarında uygulanacak “Hücum metotları” 15 anahtar biçi­minde anlatılmıştır.

* Bir bölüme başlamadan önce, o bölümü hızla gözden geçirin. Cevapla­maya başlamadan önce 10 saniyenizi bu işleme ayırın.

* Hız ve isabet arasında uygun bir denge kurun.

* Bir soruyu yaparken belirli bir süre geçtiği halde çözüme ulaşamazsa­nız, soruyu bırakın.

* Herhangi bir soruyu üzerinde zaman harcamak gerektiği ve karışık gö­züktüğü için otomatik olarak atlamayın.

Yanınızda bir saat bulundurun ve bunu test süresine göre ayarlayın.

* Zihninizin dağılmasını önleyin. Bölümler arasında 10-20 saniye gibi kı­sa bir dinlenme aralığı vermenize imkan varsa, zihninizi programlı bir şekilde dinlendirin ve bu süreyi aşmayın.

* Geçen zamanla aşırı ilgilenmeyin.

* Sorulan soruya cevap olmayacak seçenekleri eleyin.

* Tahmin etmeniz gerekirse, hızlı tahminde bulunun ve fikrinizi değiştirmeyin (Sorunun çözümü için farklı analitik bir yaklaşım geliştirirseniz ve yeni cevabın doğruluğundan emin olursanız, bu anahtarı kullanma­yın).

* Üçlü bir zincir olabilir, ancak doğru cevap olarak aynı seçenek dört soruda arka arkaya gelmez. Böyle bir zinciri kırın.

* Cevap kağıdınızı makinenin okuduğunu unutmayın ve kağıdınızı kurallara bütünüyle uyarak doldurun.

* Cevaplarınızı cevap kağıdınıza gruplar halinde kodlayın. Böylece hem zamandan kazanmış, hem hata ihtimalini ortadan kaldırmış, hem de zihninizi dinlendirmiş olursunuz.

* Özel bir kodlama sistemi geliştirerek soru kitapçığı üzerinde işaretle­yin. Böylece geride neyi, hangi durumda bıraktığınızı kolayca görürsü­nüz.

* Giriş sınavlarında bazı çok güç sorular vardır. Bütün soruları doğru cevaplandıracağınızı sanmayın. Aksi takdirde hayal kırıklığına uğrarsı­nız.

* Sınavda büyük bir zaman baskısı ile karşılaşacaksınız. Bu zaman bas­kısı soruların güçlük derecesini yükseltecektir. Buna hazırlıklı olun.

kurtlar vadisi pusu